Başbakan Erdoğan, devlet işinin ciddiyet istediğini belirterek, "Bunlar ciddi şeyler değil. Bizim, bu kadar ciddi olan bir konuyu bu kadar sulandıran yaklaşımlara olumlu yaklaşmamız mümkün değil." dedi.
Erdoğan, ABD'den dönüşünde
Esenboğa Havalimanı'nda basın mensuplarının gündeme yönelik sorularını
cevaplandırdı. CHP'nin üç konu başlığındaki önerisinin hatırlatılması üzerine Erdoğan, "Bizim karşı önerimizin olması söz konusu değil. Bir defa bu sürece girdiğimiz andan itibaren, ilgili arkadaşlarımı parlamento içi ve dışı tüm siyasi partileri,
sivil toplum örgütlerini, medya gruplarını,
Ankara ve İstanbul'da toplamak üzere bilgilendirdik. Kendileriyle arkadaşlarımızın geniş kapsamlı görüşmeleri oldu. Bu görüşmeler neticesinde en ufak bir olumlu sinyal alamadık. Hatta kendilerine verdiğimiz taslakla ilgili, taslağın kapağını bile açıp incelemeden verilen cevapları lütfen şöyle
hafıza kayıtlarımızı inceleyelim. 'Biz bunu zaten
Anayasa Mahkemesi'ne götüreceğiz' dediler. O gün bunu söylediler, hemen ardından yeni bir şey söylediler. 'Biz geçici 15. maddeyi sadece
Meclis'te görüşmeye varız. Bunun dışında hiçbirine olumlu yaklaşmayız, yaklaşamayız.' dediler. Bir başka siyasi parti de 'biz ancak seçimden sonra yeni kurulacak parlamentoda görüşürüz' dediler." diye konuştu.
"DEVLET İŞİ CİDDİYET İSTER"
Devlet işinin ciddiyet istediğine işaret eden Erdoğan, şöyle devam etti: "
Parlamento bu ülkenin en ciddi en onurlu kurumudur. Bu parlamentoyu temsil edenler de dürüst dikkatli hassas davranmakla bu olumlu kurumu güçlendirirler. Biz bunu bekledik. Gerekirse 'beraber bunu çalışalım, yapalım' dedik. 2008'de Parlamento başkanımızın yazılı davetine kimlerin olumsuz cevap verdiğini hatırlayın. Şu anda ana muhalefet partisi başkanının Sayın Toptan'ın davetine verdiği olumsuz yanıtlar var. Bunlar hep sulandırma hareketleridir. Bunlar ciddi şeyler değil. Bizim, bu kadar ciddi olan bir konuyu bu kadar sulandıran yaklaşımlara olumlu yaklaşmamız mümkün değil. Kaldı ki bu komisyondan geçti,
genel kurul gündemine geldi. Kendileri de muhalefet şerhlerini yazdılar verdiler, Pazartesi 13'ten itibaren genel kurulda görüşülecek. Ülkemiz, milletimiz, tüm parlamentodaki artık ben parti konuşmuyorum, bu saatten sonra inanıyorum tüm milletvekillerimiz, hangi parti, gruba mensup olursa olsun aklıselim ile milletimizin ülkemizin çıkarı için bu tasarıyı değerlendirecektir ve hepsi de o kulübede vicdanıyla baş başa kalmak suretiyle 'egemenlik kayıtsız şartsız milletindir', ben burada milletin bir vekiliyim, milletin isteği istikametinde nedir? Bu 82 anayasasının değiştirilmesidir. Ortak
akıl payda bu değişikliğin yapılmasından yanadır. Bu istikamette ben milletvekillerimizin kararını vereceklerine inanıyorum."
"Ben de varım demiştiniz. Süreçte ne oldu da vazgeçtiniz.
Baykal Brüksel'de bir açıklama yaptı. 'Gerekirse ben AK Parti'ye giderim." yönündeki bir başka soruya ise Erdoğan, şu cevabı verdi: "Benim söylediklerimi saptırmayın. Biz bir şey söylüyoruz. Bize gelenler, bir katkı sağlamak üzere geleceklerse, bu katkıları görüşmeye varız. İstanbul'da yaptığım açıklamada ne dedim. Kimse bize şark kurnazlığıyla yaklaşmasın. Şark kurnazlığı yapmaya kalkarlarsa kimse
hakaret telakki etmesin. Biz de onlar kadar kurnazız. Değişen bir şey yok. Görüşme noktasında kapımız her zaman açıktır. Bizim odamızda
kamera yoktur. Biz kamerayla karşılamayız.
Medyaya bir görüntü verir sonra da görüşürüz. Kimseye kapımız kapalı değil. Siyaset yapıyoruz."
"KAN KANLA TEMİZLENMEZ"
"Kapatılan DTP'nin eski genel başkanı Samsun'da
yumruklu saldırı sonrasındaki olayların hatırlatılması üzerine Erdoğan, öncelikle bu yapılan saldırıyı kınadığına işaret ederek, şunları söyledi: "ABD'de olayı duyduğum anda Sayın Türk'ü aradım. Kendisine üzüntülerimi, geçmiş olsun dileklerimi bildirdim. Gereği noktasında da bakanıma gerekenleri söyledim. İlk ardımlar atıldı, bunun nereye vardığı arkasında herhangi bir şey var mı yok mu bu çalışmaları zaten arkadaşlarım yürütüyorlar. Devam ediyorlar, olay bitmiş değil. Bu işin bir yanı. Hastaneden de
taburcu edilmiş. Tabi bu tür şiddetle ne yazık ki geçmişten bu yana birçok siyasi liderler hep karşı karşıya kaldılar. Aynı şey, birkaç kez bizim de başımıza farklı şekillerde geldi. Diğer liderlerin de başına geldi. Herhalde bunlar bu işin kaderinde var. Bunları görmek istemiyoruz. Halkımız da bu tür bazı grupların şahısların çıkmasını, demokraside ilerleme mücadelesi veren bir toplumun yapmaması gerekir. Kardeşlik değerlerine inanan bir toplumun yapmaması gerekir. Bunlar
siyasette çıkış yolu değildir. Yanlış adımlardır."
"İstanbul'da
molotof kokteylini kalkıp da otobüse atanların yaptığını tasvip etmek de mümkün değildir." diyen Başbakan Erdoğan, "Sayın Türk olumlu açıklamalar yaparken bu tür olayların olması, bu işin nerelere vardığını gösteriyor. Bu empati değil. Sorumluluk taşıyanların özellikle bunun üzerine gitmesi lazım. Devletin otobüsünün, kamu otobüsünün, içinde
halk var. Orada yaralanmalar, çok daha ağır olaylar da olabilir.
Kamu malına zarar vermeyi neyle izah edeceksiniz. Bunlar yanlış şeyler, İstanbul'da Aydın'da şurada burada nerde olursa olsun. Bunların hiçbiri çözüm yolu değil. Pislik pislikle temizlenmez. Ağır bir ifade olacak. Kan kanla temizlenmez. Suyla temizlenir. Buz buna bakacağız. Barışı bunun üzerinde yürüteceğiz. Buna gayret edeceğiz.
İntikam, kin nefret hislerini bir kenara koyarsak attığımız adımlar, demokratik
açılım süreci, milli birlik ve kardeşlik sürecimiz çok daha güçlenerek ilerlemeye devam edecektir. Sayın Türk'e çok teşekkür ediyorum. Parti teşkilatına, onlar da üzerlerine düşeni yapıyorlar. Aklıselimle hareket ediyorlardır." değerlendirmesinde bulundu.
"MİLLETİN KARARI BAŞIMIZ GÖZÜMÜZ ÜSTÜNE"
CHP'nin önerilerine açıklamaları ile kapıların kapatılıp kapatılmadığı yönündeki soruya ise Erdoğan, "Her şeyi yanlış ifade ediyorsunuz. Ana muhalefet lideri Meclis Başkanı'na mı bana mı
çağrı yaptı. Sayın Cumhurbaşkanı'na yaptı. İşin başlangıcı bir defa yanlış. İşin muhatabı Cumhurbaşkanı değildi. Bu aslında kurnazlığın bir yanıydı. Sayın Cumhurbaşkanı'nın tarafsızlığını ortadan kaldırarak ona gölge düşürmek suretiyle siyasetin içine çekme çabasıydı. Daha sonra Meclis Başkanı'na gittiler. Bu ilk yapılması gerekendi. Atılması gereken adımdı. Hatta daha öncesi bunun Meclis başkanlarının uzlaşma komisyonu anayasa hazırlığıyla ilgili yapılan bir önceki başkanın davetiyle yapılan süreçtir. Biz bu tür şeylerin hepsine varız, vardık. Şimdi müsaade edin de komisyonlarda tartışıldı bitti. Sadece geçici 15 madde diye dayattılar. 3 madde başlığıyla geldiler ve bunu maddeyle kamufle etmek istediler. Hâlbuki bunlar toplamda 11 maddenin yaklaşım tarzıydı. Bunun da tabi olamayacağı ortada. Biz diyoruz ki 'egemenlik kayıtsız şartsız milletin.' Sizler de milletin vekillerisiniz. Gelin vekiller olarak parlamentodan geçirelim. Ama 'millete gidelim' diyorsanız o zaman
referandum için ona da varız. Referandum için 337-367 aralığı lazım.
Millete gideceğiz. Bundan da rahatsız olmanın anlamı yok. Milletimiz ne karar verirse başımız gözümüz üzerinde yerimiz var. 'Millet bilmez biz biliriz' mantığıyla hareket edenlerden değiliz. Milletimiz en isabetli kararı verir. Bundan da kimse çekinmesin."
(CİHAN)