Erdoğan, partisinin genel merkezinde,
AK Parti 50. Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda yaptığı konuşmada,
Türkiye'nin küresel ve
bölgesel barış noktasında en
küçük bir tereddütünün dahi bulunmadığını vurguladı.
Türkiye'nin hiçbir
ülke için tehdit oluşturmadığını, her zaman için ''Yurtta sulh, cihanda sulh'' ilkesini hayata geçirmeye çalıştığını belirten Erdoğan, ''Biz göreve geldiğimizden bu yana hiçbir zaman düşman kazanmaya gayret etmedik, hep dost kazanmaya çalıştık. Ancak Türkiye'nin gösterdiği bu hassasiyetin iyi algılanmadığını da zaman zaman görüyoruz, buna şahit oluyoruz'' dedi.
''
1915 olaylarıyla ilgili önceki gün yapılan açıklamaları gerçeği yansıtmayan, kabul edilemez bir tarih yorumu olarak görüyoruz'' diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
''Açıklama metninin olayların bir bölümünü ağır bir yorumla değerlendirecek mahiyette kaleme alınmış olduğunu görüyoruz.
Tarihe ve tarih bilimcilere bır
akılması gereken böyle hassas bir uzmanlık konusunun sürekli olarak politik malzeme olarak kullanılması her yıl lobilerin istismar meselesi haline getirilmesi
halklar ve ülkeler arasındaki ilişkilerin normalleşmesini de engelliyor.
Türkiye olarak 1915'de yaşanmış olayların tarihçiler tarafından bütün boyutlarıyla incelenmesi ve gerçeğin açığa çıkarılması için her zaman samimi bir gayret içinde olduk. 2005'de bizzat şahsım olarak
Ermenistan Cumhurbaşkanı'na yazdığım
mektup var. Bu mektubun cevabını dahi almış değilim. Ortak Tarih Komisyonu kurulması gibi iyi niyetli önerilerimiz maalesef karşılık bulmadı.''
''BARIŞ VE SEVGİ FİDANLARI YEŞERTMEYE ÇALIŞTIK''
Geçmişe takılıp kalmak yerine geleceğe odaklanmak gerektiğini vurgulayan Erdoğan, ''Siyasetçilerin görevi geçmişi ön yargılarla yargılamak değil, geleceği barış üzerine kurmaktır. Kin ve nefret tohumları ekmek isteyenlere karşı barış ve sevgi fidanlarını yeşertmeye çalıştık'' diye konuştu. Erdoğan, şunları kaydetti:
''Ancak ısrarla ve inatla konunun istismar edilmesinde 1915 olayları üzerinden birçok
siyasetçinin oy kazanma yarışına girmesinden büyük üzüntü duyduğumuzu da tekrar ifade etmek istiyorum. Tarih iç
politika malzemesi yapılamayacak kadar saygın bir bilim dalıdır. Tarihin tarihçilere bırakılmasını tekrar arzu ettiğimizi ifade etmek istiyorum. Konuyla ilgisi olmayan ülkelerin durumdan vazife çıkarmaktan vazgeçmesi ilişkilerin normalleşmesini sağlayacak, tarihi aydınlığa kavuşturacağı gibi barışa da zemin hazırlayacaktır.''
AK Parti kurulduğu günden bu yana bu konudaki kararlığını ortaya koyduğunu ifade eden Erdoğan, ''Dolayısıyla yapılan açıklamayı asla bizleri tatmin eden bir açıklama olarak görmüyoruz. Bunu bu şekilde de kabul etmiyoruz. Ve
Amerika Birleşik Devletleri'ndeki bu açıklama sadece
seçim meydanlarında verilmiş sözün adete yerine getirilmesi anlamında bir denge niteliği taşıyan bir açıklamadır. Biz her türlü ifadenin, söylemin
adaletle yapılmasından yanayız. Yoksa basit bir seçim çıkarını sağlama ve yahut oyu garantiye alınmasından yana değiliz. Ve Türkiye bu noktada el bebek gül bebek okşanacak veya aldatılacak bir ülke de değildir. Bunu da söylemek zorundayız'' diye konuştu.
AK Parti Genel Başkanı ve Baş
bakan Recep
Tayyip Erdoğan, ''Hukuk devletini sabote etmek, provokasyonlarla iç barışı ve huzuru kundaklamak, yıllarca siyaseti yani milli iradeyi rehin almak isteyenlerin geçmişte bu ülkeye kurdukları tuzaklar bugün çok daha aşikar olarak gözüküyor'' dedi.
Erdoğan, partisinin genel merkezinde, AK Parti 50. Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, ''Bizim tek bir derdimiz, tek bir idealimiz tek bir sevdamız var. O sevdanın adı Türkiye'' diyerek, Türkiye'nin başının dik olmasının, siyaset anlayışlarının asla değişmeyecek ekseni olduğunu vurguladı.
''Buz dağlarını erite erite, çetin engelleri aşa aşa, kış kıyametle mücadele ede ede bu günlere geldiklerini'' belirten Erdoğan, zaman zaman incitildiklerini ancak Türkiye sevdası uğruna meşakkatlere göğüs germekten asla geri durmadıklarını bildirdi. Demokrasiye, hukuka adalete güç kazandırdıklarını belirten Erdoğan, yeni dönemde de herkesin yüzünü güldürmek için canla başla savaşacaklarını, AK Parti'nin, milletin emanetini şerefle taşıyacağını söyledi.
Erdoğan, şöyle konuştu:
''AK Parti'nin temsil ettiği
dava Türkiye büyüklüğünde bir davadır. Bu davaya gönül verenler, bu kadroda yer alanlar, hiçbir zaman marjinal siyaset anlayışlarına tenezzül etmezler. Türkiye büyüklüğünde düşünmek, bize oy verse de vermese de
Türkiye Cumhuriyeti'nin istisnasız bütün vatandaşlarını kucaklamaya mecburdur.
Ayrımcılık yapanların, adalet yerine imtiyaz isteyenlerin, kendisi gibi düşünmeyenlerin, çoğulcu
demokrasiyi, tek bir ideolojilerin izanı altına almak isteyenlerin AK Parti siyasetinde yeri yoktur, olamaz. Bu kervanda yer alanlar hukuka, millete karşı mesuldür, mahşeri vicdana karşı mesuldür. Hiçbir makam ve mevki, hiçbirimize baki değildir. Öyleyse halka
hesap veren, açık, şeffaf bir
yönetim sergilemek durumundayız.''
Erdoğan, ''Adaleti, hakkaniyeti ve hukuku gözümüzün ışığı gibi korumak zorundayız'' diyerek, katılımcı demokrasinin en önemli şartının halkın yönetime katılma mekanizmalarını alabildiğine açmak olduğunu vurguladı.
Kurulduğu günden bu yana AK Parti'nin temel misyonunun öncelikle bütün vatandaşları kucaklamak olduğunu ifade eden Erdoğan, yola çıkarken ayrımcılığı ellerinin tersi ile ittiklerini anlattı. Bunun için her seçimde güvenin adresi, istikrarın ve gelişmenin odak noktası olduklarını belirten Erdoğan, şöyle konuştu:
''AK Parti'den önce siyaset paramparçaydı, AK Parti'den önce demokrasi ağır yaralar almıştı. İş başına geldiğimizden bu yana mazeret siyasetini bir tarafa ittik, reddettik. 'Enkaz devraldık' edebiyatının ardına hiçbir zaman sığınmadık. Türkiye'yi hangi uçurumdan devraldığımızı bugünkü tartışmalara bakarak daha net görebilirsiniz. Hukuk devletini sabote etmek, provokasyonlarla iç barışı ve huzuru kundaklamak, yıllarca siyaseti yani milli iradeyi rehin almak isteyenlerin geçmişte bu ülkeye kurdukları tuzaklar bugün çok daha aşikar olarak gözüküyor. Türkiye'nin dağılan dengelerini toparlamak hiç de kolay olmadı. Ağır bedeller ödendi ama nihayetinde Türkiye saadet-i selamete çıktı.
Millet eliyle, millet iradesiyle demokrasinin, adaletin, barışın ve huzurun mümkün olduğu AK Parti
iktidarıyla görüldü. '
Egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir' ilkesi yeniden hayat buldu. Zira milletimizin hür iradesinin üzerinde hiçbir irade tanımadık, tanımıyoruz. Zaten milletimiz de hür iradesinin üzerine kimsenin gölge etmesini istemiyor.''
Erdoğan, 29
Mart 2009 seçimlerinde kazananın millet ve demokrasi olduğunu kaydederek, ''Daha önceki 3 seçimde milletin
mesajını doğru okumayanlar veya okuyamayanlar bu seçimin sonuçlarını da yanlış anlamakta ısrar ediyorlar'' dedi. Eski ezberlerde ısrar etmenin yanlış olduğunu belirten Erdoğan, dünyanın ve Türkiye'nin değiştiğini kaydetti. Erdoğan, ''Ülkemizin demokrasi yolundaki yürüyüşü devam ediyor. Buradan geriye doğru tek bir adım atmayacağız ve sadece ileriye gideceğiz'' şeklinde konuştu.
''DEMORALİZE OLMAYACAĞIZ, HALKIMIZLA KUCAKLAŞACAĞIZ''
Erdoğan, ''29 Mart'ta yapılan mahalli seçimlerde AK Parti Türkiye'nin en büyük partisi olmuş, kendisini en yakından takip eden siyasi partiye 16 puanlık bir fark atmıştır'' diyerek, durumun iyi tahlil edilmesi gerektiğini söyledi.
Her seçime, seçimi kazanmak, birinci parti olmak için girildiğini belirten Erdoğan, bir önceki seçimden daha iyi bir noktaya gelmenin ideal olan olduğunu kaydetti. Hiçbir siyasi partinin 'Ben ikinci, üçüncü parti olayım, burada oyum 1-2 puan artarsa başarı olur' mantığıyla hareket edemeyeceğini, etmemesi gerektiğini kaydeden Erdoğan, ''Bunlara da başarı puanı vermek akıl alır bir şey değil. Bununla sadece övünenler, sadece gününü gün etmeye gayret edenler var. Ortada bir gerçek var, bu seçimin birincisi kimdir? AK Parti'dir. Kaç puan fark atmış kardeşim? İkincinin, üçüncünün toplamı kadar oy almak suretiyle en yakınına 16 puan fark atmış. Olayın gerçeği bu'' diye konuştu.
İl genel meclisi sonuçlarına bakıldığında AK Parti'nin yüzde 39,
CHP'nin yüzde 23, MHP'nin yüzde 16 oy aldığını söyleyen Erdoğan, partisinin 16
büyükşehirden 10'unda, 65 ilin 35'inde milletten
yetki aldığını dile getirdi. Türkiye'nin 81 ilinden 45'ini AK Parti'nin kazandığına dikkati çeken Erdoğan, ''Milletimiz yetkiyi AK Parti'ye vermiştir'' dedi.
143
metropol ilçenin 85'ini partisinin kazandığını ifade eden Erdoğan, 892 ilçenin, ilçe belediye başkanı bazında 447'sinde milletin AK Parti'li
adaylara milletin yetki verdiğini belirtti. Tüm büyükşehir il ve ilçe belediyesinin toplam sayısının 973 olduğunu hatırlatan Erdoğan, bunlardan 492'sini AK Parti'nin kazandığını, bunun da yüzde 50'nin üzerinde bir orana denk geldiğini vurguladı.
Türkiye'deki bin 974
beldenin kesin olmayan sonuçlara göre yaklaşık yüzde 50'sini yani 973 beldenin AK Parti'ye ''
terfi ettiğini'' belirten Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bunlar çok çok önemli veriler, önemli rakamlar. Bütün bu rakamlar ortada dururken hala kalkıp da yorumcular, şunlar bunlar, bu seçimin neticesinin ikinci ve üçüncü sıradaki partilere, hatta dördüncü ve beşinci sıradaki partilere birşeyler kattığını, birisi birmiş iki olmuş, öbürü ikiymiş dört olmuş, bunlarla böyle bir mukayese içine girmenin siyaset bilimiyle yakından uzaktan gerçekçi bir ilgisi olamaz. Bütün bunların hepsinin
hedefi, 'Acaba AK Parti'yi halk nezdinde nasıl demoralize edebiliriz?'. Dert bu. Biz demoralize olmayacağız, biz halkımızla kucaklaşmaya devam edeceğiz. Bundan sonraki milletvekili seçimlerinde de halkımız inanıyorum ki AK Parti'yi o çıtada layık olduğu yere oturtacaktır.
Bir diğer gerçek de bu süreç içerisinde AK Parti'nin oylarının geniş bir tabana yayılmasına karşılık diğer partilerin hala bölge partisi olmaktan kendilerini kurtaramadığı gerçeğidir. İl bazından DTP 9, CHP 7, MHP 2, BBP 1 belediye başkanlığı almış.
Bütün bunların yanında bazı partiler kimlik siyaseti neticesinde sadece Doğu ve Güney
doğu'daki bazı illerimizde varlık gösterebilmiş, diğer bölgelerde hiçbir varlık gösterememiştir. Diğer bazı partiler sadece
Akdeniz ve Ege'de, kısmen Marmara'da varlık göstermiş, geriye kalan bölgelerde ciddi oy kayıplarına uğramıştır. Örneği CHP 26 ilde yüzde 10
oy oranının altında, 16 ilde de yüzde 5 oy oranının altında kalmıştır. 31 ilin hiçbir ilçesinde seçimi kazanamayan CHP, bu illerin 17'sinde bir belde belediyesi bile elde edememiştir. CHP, daha seçime girerken yenilgiyi kabul etmiş, tam bin 5 belediyede hiç aday çıkarmamıştır. Seçim sürecinde de şahit olduğumuz gibi CHP kendisi için bir çıta koymak yerine, seçimden birinci parti olarak çıkma iddiasında bulunmak yerine AK Parti'nin
oy oranları üzerinden kendisine başarı kriteri belirlemiştir.
Seçim sonuçları ortaya çıktığında da kendi başarısızlığı üzerine analizlerde bulunmak yerine AK Parti'nin oy oranları üzerinden kendisine pay çıkarmanın gayretine girmiştir.
Buna karşılık AK Parti, 81 vilayetin tamamında gerek belediye başkanlarına verilen oy gerek il genel meclisi oylarıyla aldığımız oylar, Türkiye partisi olduğumuzu çok açık, net ortaya koymuş, bunu teyid etmiştir.''
''SADECE KİMLİK SİYASETİ AYRIMCILIKTIR''
AK Parti'nin Doğu ve
Güneydoğu illerinde elde ettiği il genel meclisi oylarına dikkati çeken Erdoğan, ''Doğu ve Güneydoğu illerimizde yani buradaki 23 ilimizde kimlik siyaseti yaparak oy elde etmeye çalışan partinin...
Kimlik siyasetiyle oy alınmaz veya siyaset yapılmaz iddiasında değilim. Ama sadece kimlik siyasetinin ayrımcılık olduğunu iddia eden birisiyim. Çünkü siyaset, eser siyasetiyle,
hizmet siyasetiyle, bütün halkı kucaklamak itibariyle yapılır. Sadece kimlik siyasetiyle siyaset yapılmaz. Bunu yaparsanız, ayrımcılık yapmış olursunuz'' diye konuştu.
DTP'nin il genel meclisinde elde ettiği oy oranının yüzde 27,2 olduğunu anımsatan Erdoğan, AK Parti'nin bölgedeki 23 ilde yüzde 36,3'lük oy oranı aldığını kaydetti. AK Parti Doğu ve Güneydoğu
Anadolu bölgeleri toplamında birinci sırayı elde ettiğini vurguladı.
AK Parti Genel Başkanı ve
Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
''Geride bıraktığımız seçimde milletin verdiği mesaj, değişim iradesinin güçlenerek devam etmesidir. Kimse yanlış sonuçlar çıkarmasın ve lütfen herkes seçim öncesi millete verdiği sözleri hatırlasın. Benim milletim bütün bu afaki verilmiş sözler var ya... Aman yarabbi, 'Geldiğim andan itibaren 10 bin, 100 bin kişi işe yerleştireceğim. Şu kadar dağıtacağım, şöyle yapacağım, böyle yapacağım' diyenler var ya. Şimdi kuyruklar başladı. Hadi alın bakalım, alın. Alacaksınız neyle ödeyeceksiniz? Yerleştirin bakalım, belediyelere bu insanları nasıl yerleştireceksiniz, hangi kurumuna yerleştireceksiniz?
Halkımızı bu şeklide aldatmak suretiyle oy toplama gayreti içine girenler, buyrun şimdi. Vatandaşlarımız, benim işsiz vatandaşım müracaat etsin bu vaatlerde bulunanlara, 10 bin, 30 bin, 100 bin diyenlere... Çünkü gittiğim illerde ben bilbordlarda bunları görüyordum, şaşırıyordum, 'Nasıl da aldatma siyasetiyle halkın karşısına çıkıyorlar?' diye. Ama maalesef burada bu oyunlarını oynadılar. Ama bir kere sıçrarsın, iki kere sıçrarsın, ondan sonra da yakalanırsın. Şimdi bunlar daha ilk seçimde bunun bedelini ödeyecekler, ben buna inanıyorum.
Seçim sonuçlarını milletin değişim iradesinden vazgeçmesi olarak yorumlamak son derece büyük bir yanlıştır. Aksine bu seçimde de milletin esas talebi çağın değişim ritmine uymamızdır. AK Parti milli iradeye teslimiyetin gereği olarak bütün Türkiye sathında kılı kırk yaran analizlerle milletin mesajını doğru tahlil etmeye devam ediyor.''
''ESKİ TABULAR, VEHİMLER SİYASET MEYDANINI REHİN ALAMIYOR''
Partililere ''
Başarılarımızdan gururlanmayacağız'' diye seslenen Erdoğan, tam aksine sorumlulukların arttığının, yeni sorumluluk yüklenildiğinin bilinerek tevazunun daha fazla artması gerektiğini kaydetti.
Demokrasinin tek sesliliği reddeden,
toplumun büyük katmanlarının sesine
kulak veren, halkın iradesini yönetime yansıtan bir düzen olduğunu belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
''Bizim ülke olarak asıl ihtiyacımız budur. Türkiye demokrasisi bu anlamda olgunluğunu bir kez daha teyit etmiştir ve dünyaya da bunu göstermiştir. Birilerinin bulanık havalardan hoşlanması Türkiye'yi istikametinden çeviremez. Bu temel anlayışta milletçe mutabık olduğumuz sürece aşamayacağımız hiçbir meselemiz yoktur. İktidar partisi olarak, biz diyoruz ki hangi partiye oy vermiş olursanız olun veya vatandaşım hangi partiye oy vermiş olursa olsun, bu ülkenin seçilmiş bütün belediye başkanları bizim başkanlarımızdır. Öyleyse gelin bu ülkenin demokrasisine hep birlikte sahip çıkalım, bu ülkede demokrasi çıtasını hep birlikte yükseltelim. Diyalog ve uzlaşma kapılarını kapatarak, ön yargıları kemikleştirerek, güvensizliği sürekli olarak yaygınlaştırarak bir yere varmak mümkün değil.
Yeni bir siyasi iklimle yüz yüzeyiz. Eski tabular, eski vehimler artık eski dönemlerde olduğu gibi siyaset meydanını rehin alamıyor. Herkes ve herkesin eski ezberlerini gözden geçiriyor. Herkes bir öz
eleştiri sürecinden geçiyor ve yenilenme ihtiyacı hissediyor. Eşyanın tabiatı kendimizi yenilemeyi gerektiriyor.
Hayatın ve dünyanın değişen dinamikleri de yenilenmeyi zorunlu kılıyor.
Türkiye'nin dünyadaki artan saygınlığı da bu değişime öncülük ediyor. Bundan hiç şüpheniz olmasın. Kötümser senaryoların hepsi boşa çıkıyor. Bana göre Türkiye tarihi ve stratejik misyonuna uygun bir
büyüme iradesi sergiliyor. ABD'den AB'ye, komşularımız olan dost ve kardeş ülkelerden yakın zamana kadar bize yan gözle bakan ülkelere kadar herkes Türkiye'nin dostluğundan medet umuyor. İçeride ve dışarıda değişen bu iklimi bu ülkenin aydınlık yarınları için büyük bir fırsata dönüştürebiliriz yeter ki bu ülke kendi dinamiklerine sahip çıksın. Yeter ki dünyanın gözleri üzerimizdeyken ülkemizi küçük düşürecek hiçbir fotoğraf vermeyelim. Bizler dur
durak bilmeden, yaptıklarımızla yetinmeden koşuyoruz, koşacağız. Toplumsal hayatın dinamizminin gerisinde kalan bir siyaseti kabul etmemiz mümkün değil.''
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan, ''Azerbaycan'dan buraya gelenler oluyor. Onlar burada yalan yanlış şeylerle ortalığı karıştırmak istiyor. Buradan da Azerbaycan'a gidip yalan yanlış haberlerle oraları karıştırmak isteyenler oluyor. Eğer üst düzeydeki yönetim kadroları bu oyunlara gelirse biz buna üzülürüz'' dedi.
Erdoğan, AK Parti 50. Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, partili belediye başkanlarına seslenerek, temel görevlerinin mutlaka adaleti sağlamak ve insanların yüzünü güldürecek, hayat standardını yükseltecek, memnuniyetini sağlayacak hizmetler üretmek olduğunu söyledi.
''Unutmayınız tasarruf edeceğiniz her
kuruş bu ülkeye, bu millete aittir'' diyen Erdoğan, hükümet olarak sandıktan çıkan bütün belediye başkanlarına eşit mesafede olduklarını belirtti. Erdoğan, partili belediye başkanlarından daima vatandaşların yanında olmalarını, ulaşılmaz başkan olunursa, gurura, kibre, şöhrete, makam sevdasına, ihtirasa kapılınırsa bunun hesabını milletten önce kendilerinin soracağını bildirdi.
''AK Partili belediye başkanlarının kimsesizlerin kimsesi, sessiz yığınların sesi, fakir fukaranın yardımcısı olması gerektiğini'' vurgulayan Erdoğan, ''Zira yönetim bizim işimiz, adalet bizim şiarımız,
kalkınma bizim hedefimizdir. İnsana hizmet etmek, insanı yüceltmek bizim amacımız'' diye konuştu.
Yola çıkarken bunu çok açık, net söylediklerini anımsatan Erdoğan, bugüne kadar ne merkezi yönetimde ne belediye yönetiminde ayrıştırıcı siyasetin tuzağına düşmediklerini bundan sonra da düşmeyeceklerini belirtti. Hizip siyasetini, zümre siyasetini daima reddettiklerini, Türkiye'nin partisi olarak ülkenin hiçbir meselesini küçümseme,
erteleme lüksüne sahip olmadıklarını ve olmayacaklarını kaydeden Erdoğan, ideolojik siyaset, toplumun yaşama üslupları ve kimlikler üzerinden yapılan siyasetin toplumu ayrıştıran, çatışmacı siyasetin en
ucuz siyaset olduğunu anlattı. Çoğulcu bir demokraside birilerinin de bu yolu
tercih etmiş olabileceğini, birilerinin ''küçük olsun benim olsun'' demekle yetinebileceğini ama kendi davalarının Türkiye büyüklüğünde bir dava olduğunu kaydetti.
''Şimdi artık bugünkü Türkiye olarak dünyanın taşrasında yer alan ülkelerden bir ülke değiliz'' diyen Erdoğan, Türkiye'nin kendi dinamikleriyle buluştuğunda dünyanın hiçbir ülkesinin sahip olmadığı zenginliklere sahip bir ülke olduğunu, dünyanın her ülkesine, bölgesine söyleyecek sözünün bulunduğunu ifade etti. En önemli eksiğin birlik ve beraberliği ortadan kaldırmaya gayret eden unsurlar olduğuna dikkati çeken Erdoğan, şöyle konuştu:
''Bunu gidermek, bunu aşmak zorundayız. Uyarıyorum, rica ediyorum, kimse Türkiye'yi küçümseyerek eski alışkanlıklarla, eski ezik psikolojiyle birilerinin Türkiye'ye
yol haritası çizdiğini iddia etmesin. Uluslararası arenada Türkiye'nin elini zayıflatmak gibi bir gayeleri yoksa, bu iddia sahipleri dün mahcup oldukları gibi yarın da mahcup olurlar, bunu hatırlatmak istiyorum.
Aşkla, heyecanla Türkiye'nin imar ve inşasına çalışan AK Parti'yi 'memleketi satıyorlar' gibi ucuz yaftalarla izam edenlerin, bühtan ve iftiradan medet umanların yer altı provokasyonlarıyla Türkiye'nin kalbini durdurmak istemesi hayret vericidir ama beyhudedir. Siyaset üretemeyince, proje üretemeyince vehim ve korku üretenlerin kendi varlık nedenlerini bile inkar ederek siyaseti toptan
tasfiye etmek isteyen çevrelerle aynı dili kullanması ise ne kadar hazindir...
Medeni ölçüler içinde kalarak, demokrasi içinde kalarak siyaset yapmayanlar bu ülkede halkından aldığı destekle iktidar olan siyasi partileri yok etmeye çalışanların kurdukları tuzakları son zamanlarda çok açık ve net hep birlikte takip ediyoruz, izliyoruz. Konuşarak, mutabakat arayarak illaki bugün zor görünen meselelerimizi de aşacağız. Bir kez daha teyit ediyorum, herkes bilsin ve emin olsun ki bizim kimliğimiz milletimizin kimliğidir. Bizim siyaset üslubumuz da milletimizin üslubudur.''
''BİZ MERKEZ ÜLKEYİZ''
Dünyanın hiçbir ülkesinin Türkiye kadar tarihini konuşmadığını ifade eden Erdoğan, daha birkaç gün önce 23
Nisan Ulusal Egemenlik Bayramı'nın kutlandığını, tarihi hafızanın tazelendiğini anımsattı. Hiçbir ülkede olmayan çocuk bayramının kutlandığını, demokrasimizle tekrar övünme imkanı bulunduğunu anlatan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Burası tarihin kalbinin attığı yerdir. Eskiden olduğu gibi herkesin gelip geçtiği bir
köprü değiliz artık. Biz bir merkez ülkesiyiz. Dünyaya buradan bakıyoruz. Bu anlayışımızı sadece halkımıza değil, bütün dünyaya anlatıyoruz. Toplumsal merkezdeki konumu, halkımızın demokratik iradesiyle pekişen AK Parti iktidarı, dünya haritasının bütün bölgelerinde Türkiye'nin hukukunu korumanın, insanlığın hak ve hukukunu korumanın mücadelesini veriyor.
Can kardeşimiz Azerbaycan'ın hukukunu da kapı komşumuz, kardeşimiz Irak'ın güven ve istikrara kavuşmasını da
Kıbrıs Türkü'nün asil mücadelesini de biz temsil ediyoruz. Tabi bir çok fitne unsurları boş durmuyor, çalışıyorlar. Biz bu fitne unsurlarını izliyoruz, takip ediyoruz. Bakıyorsunuz, Azerbaycan'dan buraya gelenler oluyor. Onlar burada yalan yanlış şeylerle ortalığı karıştırmak istiyor. Buradan da Azerbaycan'a gidip yalan yanlış haberlerle oraları karıştırmak isteyenler oluyor. Eğer üst düzeydeki yönetim kadroları bu oyunlara gelirse biz buna üzülürüz. Bütün yönetim kadrolarıyla, bakanlarıyla, başta şahsım, şu anda Cumhurbaşkanımız olmak üzere bu kadar sık trafiğin olduğu bir iktidarın bu tür bir yaftayla karşı karşıya kalmasını kabul etmemiz mümkün değildir, bunun karşısında susmamız da mümkün değil. Ne gerekiyorsa biz bugüne kadar yaptık. Çünkü bu tür haksızlıkları kabul etmemiz mümkün değildir. Onun için de söylenecek ne varsa bunu yaparız. Ama değerlerimiz üzerinde oynanmasına da müsaade edemeyiz.''
''HEP BİRLİKTE SORUNLARIMIZI ÇÖZECEĞİZ''
Bir yandan bu ülkede yaşayan kimse aç ve açıkta kalmasın diye, bütün çocukların, gençlerin, kadınların yüzü gülsün diye gecelerine gündüze kattıklarını, bir taraftan da ''bu ülkelerle olan münasebetleri nasıl zenginleştiririz''in gayreti içerisinde olduklarını anlatan Erdoğan, Türkiye'nin dünyadaki saygınlığını artırmaya gayret ederken, hem de bu ülkelerin dünyadaki saygınlığını artırmanın gayreti içerisinde olduklarını belirtti. Bundan sonraki süreçte de bunun şüphesiz böyle devam edeceğini vurgulayan Erdoğan, ''Demokrasi, adalet, merhamet, herkesi, her kesimi, her şehri, her bölgeyi kuşatsın diye diye koşuyoruz, koşacağız. Türkiye Cumhuriyeti,
Gazi Mustafa Kemal'in belirlediği muasır
medeniyet seviyesinin üzerine çıksın diye, güven ve istikrar daim olsun diye koşacağız'' diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, sonuna kadar demokrasi,
özgürlük, hukuk ve adalet için daima çalışacaklarını ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin asli özellikleri olan demokratik, laik, sosyal hukuk devleti ilkelerini eksiksiz hayata geçirmek için devlet ve milletimizin imkanlarını buluşturmaya devam edeceğiz. Sorunlarımızı aşmak için meselelerimizi tartışırken, bu ülkeye dar gelen temel yasaları yenilerken, açık ve şeffaf bir demokratik düzenin gereği olarak medeni ölçüler içinde kalarak, birbirimizi itham etmeden, kuvvetler ayrılığı prensibini çiğnemeden, birbirimizin hukukunu gözeterek, hep birlikte sorunlarımızı çözeceğiz.''
''ÖZ GÜVEN BU ÜLKENİN EN ÖNEMLİ MESELESİDİR''
Geleceğin emanet edileceği gençler ve yeni nesiller için ''öz güven'' konusunun siyasetin ana gündemi olması gerektiğine işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti:
''Öz güven bu ülkenin, bu milletin en önemli meselesidir. Öz güveni yaralı toplumlar tarihin akışına tabi olurlar ve tarihi roller alamazlar. İster harici nedenler olsun, ister kendi kendine yaptığı kötülükler yüzünden olsun, öz güveni yaralanmış olan toplumlar içlerine kapanırlar. Oysa öz güven özümüze güvenmemizdir. Yani yüreğimize, kalbimize, insanımıza, yönetme kabiliyetimize güvenmemizdir.
İçerde ve dışarıda Türkiye'nin medeniyet yürüyüşünü akamete uğratmak isteyenlerin en büyük stratejik saldırıları öz güvenimizi hedef alan saldırılardır. Biliyorum ki bu mesele sadece bugünün meselesi değildir. Zaman zaman siyasetçilerimiz de aydınlarımız da bu
psikolojik eşiği aşmakta zorlanıyorlar ama emin olunuz ki bugün bizi engelleyen bütün tarihi eşikleri aşabilecek güçteyiz. Diyorum ki 'Artık buna izin vermeyelim.' Milletçe izin vermeyelim. Hangi siyasi partiden olursa olsun buna izin vermeyelim. Bu sadece AK Parti'nin görevi değil, tüm siyasi partilerin,
sivil toplum örgütlerinin görevidir. Büyük bir millet, büyük bir ülkeyiz. Kendimizi hiçbir zaman tarihin akışına bırakmamış, daima evrensel ölçekte düşünmeyi başarmış bir milletin mensuplarıyız. Herkes müsterih olsun ki Türkiye eski
kaos günlerine, eski
kriz günlerine dönmeyecek. Bize seyrettirilen korku filmlerinin senaryoları çürüktür, kurguları sağlam değildir, bunu biliniz. Herkes bilsin ki bu ülkenin çözülemeyecek hiçbir meselesi yoktur. Yeter ki hepimiz Türkiye ölçeğinde büyük düşünelim. Önümüzdeki zorlukları aşmaya kararlı şekilde bilenelim. Ülkemiz bugün dünden daha güçlüdür. Unutmayalım ki demokrasimiz yarın bugünden daha güçlü olacaktır.''
''İL KONGRELERİNİ TAZE BAŞLANGIÇ FIRSATI OLARAK GÖRÜYORUM''
Erdoğan, partili belediye ve
teşkilat başkanlarının yerel sorunları çözeceklerini ifade ederek, ''Bizim de gözümüz daima ülkenin bütünü üzerinde olacak'' dedi.
Başbakan Erdoğan, 6.5 yıl boyunca yerel birimlerde çok anlamlı eserler ürettiklerini, Türkiye ve şehirler için üretecekleri çok fazla eser ve hizmetler bulunduğunu belirtti. Erdoğan, ''AK Parti farkını ortaya koyarak, şehirlerimizin çehresini değiştirmeye, özellikle yerel mimariye uygun olarak adımlar atmaya dikkat etmemiz lazım. Pırıl pırıl, tertemiz partimizin adı gibi ak şehirler, ilçeler, beldeler kurmalıyız. Ülkemizi ve şehirlerimizi geleceğe taşımaya devam etmeliyiz'' diye konuştu.
İl kongrelerinin mayıs ayında başlayacağını ve temmuz ayına kadar 81 ildeki ve yeni kurulan ilçelerdeki kongrelerin tamamlanacağını dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle tamamladı:
''İl kongrelerimizi yeni, taze başlangıçlar yapmak, özellikle de kendimizi muhasebeye çekmek için önemli bir fırsat olarak görüyorum. Her ilimiz kendi iç muhasebesini yaparak, yönetimi güçlendirerek, yeni bir döneme, yeni başlangıçlara adım atacak. İl kongrelerimizde Türkiye'ye hizmet aşkımızı, coşkumuzu güçlendirecek, heyecanımızı tazeleyerek kollarımızı hizmet için sıvayacağız. İl kongrelerimizin demokrasi, barış, huzur içinde geçeceğine yönelik inancımı tekrarlıyor, başarılar diliyorum.''
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, konuşmasını tamamlamasının ardından kendisini uzun süre alkışlayan salondakilere alkışla karşılık verdi.
Toplantı, daha sonra basına kapalı devam etti.