"Erdoğan’ın, “Başbakan’ın oğlu iş yapamaz mı” sorusu, etik bir tartışma konusu ama polis fezlekesinde “iş yapmak”tan değil, “Başbakanlık nüfuzunun Başbakan ve oğlu tarafından menfaat temini için kullanılmasından” söz ediliyor zaten…" diyerek çarpıtmalara dikkat çeken Dündar'ın yazı dizindeki şu notu çok çarpıcı "Cengiz Aktürk’ün, 17 Aralık’a aylar kala, Fatih Saraç’la konuşmasında dile getirdiği tahminle noktalayalım: “Bu iş, yarın ‘Beyefendi’ye sıkıntı verecek. ‘AKP’nin Susurluk’u’ diyecekler.”
Başbakan Erdoğan'ın Suriye söylemlerine de değinen Dündar, "Bir başka konuşmada, Yasin el Kadı’nın Bilal Erdoğan’a, “Babana söyle, bizim insanlarımıza ateş püskürmesin; nedenini görüşünce söyleyeceğim” dediğini biliyoruz. Erdoğan’ın Suudi aleyhtarı tavrı o günden sonra değişmişti. Hatta Suudileri suçlayan bir tweet atan oğluna, “Meğer düşman içimizdeymiş” diyerek sinirlendiği bir telefon konuşması internete düşmüştü." ifadelerini kullandı. İşte yazı dizisinin ikinci bölümü...
‘AKP’nin Susurluk’u’
İşadamı Cengiz Aktürk, Yasin el Kadı ilişkisinin Başbakan’ı sıkıntıya sokacağını tahmin etmiş ve skandal patlayınca atılacak başlığı da kendisi seçmiş: AKP’nin Susurluk’u
Yasin el Kadı-Recep Tayyip Erdoğan ilişkisi hakkında ne biliyoruz?
İkili, Erdoğan belediye başkanıyken Cüneyd Zapsu’nun evinde tanışmıştı.
Başbakan, 17 Aralık’tan sonra El Kadı’yı, “Türkiye’ye yatırım yapmak isteyen bir Suudi işadamı” diye takdim etmişti:
“Terörist değildir, uluslararası mahkemelerde beraat etmiştir. Aile dostumuzdur, ne var ki bunda” diye sormuştu.
“Başbakan’ın oğlu veya damadıysanız Türkiye’de iş yapmayacak mısınız” diye eklemişti.
Daha önce de “Yasin Bey’e kendime güvendiğim kadar güveniyorum. Hayırsever bir insandır” diyerek ona kefil olmuştu.
Erdoğan’ın cümlelerini, 25 Aralık polis soruşturmasının bulguları ışığında gözden geçirelim...
Küresel terörist
Polis fezlekesine göre Yasin el Kadı, 11 Eylül’den sonra BM Güvenlik Konseyi’nin “Terörü Finanse Edenler” listesine girdi. FBI da onu “Küresel Terörist” sayıyordu.
Tüm dünyada mal varlığına el konulmuştu. Türkiye’ye de giriş yasağı vardı.
Sonradan El Kadı, Avrupa ve ABD’de açtığı birçok davayı kazandı; adını terör listelerinden çıkarttırdı.
Bir polis koruyor Öbürü kovalıyor
Ama 25 Aralık soruşturması başka bir gerçeği ortaya koydu:
Erdoğan, “aile dostu” El Kadı’yı, ülkeye giriş yasağı olduğu dönemde yasadışı yollarla Türkiye’ye sokmuştu.
Fezlekedeki ifadeyle söylersek:
“ ‘El Kadı’, bizzat Başbakanlık yetkililerinin bilgisi dahilinde, Başbakanlık bürokratlarının ayarlam
aları ve Başbakanlık Koruma Müdürlüğü görevlilerinin nezaretinde, özel uçaklarla geldiği havaalanlarının VIP kısımlarından, kayıtsız olarak yurda sokuldu. Giriş çıkışlarda güvenlik kameraları kapatıldı. Kendisine resmi araç, koruma memuru ve şoför tahsis edildi.”
Bir grup polis, El Kadı’ya Başbakanlık yolunda korumalık yaparken bir başka grup polis de bu illegal ziyaretçiyi takip ediyor, konuşmalarını kaydediyordu.
12 kez görüştüler
25 Aralık polis fezlekesine göre Erdoğan, El Kadı ile Türkiye’de (saptanabilen) 12 görüşme yaptı.
Yüz yüze gerçekleşen bu 12 görüşmenin 7’si, El Kadı’nın yasaklı olduğu dönemde gerçekleşti.
Yani Türk polisi onu ararken o Başbakan’la görüşüyordu.
Fezlekedeki telefon kayıtlarından, uçuşların, randevuların, buluşmaların büyük gizlilik içinde organize edildiği, “Amca” diye söz edilen El Kadı’nın adının hiçbir kayda girmemesi için çaba gösterildiği, “gizli konuk”un Başbakan dışında MİT Müsteşarı Hakan Fidan’la da yine yasaklı döneminde 5 kez buluştuğu anlaşılıyor.
EL KADI’NIN TALİMATI: ‘Başbakan’la görüşmeme MİT müsteşarı da gelsin’
25 Aralık fezlekesine alınan telefon konuşmalarında El Kadı’nın Başbakan’dan randevu isterken kullandığı üslup, ast-üst ilişkisinin ters yönde olduğunu hissettiriyor neredeyse…
26 Nisan 2013…
El Kadı’nın ortağı Usame Kutub, Başbakan’ın özel kalemi Hasan Doğan’ı arıyor.
“Amca 1 saat sonra İstanbul’da olacak” diyor.
“Amca” dediği Yasin el Kadı…
Başbakan’la görüşmeye geliyor.
“Bugün yarın olursa çok iyi olur” diyor Kutub ve ekliyor:
“İkisini de görmek istiyor.”
İkinci isim, MİT müsteşarı...
Özel Kalem soruyor:
“Önce ‘Beyefendi’yle mi görüştürelim?”
“Evet, önce ‘Beyefendi’ ile görüşsün. Biraz uzun bir şey olacak. Ondan sonra randevu olmasın. En az 3 saatlik bir şey.”
‘Üçlü toplantı istiyor’
Bir Suudi işadamının, “Bana ‘Başbakan’ı ayarlayın. MİT müsteşarı da gelsin. Peşine randevu almayın” talimatları vermesi tuhaf değil mi?
Bir de 7 Mayıs 2013 tarihli görüşmeye bakalım:
Kutub: Cumartesi bizim ne kadar zamanımız var?
Doğan: 1-2 saat... Ama biz sınır koymuyoruz.
Kutub: Tamam. Yasin Abi o toplantının hemen ardından, hem Sayın Başbakan’la, hem Hakan Bey’le üçlü bir toplantı yapmak istiyor. Yani istiyor derken illa olması gerekiyor.
Doğan: Tamam, peki.
Hamas lideri ile Ankara’da buluştu
Emniyet kaydındaki ilk Erdoğan-El Kadı görüşmesi, 14 Nisan 2012’de, Haliç Kongre Merkezi’nde kaydedilmiş.
Bu görüşmeye Hakan Fidan da katılmış.
Ve polis, bu buluşmanın hangi odada, hangi dakikada gerçekleştiğini, güvenlik kamera görüntülerinden öğrenip “suç kanıtı” olarak dosyaya koymuş.
İkinci görüşmeyi 25 Haziran’da Ankara’da yapmışlar. Bu kez aralarında Usame Kutub da var.
1 ve 12 Temmuz’da ve 22 Eylül’de İstanbul’da Latif Topbaş’ın evinde buluşmuşlar. Bu görüşmelere Erdoğan’ın oğlu Bilal ile El Kadı’nın oğlu Muaz da katılmış.
29 Eylül’de Ankara’da buluşmuşlar. O ziyarette El Kadı, önce MİT’te Müsteşar Fidan’la görüşmüş, ardından da otelde, AKP Kongresi için gelen Hamas lideri Halit Meşal’le...
Kayıtlara göre 11 Ekim 2012 günü 17.06’da Bilal Erdoğan, Yasin el Kadı’yı arıyor; “İyi haberlerim var” diyor.
“İyi haber”, Bakanlar Kurulu’nun kendisi hakkındaki Türkiye’ye giriş yasağını kaldırmış oluşu...
“Babam, talep ettiğiniz toplantı için iki saat içinde Beşiktaş’ta müsait olacak” diyor Bilal Erdoğan…
Artık görüşme yasallaşmış durumda… Ancak yine de Başbakan telefonda Latif Topbaş’a, El Kadı’yı kastederek, “Gelirken ‘Arkadaş’ı da getiriyor musun” diyor.
El Kadı ise Başbakan’dan “Büyüğümüz” diye söz ediyor.
2012 Ekim’inde, 2013’ün Şubat ve Mart’ında, İstanbul’da -polisin saptayabildiği- üçer görüşme yapıyorlar.
11 Mayıs’ta İstanbul’da, 9 Ekim’de Ankara’da resmi konutta, yine MİT müsteşarının katılımıyla son bir görüşme de kayda ve fezlekeye geçiyor.
MİT arazisinde takip
Bu arada El Kadı’nın 25 Haziran 2012 günü öğleyin MİT müsteşarı ile Ankara’da Marmara Köşkü’nde yapacağı görüşmeyi haber alan polis, önce insanlı hava aracıyla MİT arazisinde izleme yapmaya karar veriyor, sonra MİT krizinin hâlâ sıcak olması nedeniyle izlemeden vazgeçiyor.
Son bir hatırlatma:
15 Şubat 2013 tarihli Başbakan görüşmesinden sonra El Kadı ve Usame Kutub’u taşıyan resmi araç Merter’de kaza yapmış, Başbakan’ın koruma amirinin de yaralandığı kaza, hastane kayıtlarının da silinmesiyle basından gizlenmişti.
Başbakan’a proje sunumu yapmışlar
Erdoğan’la El Kadı’nın bunca buluşmada ne görüştükleri konusu fezlekede yok. Ancak bazı ipuçları var:
Mesela, 9 Haziran 2013 günü Usame Kutub, Hasan Doğan’a, “Amca”nın “Beyefendi”ye mesajını iletiyor:
“Başbakan’a söyle, yan komşuda acil bir müdahale olmazsa, bir hafta içinde Humus düşecek. Humus düşerse demek ki sınırda yeni bir devlet kuruluyor.”
Bir başka konuşmada, Yasin el Kadı’nın Bilal Erdoğan’a, “Babana söyle, bizim insanlarımıza ateş püskürmesin; nedenini görüşünce söyleyeceğim” dediğini biliyoruz.
Erdoğan’ın Suudi aleyhtarı tavrı o günden sonra değişmişti. Hatta Suudileri suçlayan bir tweet atan oğluna, “Meğer düşman içimizdeymiş” diyerek sinirlendiği bir telefon konuşması internete düşmüştü.
Bunlar El Kadı’nın Başbakan üzerindeki etkisini ve görüşmelerinin siyasi içeriğini ele veren konuşmalar…
İş ilişkisi
Ama ilişki bundan ibaret değil.
25 Haziran 2012’deki Erdoğan-El Kadı görüşmesinden ne çıktığını öğrenmeye çalışan işadamı Cengiz Aktürk, Usame Kutub’a kısaca, “Polis? Etiler?” diye soruyor; “O şimdi yapılıyor” cevabını alıyor.
Bu da El Kadı’nın Etiler’deki Polis Okulu arazisine yapılacak yatırıma, Cengiz Aktürk ve Bilal Erdoğan’la birlikte ortak olduğu iddiasını destekliyor. Polis, El Kadı’ya Al Baraka üzerinden kayıt dışı para aktarıldığı iddiasını da telefon kayıtlarıyla fezlekeye taşıyor.
Görüşme tarihleri, tam da El Kadı’nın gizli ortak olduğu öne sürülen Bosphorus 360 şirketinin, Etiler Polis
Okulu arazisi için kulis yaptığı dönem…
Nebil Bey’in başvurusu
Bir kanıt daha:
30 Mart 2013’te Başbakan’ın Özel Kalem Müdürü Hasan Doğan, Usame Kutub’a “Bu Nebil Bey hâlâ başvuruyu yapmadı. Başbakanımız sordu bana…” diyor.
Bu konuşma, polis dinlemesine takılıyor.
“Nebil Bey”, El Kadı’nın Ürdünlü ortağı Nebil Hâkimi…
Başbakan, Hâkimi’nin TC vatandaşlık başvurusunu soruyor.
Kutub, “Daha yapmadı başvuruyu” deyince Hasan Doğan, Başbakan adına konuşuyor:
“Türkiye’den bir yerden başvurusunu bekliyoruz. Sonra iş bitecek Allah’ın izniyle…”
‘Haddini bildiririm’
Bu arada Kutub, Doğan’a, Türkiye’nin Cidde’deki başkonsolosunu şikâyet ediyor:
“Nebil Bey gittiği zaman çok ukalalık yaptı; ‘Siz niye vatandaş olmak istiyorsunuz? Türkiye’de ne yapıyorsunuz? Geliriniz ne kadar? Kimin desteği üzerine bu başvuruda bulunuyorsunuz’ diye sordu” diyor.
Anlaşılan başkonsolos torpilin büyük yerden olduğunu bilmiyor.
Nitekim Hasan Doğan, “Ben ona haddini bildiririm, sen merak etme” deyip soruyor:
“Vatandaşlık konusu hallolmadan mı görüştüreceğiz Beyefendi’yle? (Başbakan’la)”
Kutub’un yanıtı şu:
“ ‘Beyefendi’ vatandaşlık için görüşmek istemiyor onunla… Bu yatırımla ilgili görüşmek is
tiyor.”
Ne yatırımı?
Bu yatırımın izini sürelim şimdi de:
29 Eylül 2013’te Usame Kutub, Hasan Doğan’a diyor ki:
“ ‘Abi’, hem Beyefendi, hem Hakan Bey’le görüşmek istiyor. Yalnız, şöyle bir şey var, bilgin olsun; Bilal üzerinden Beyefendi ile başka bir randevu talebi var. Bilal ayarlamaya çalışıyor. (..) Projeler için… Ben de olacağım, Muaz da olacak. Sunum yapacak. O tamamen ayrı bir şey. Sonra hepimiz çıkacağız, Amca ile Başbakan ve Hakan Bey başbaşa kalacak.”
Bu buluşma, 9 Ekim 2013 Çarşamba günü gerçekleşiyor.
Yani Başbakan’ın, Kutub’a “Sizin orayı bizzat ben takip edeceğim” dediği konuşmadan 7 ay sonra…
Görüşmeye giren kadro şu:
Yasin el Kadı, Muaz Kadı, Usame Kutub, Abdülkerim Çay, Hasan Pehlivan ve Bilal Erdoğan…
Tamamen pozitif
Görüşmenin gecesi, İlker Aycı, Kutub’u arayıp yokluyor:
- Yasin Abi memnun mu?
- Çok memnunuz elhamdülillah.
- İşleri daha hızlı görmek konusunda iyi bir motivasyon oldu inşallah?
- Elhamdülillah. Her açıdan çok güzel oldu.
- Patron’un tepkisi pozitifti inşallah.
- Tamamen pozitif, tamamen pozitif…
Fotoğraftakiler
Şimdi o meşhur fotoğrafa bir kez daha bakalım.
Bosphorus 360 şirketi yöneticilerinin, Etiler Polis Okulu arazisine yapmayı planladıkları proje maketi önünde çektirdiği fotoğrafta kimler vardı:
Yasin el Kadı, Muaz Kadı, Usame Kutub, Abdülkerim Çay, Cengiz Aktürk, Nebil Hâkimi…
Başbakan’la görüşmeye giren, ona sunum yapan kadro…
AKP’nin Susurluk’u
Erdoğan’ın, “Başbakan’ın oğlu iş yapamaz mı” sorusu, etik bir tartışma konusu ama polis fezlekesinde “iş yapmak”tan değil, “Başbakanlık nüfuzunun Başbakan ve oğlu tarafından menfaat temini için kullanılmasından” söz ediliyor zaten…
Cengiz Aktürk’ün, 17 Aralık’a aylar kala, Fatih Saraç’la konuşmasında dile getirdiği tahminle noktalayalım:
“Bu iş, yarın ‘Beyefendi’ye sıkıntı verecek. ‘AKP’nin Susurluk’u’ diyecekler.”
ERDOĞAN-EL KADI GÖRÜŞMESİ
‘Sizin ikâmetle ilgili
çalışma okey inşallah’
Yasin el Kadı Türkiye’ye geldiğinde nerede kalıyordu?
Dünyaca aranan ve Türkiye’ye girişi yasak olan adamın otelde kalması sakıncalıydı. O yüzden otel ayarlanmadı. Takipteki polisler, Türkiye’ye geldiğinde kalabilmesi için El Kadı’ya, Sarıyer’de özel bir villa tahsis edildiğini saptadılar.
Ama böyle devam edemezdi. El Kadı’ya acilen ikamet ayarlanmalıydı. Bu işi de Başbakan’ın Özel Kalem’i üstlendi.
Yasin el Kadı ile Erdoğan arasında 4 Aralık 2012 günü 22.32’de yapılan görüşmenin fezlekedeki kaydında bu konu var.
Görüşmeye Bilal Erdoğan aracılık ve tercümanlık ediyor:
B.E: Selamün aleyküm.
EL KADI: Aleykümesselam ve rahmetullah.
B.E.: Uncle Yasin (Yasin Amca) ben şu an babamla birlikteyim. Sizinle konuşmak istiyor.
EL KADI: Hayırlısı inşallah.
R.T.E.: Selamün aleyküm.
EL KADI: Aleykümselam ve rahmetullahi ve beraketuh.
R.T.E.: Baş göz üstüne.
EL KADI: Elhamdülillah. Selametlesin inşallah.
R.T.E.: Elhamdülillah teşekkür, teşekkür…
EL KADI: Allah selamet versin.
R.T.E.: Ankara’ya gelmişsin.
EL KADI: Evet evet, dün.
R.T.E.: Bilgileri aldım. Yarın herhalde gidiyorsunuz.
EL KADI: İnşallah.
R.T.E.: Tekrar dönüş ne zaman olur inşallah.
EL KADI: İnşallah ... Bir aya kadar...
R.T.E.: Galiba Kral hastaneden çıkmış.
EL KADI: Evet, ama hâlâ sağlığı çok iyi değil.
R.T.E.: Ama bugün Hariri’nin burada Telekom’la ilgili olan amca çocuğu Saad yanımdaydı. O, “Durumu iyi” dedi.
EL KADI: Vallahi inşallah ama son iki günde aldığım bilgi o ki, sağlığı çok iyi değildir yani...
R.T.E.: Allah şifalar versin inşallah.
EL KADI: İnşallah
R.T.E.: Bu arada Muaz gelir mi?
EL KADI: Belki Muaz benden önce gelir.
R.T.E.: İnşallah inşallah. Bu tarafa gelirsek seni ararız; sen bu tarafa gelirsen bizi haberdar edersin inşallah.
EL KADI: İnşallah inşallah. Herhangi bir şeyde ben çok hızlı bir şekilde gelebilirim, problem değil.
R.T.E.: Bizim Hasan’dan (Özel Kalem Müdürü Hasan Doğan) bir talep olmuş; Hasan onunla ilgili çalışmayı yapıyor.
EL KADI: Vallahi ben ne talep ettiğimi unuttum.
B.E.: Sizin ikametinizle alakalı olarak…
EL KADI: Hee okey okey. Evet, evet, evet, evet, tamam.
R.T.E.: Okey inşallah. Allaha emanet ol!
EL KADI: Tamam.
R.T.E.: Ailene selam söyle inşallah.
EL KADI: İnşallah iletirim selamün aleyküm ve rahmetullah.
R.T.E.: Ve aleyküm selam Allah’a emanet ol, selametle…
YARIN: MİLYARLIK ARAZİNİN DEVİR MACERASI:
“BURAYI BAŞBAKAN BİZE VERDİ.”