Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan, şu anda, bir yandan
terör örgütü, bir yandan da onun uzantılarının, ortamı
tahrik etmek, germek, süreci kışkırtmak için dört bir koldan harekete geçmiş durumda olduğunu bildirdi.
Başbakan Erdoğan,
Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı'nın yeni
hizmet binasının açılış törenine katıldı.
Terörle mücadele konusuna değinen Başbakan Erdoğan, ''Şu anda, bir yandan
terör örgütü, bir yandan da onun uzantılarının, ortamı tahrik etmek, germek, süreci kışkırtmak için dört bir koldan harekete geçmiş durumda'' olduğunu ifade ederek, ''Eskiden, terör örgütü kendi illegal yayın organlarıyla, internetle, belli ajanslarla mesajlarını iletiyordu. Şimdi artık bunların bir kenara itildiğine, bir siyasi partinin, siyaseti, demokratik zemini tamamen bırakarak terör örgütünün sözcülüğüne soyunduğunu görüyoruz'' dedi.
Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan, terör örgütünün de onun uzantılarının da
seçim öncesinde
bölgeyi ve
ülkeyi kışkırtarak buradan nemalanmanın gayreti içinde olduğunu belirterek, ''Gençlerin ölümü, anaların
gözyaşı, babaların yürek sızısı, kapanan kepenkler, savaş alanına dönmüş sokaklar, caddeler pahasına bir oy avcılığı, bir fırsatçılık söz konusu'' dedi.
Erdoğan, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı'nın yeni hizmet binasının açılış törenine katıldı.
Terörle mücadelenin önemine vurgu yaptığı konuşmasında Başbakan Erdoğan, bir konuyu tekrar etmek isteğini belirterek, ''Terör örgütü de onun uzantıları da seçim öncesinde bölgeyi ve ülkeyi kışkırtarak buradan nemalanmanın gayreti içinde. Gençlerin ölümü, anaların gözyaşı, babaların yürek sızısı, kapanan kepenkler, savaş alanına dönmüş sokaklar, caddeler pahasına bir oy avcılığı, bir fırsatçılık söz konusu'' diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
''BDP şunu çok ama çok iyi biliyor: Bölgenin kaderi değiştikçe, bölgenin çehresi, manzarası değiştikçe, BDP istismar edecek sorun bulamaz hale geliyor. Sorunlar çözüldükçe, bölgeye yatırım gittikçe, demokratik adımlar atıldıkça, tabii kendi altlarındaki zemin kayıyor, BDP bunu gördüğü için sorunların çözüm yoluna girdiğini gördüğü için, süreci sabote etmek, süreci kışkırtmak için bütün imkanlarıyla çalışıyor. Aziz milletimin bu kirli oyunu, bu kirli provokasyonu görmesini rica ediyorum.
74 milyon vatandaşımın, bu kışkırtmaya karşı uyanık olmasını rica ediyorum. Şunu da bilmenizi istiyorum; ne yaparlarsa yapsınlar, hangi kışkırtmayı, hangi provokasyonu, hangi eylemleri devreye alırlarsa alsınlar, biz yolumuzdan dönmeyecek, geri adım atmayacak, Milli Birlik ve Kardeşlik Süreci daha kararlı şekilde ilerleyecek, tüm engelleri tek tek aşarak ilerleyecek,
Türkiye;nin demokratikleşmesinin önündeki ki buna 'ileri
demokrasi, temel hak ve özgürlükler' diyorum hiçbir engele takılmayacak, Türkiye;yi her boyutuyla büyütmeye devam edeceğiz.''
8 yıl boyunca, demokrasi ve güvenlik noktasında son derece hassas olduklarını, bundan sonra da aynı hassasiyeti muhafaza edeceklerini dile getiren Erdoğan, ''Terörle mücadelede asla kararlılık kaybı olmayacak, asla çekince olmayacak. Ama eş zamanlı olarak yatırımlarımıza devam edecek, demokratik adımları daha da güçlendireceğiz'' dedi.
Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı'nın işte bu hassasiyetin bir neticesi olduğuna işaret eden Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
''Bu müsteşarlık sayesinde artık koordinasyon daha sağlam bir zemine kavuştu, artık devletin
terörle mücadelede bir
hafızası oluşmaya başladı. Daha önce böyle bir hafıza yoktu... Terörle çok boyutlu mücadele için artık daha planlı, daha dikkatli adımlar atılmaya başlandı. Tabii ki bu müsteşarlığımızın operasyonel bir yanı asla olmayacak. Böyle bir yanı söz konusu değil. Burası tamamıyla bir
lojistik mekandır, bir lojistik görev yapan bir müsteşarlıktır.
Bu yeni hizmet binasıyla birlikte çalışmaların da daha etkin hale geleceğine yürekten inanıyorum.''
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Bizim tek istediğimiz şey var; Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşlığı ortak paydasında bütünleşelim, birleşelim ve hepimiz birbirimizi bu şekilde sevelim, bir olalım, iri olalım, diri olalım. derdimiz bu...'' dedi.
Erdoğan, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının yeni hizmet binasının açılış törenine katıldı. Erdoğan, yeni hizmet binasının hayırlı olmasını dileyerek başladığı konuşmasında Müsteşarlığın kuruluş sürecine değindi.
Kanunla öncelikle Terörle Mücadele Koordinasyon Kurulu'nu teşkil ettiklerini anlatan Erdoğan, kurulun, İçişleri Bakanının başkanlığında,
Genelkurmay İkinci Başkanı,
Jandarma Genel Komutanı, Milli
İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı,
Adalet Bakanlığı Müsteşarı,
İçişleri Bakanlığı Müsteşarı,
Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı, Emniyet Genel Müdürü ve
Sahil Güvenlik Komutanından oluştuğunu anlattı.
Bu kurulun sekretarya görevinin de Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının yürüttüğüne işaret eden Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
''Bunun ötesinde müsteşarlığımız, teröre karşı yürütülen çok boyutlu mücadeleyi koordine etmek gibi son derece önemli bir görevi de üstlenmiş bulunuyor. Burada bir şeyin altını çizmek durumundayım. Bu, çok boyutluluk kavramının altını özellikle çiziyorum... Burada sadece 'terörle mücadele' diye olaya bakarsak biraz eksik kalır. Biz, tamamıyle kamu düzeni ve güvenliğinin buradan özellikle hafıza kaydını, özellikle lojistik desteğini sağlamak üzere böyle bir müsteşarlığa ilk defa sahip oluyoruz.
Yaklaşık 30 yıldır ülke, terörle mücadele ediyor. Bundan dolayı terörle mücadele öncelik arz ediyor. Bu mücadele süresince, çok boyutluluk ifadesini sıkça duyduk. Terörle mücadelenin sadece güvenlik tedbirleriyle başarıya ulaşamayacağını, başka bazı tedbirlerin de alınması gerektiği sıkça ifade edildi.
Bu gerçeğe rağmen, hükümetimiz dönemine kadar, mücadelenin çok boyutlu yapılmadığına, bütün sorumluluğun, bütün yükün güvenlik birimlerine yüklendiğine şahit olduk. İşte 8 yıldır, bu tabloyu, bu manzarayı değiştirmenin gayreti içindeyiz.
Biz, 8 yıl boyunca terörle mücadelede şu iki önemli noktayı her zaman önemsedik ve tüm mücadelemizi bu iki ülke üzerine kurduk. Birincisi, terörle mücadele,
evet, salt güvenlik tedbirleriyle yürütülemez, bunu bilmemiz lazım... Terörü
doğuran sebepleri, teröre zemin hazırlayan şartları, gençleri dağa yönelten koşulları, en önemlisi de terörün istismar alanlarını ortadan kaldırmak zorundasınız. İkincisi, demokrasi ile terörle mücadele arasındaki o hassas çizgiyi, o hassas dengeyi muhafaza etmek zorundasınız. Bu iki önemli ilke üzerinden terörle mücadelede yeni bir yaklaşım benimsedik ve bu yaklaşımı kararlılıkla somutlaştırdık.
Şunu biz en başından itibaren biliyoruz, terör örgütü, bölgedeki yoksulluğu yıllarca istismar ediyor... Bölgeye yatırım yapılmamasını, eğitim kurumlarımızın bölgede yayılmamasını, orada eğitime yönelik yatırımlar yapılmamasını,
hastane, yol yapılmamasını istismar etmiştir. İşsizliği istismar etmiştir, umutsuzluğu kullanmıştır.
Tabii, sadece istismar etmekle de kalmıyor, bölgenin yoksulluktan, işsizlikten, umutsuzluktan kurtulmasına yönelik her türlü projeyi, her türlü yatırımı da var gücüyle engellemeye çalışmıştır. Yapmakta olduğumuz yatırımlarda müteahhit firmaların iş makinelerine kadar yakmışlardı. Orada çalışan insanlar sürekli tehdit altında kalmışlardır.
İşte biz, bir yandan bölgeye yoğun şekilde yatırım yaptık, bir yandan da yatırımlara yönelik tüm tehditleri bertaraf etmenin gayreti içinde olduk. Bütün engellemelere, bütün tehditlere, saldırılara rağmen, Doğu ve
Güneydoğu
Anadolu bölgelerimizin çehresini değiştirmek için 8 yılda yaklaşık 30 milyar liralık yatırım gerçekleştirdik. Bu, cumhuriyet tarihinde bölgede böyle bir yatırım asla böyle bir yatırım görülmemiştir.
-''DAHA FAZLASINI BU BÖLGELERE YAPIYORUZ-''
Marmara, Ege,
Akdeniz,
Karadeniz, İç Anadolu bölgelerine ne yapılıyorsa, aynısını, hatta daha fazlasını Doğu ve
Güneydoğu Anadolu bölgelerine yapmaya başladıklarını anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
''Bu iki bölgede, Doğu ve
Güneydoğu Anadolu bölgelerimizde, geçmişin
ihmalini telafi etmek için, o bölgeleri diğer 5 coğrafi bölgenin seviyesine çekmek için adeta pozitif ayrımcılık uyguladık. Bakın ben her fırsatta bölgeye gidiyor, bölge illerinde yatırımını tamamladığımız eser ve hizmetlerin açılışını yapıyorum. Son aylarda,
Mardin,
Siirt, Muş,
Bitlis,
Erzurum,
Ardahan,
Ağrı,
Şanlıurfa, Van,
Batman illerimize gittim. Cumartesi günü inşallah Erzincan'a gidiyoruz, orada açılışlar yapıyoruz. Biz bölgeye uzaktan bakanlardan, uzaktan uzağa ahkam kesenlerden değiliz.
Milletvekillerimizle bölgedeyiz. Bakanlarımızla sürekli bölgede olduk, partimizin yöneticileriyle, parti teşkilatımızla bölgedeyiz. En önemlisi de bizzat şahsen oradayım, bölgedeyim, bölge insanıyla bir aradayım.
Hiç kimse, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinin, 8 yıl önceki aynı manzaraya sahip olduğunu iddia edemez... Bunu yapan, açık söylüyorum haksızlık yapar. Her ilimizi duble yollarla birbirine bağladık, bağlıyoruz. Her ilimizde, hatta ilçelerimizde
TOKİ eliyle
ucuz konut üretiyoruz. Her ilimizde okullar, derslikler, pansiyonlar, yurtlar açıyoruz. Türkiye genelinde 81 vilayetimize üniversite kazandırırken, bölgedeki illerimiz de üniversiteye kavuştu. bu illerimiz içinde bırakın üniversite kurmayı artık 2 üniversitesi olan illerimiz var. Her ilimizde hastaneler yükseliyor, hava
ambulansları, paletli ambulanslar görev yapıyor. Artık ambulans jetler bölgeye
servis yapıyor. İki tane ambulans jet vardı şimdi 3 tane oldu. Tüm Türkiye'ye hizmet veriyorlar. Aile hekimliği illerimizde yaygınlaşıyor.
Yeni havaalanları inşa ettik, ediyoruz.
Yüksekova, Şırnak'a havaalanı inşa ediliyor.
Vatandaşlarımız bu bölgelere rahatlıkla gidebilecek. Hemen her ilimiz, Türkiye'nin dört bir yanına, dünyaya artık uçakla
seyahat edebiliyor.
GAP Projemize hız verdik,
ödenek ayırdık ve en kısa sürede bütün bu yatırımları bitirmek için yoğun şekilde çalışıyoruz.''
-DEMOKRASİ VE İNSAN HAKLARI-
Bölgede turizmin gelişmesi için bölgede özel
sektör yatırımlarının artması için teşvikler yoluyla,
tanıtım yoluyla, bizzat işverenlere çağrılar yoluyla, krediler yoluyla farklı bir yatırım ortamınını oluşturmaya çalıştıklarını dile getiren Erdoğan, ''Şunun da farkında olduk; terör ve bölgenin meselesi, salt güvenlik tedbirleriyle sonlanmayacağı gibi, sadece
ekonomik tedbirlerle de sona ermez. Demokrasi ve
insan hakları noktasında çığlıklara sessiz kalmadık ve 8 yılda bu alanlarda da çok önemli adımlar attık'' dedi.
Başbakan Erdoğan, 14
Ağustos 2001'de yala çıkarken yaptırtıkları kamuoyu yoklamalarında, bölgeden 'gelin şu OHAL'i kaldırın, biz sizinle beraberiz'' mesajı çıktığını ifade ederek, OHAL'i kaldırdıklarını anlattı. Çekiç Güç'ü de kendilerinin gönderdiğini belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
''Bu kararları azimle alan ve bu alanda adımları atan bir iktidarız. Kimse 24 saat yayın yapılacak bir televizyonu diline alamıyordu. Yarım saat bir yayın yapılması bile ülkemizde
kıyamet koparmıştı. Şimdi TRT ŞEŞ, 24 saat yayın yapıyor. Farklı dil ve lehçelerde kursların açılması, propagandanın serbest bırakılması, üniversitelerde farklı dil ve lehçelerde enstitülere izin verilmesi, bizzat
Kültür Bakanlığımız eliyle
Kürtçe eserlerin basılması ve buna benzer nice cesur adımı biz attık. Şu anda gerek
Arapça, gerek
Farsça yayın yapmakta olan televizyonlarımız var.
Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi'ni başlatarak, sorunları hep birlikte çözmek, uzlaşıyla çözmek, karşılıklı anlayışla çözmek, istişare ederek, konuşarak çözmek gibi yeni bir sürece ön ayak olduk.
Biz 8 yıl boyunca şunu söyledik; 'İnsanı yaşat ki devlet yaşasın'. 8 yıl boyunca altını çize çize şu anlayışı dile getirdik; 'Yaratılanı severiz, Yaradan'dan ötürü. Üç şey üzerinde ısrarla durduk 'etnik milliyetçilik, bölgesel ve dinsel milliyetçilik yapmayacağız' dedik. Biz etnik milliyetçilik yapmadık. Ülkemizde yaşayan 74 milyon vatandaşımızın tümünü Yaradan'dan ötürü sevdik ve seviyoruz. Yapmayacağız bu ayrımı... Hepsine saygı duyduk ve duymaya da devam edeceğiz. Bizim tek istediğimiz şey var; TÜrkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı ortak paydasında bütünleşelim, birleşelim ve hepimiz birbirimizi bu şekilde sevelim, bir olalım, iri olalım, diri olalım. Derdimiz bu...
Biz, bölgesel milliyetçiliği de yıktık. Batı ne aldıysa bu ülkede Doğu da Güneydoğu da onu alacak.
Kuzey ne aldıysa Güney de onu alacak. Yani 780 bin kilometrekare vatan toprakları aynı o
modern yapıya sahip olması lazım. Eğer biz bu moderniteyi 780 bin kilometrekareye yayamazsak, 74 milyon vatan evladı bunu yakalayamazsa bundan istifade edemezse başta iktidarımız olmak üzere biz bundan sorumluyuz.''
-AĞRI ZİYARETİ-
Başbakan Erdoğan, Ağrı ziyaretinde yaşadıklarını da anlattığı konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Bakın... Burada, bu açılış vesilesiyle bazı hususları açık açık konuşmak istiyorum... Kısa süre önce Ağrı'daydım. Girişte Yüzüncüyıl Mahallesi var. YİBO'da
karne dağıttık. En başarılı olan 2-3 çocuğun adresini aldım ve '
akşam size uğrayacağım' dedim. Yanımda eşim, kızım, milletvekilleri ve ilgililer şöyle bir uğradık. Tabii içler acısı; nedir ev, yanında ahırı iç içe. Orada bir insanca
yaşam söz konusu değil. orada altyapı yatırım da yapamazsınız. Sordum 'kaç çocuğun var' diye; Beyi de yeni ölmüş 11 çocuktan söz etti. 11 çocuk orada iki göz odada kalıyor. orada oda değil, odadan başka her şeye benzer. Banyo da hak getire öyle bir şey de söz konusu değil. Biz, size evler yapsak, buraları yıksak, TOKİ olarak gelip buraya girsek. Hanım kardeşimi dedi 'isteriz'. Çıktım dışarda toplananlarla konuştum. Tabii '
hayvanları ne yapacağız' dediler.
Organize bölgeler oluşturuyoruz. Buraya da hayvanlarınızı koyarsınız. Onlar yine size ait olacak, onların beslenmesi, sütünü etini oradan alırsın, bakmaya devam edersin...
Birkaç tanesi baktım orada takoz koymaya başladı. Bak engelleme, ortalığı karıştırma, biz çözüm üretiyoruz. Burada insanlar suya zor ulaşıyor. Belediye orada alt yapısını ancak döşemiş.
Kanalizasyon yok, hak getire...
Vali ve belediye başkanlarıma dedim, 'görüşüp ikna edeceksiniz. buralara TOKİ ile girmemiz lazım. kentsel değişim-dönüşüm projesiyle burayı yıkmamız lazım. en kötü evin altına ahırını koyarız, üstüne evini yaparız, tarım köylerinde yaptığımız gibi'. Hiç olmazsa insanca bir yaşam sürecine geçeriz, yani şehir ile hayvan beslemenin iç içe olduğu yapı modern dünyayla örtüşmüyor.
Bu insanlar yıllarca ihmal edilmiş insanlar ama bizim bu insanların gönlünü kazanmamız şart. bu insanların hepsi bizim insanlarımız.
Hani birileri kalkıp ikide bir şunu kullanıyor, '
Kürtler şöyle dedi, Kürtler böyle dedi'. İnanın bunlar benim Kürt kökenli vatandaşlarımın adına salahiyet sahibi değil ve dürüst de değiller, samimi değiller. Bunlar benim Kürt kökenli vatandaşlarım adına konuşacak
yetkiye sahip değiller. Zaten vatandaşlarımız bunlara yetki vermiş olsa buralardan biz birinci parti olarak çıkamazdık. Her şey şu anda ortada ama 8 yıldır, terörü minimize etmek, bölgenin çehresini değiştirmek için demokratik standartları yükseltmek için yoğun mücadele verdik ve en
küçük bir yavaşlama olmaksızın bu mücadeleyi sürdürüyoruz, sürdüreceğiz.''