Erdoğan'ı aniden durduran ne?

Taraf Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Altan'dan bir çarpıcı yazı daha...

Erdoğan'ı aniden durduran ne?

Ülke ve parti Başbakan Erdoğan, çok cesur bir dış politika izliyor. Gazze'deki çocuklar için İsrail'le, İran için Amerika ile kapışmayı göze alıyor. Büyüyen, gelişen bir Türkiye'yi “bölge gücü” yapabilmek için çok ciddi riskleri sırtlanıyor. Kendi cesaretinin coşkusuyla bazen başı dönüp, Kudüs'ün kaderini İstanbul'un kaderine bağlıyor. Dışişleri Bakanı Davutoğlu'nun baş dönmesi biraz daha artıyor ve o “Kudüs'ü başkent” ilan edip “orada namaz kılacaklarını” Arap halklarına müjdeliyor. Ama bence asıl sorun başbakanla bakanının baş dönmeleri, coşmaları, kendilerini kendi hızlarına kaptırıp duracakları yeri saptayamamaları değil. Asıl sorun, bu ikilinin dış politikasının “kuşku” yaratması. Neden kuşku yaratıyor bu ikili? Tek tek olaylara baktığınızda, Gazze'deki insanlar için yaptıkları çıkışlar da, İran'la savaşsız bir çözüm aramaları da akla, mantığa, hakkaniyete uygun. Bu haklılığa rağmen neden hem Türkiye'de hem dünyada kuşkulu bir tedirginlik yaratıyorlar? Neden yaptıkları çıkışlar, “hak aramadan” çok bir çıkarcılık, “din dayanışması” ya da Yahudi düşmanlığı olarak algılanabiliyor? Bu kuşkuların haklı bir temeli var çünkü. Erdoğan'ın iç ve dış politikasını birlikte incelediğinizde çarpıcı bir tuhaflıkla karşılaşıyorsunuz. Erdoğan, Türkiye için göze aldığı riskleri, partisi AKP için göze alamıyor. Dışarıda Filistinliler ve İranlılar için Amerika ve İsrail ile kapışmayı göze alan Erdoğan, içerde Kürtlerin hakkını koruyacak “açılımı” ileri götürebilmek için AKP adına riski üstlenemiyor. Amerika ile İsrail'den korkmuyor ama CHP ve MHP'den korkuyor. Kuşkuyu yaratan garabet bu işte. Bunu, “ülkesini” düşünmüyor ama partisini düşünüyor gibi insafsız bir imada bulunmak için söylemiyorum. Ülkesi adına yapacağı hatayı da neticede “içerde” bir siyasi bedelle ödeyecek. Dış politikadaki hataların da, iç politikadaki hataların da bedeli aynı olacak. Öyleyse neden dış politikada bu kadar cesur ve gözü kara olan, risk almaktan korkmayan bir siyasetçi, içerde bu kadar çekingen ve ürkek? Filistinliler ve İranlılar için dövüşen, dünyanın en büyük güçlerini karşısına alan bir siyasi lider, neden Kürtlerin hakları için dövüşemiyor? Kürt çocuklarını, Kürt politikacılarını hapse atmaktan hiç çekinmiyor? Türkiye'nin “bölge gücü” olabilmek, dünyada söz sahibi bir konuma gelebilmek için Amerika'yla ve İsrail'le kapışması gerek derseniz, Kürt sorununu hakkaniyetle çözemeyen, iç savaşı durduramayan bir Türkiye'nin “bölge gücü” falan olamayacağını söylerim. Şu sırada AKP'nin ürkek politikaları yüzünden Türkiye kanıyor. Her gün çatışma, operasyon, saldırı ve ölüm haberleri geliyor. Kürt sorununu çözebilmek için cesurca bir hamle yapan Erdoğan'ı aniden durduran ne? Hem kendisi, hem ülkesi için bu sorunu çözmesi gerekirken neden çözemiyor? Amerika ile İsrail'den korkmuyor da, CHP ile MHP'den neden korkuyor? Ülkesinin “dışındaki” sorunlara bu kadar duyarlı da içerdeki soruna karşı niye bu kadar duyarsız? Kendi içindeki savaşı durduramayan bir ülke, nasıl başka ülkelerdeki savaşları durdurmaya kalkışabilir? Savaşla kanayan bir Türkiye bölge ve dünya gücü olabilir mi? Dışişleri bakanının Kudüs'le ilgili açıklamaları cesaretle şaşkınlık arasındaki bir noktaya ulaşan bir hükümet, neden Kürt meselesinde cesur bir çıkış yapamaz? Doğrusu ya bu tuhaf çelişkiye akla uygun bir açıklama bulmak zor. Eğer, “gâvurlara “ babalanmak içerdeki dindarlarla ulusalcıların oylarını kazandırır, Kürtlere sahip çıkmak bu oyları kaybettirir gibi “sığ” bir açıdan meseleye bakıyorlarsa, bu sığlıktaki bir yönetimin “gözü kara” politikası gerçekten bela getirir. Çünkü kendi gücünü aşan bir cesaretle davranmayı “olumlu” sonuca ulaştırabilecek unsur “hakkaniyettir”, Kürt politikasında bu hakkaniyetten uzaklaştığınızda dış politikanızdaki “hakkaniyet” vurgusu da ortadan kaybolur. İkiyüzlü, çıkarcı, kuşkulu bir yönetim durumuna düşersiniz ve güçleri sizden zaten daha fazla olan rakipleriniz sizi dünya sahnesinde boğar. Erdoğan'ın bu kadar “riskli” bir politika sürdürürken “tutarlı” olmaktan başka çaresi yok, bu tutarlılık da “içerde ve dışarıda” aynı hakkaniyetle davranmayı zorunlu kılıyor. Başbakanın Kürt meselesini çözecek cesareti yoksa, Filistin ya da İran meselesini çözmeye hiç kalkışmasın, hem kendi başını hem de ülkenin başını belaya sokar. Kendi vatandaşlarının haklarını Filistinlilerin hakları kadar koruyamayan ve MHP'den korkan biri, ne Amerika'yı ne de İsrail'i de yenebilir çünkü. AHMET ALTAN - TARAF
<< Önceki Haber Erdoğan'ı aniden durduran ne? Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER