AK Parti Genel Başkanı ve Baş
bakan Recep
Tayyip Erdoğan,
Mardin'in
Mazıdağı ilçesine bağlı Bilge Köyünde 44 kişinin hayatını kaybetmesine yol açan
silahlı saldırıyla ilgili olarak, ''Şu ana kadar aldığımız bilgiler, saldırının bir
terör saldırısı olmadığına, iki
aile arasındaki husumetten kaynaklandığına işaret ediyor.
Çocuklara silah doğrultmak, savunmasız, masum insanları katletmek, kelimelerle ifade edilemeyecek kadar menfurdur, insanlık dışıdır'' dedi.
Erdoğan, Partisinin
TBMM grup toplantısındaki konuşmasına, Mardin'in Mazıdağı ilçesi Bilge köyünde yaşanan silahlı saldırıyla ilgili bilgi vererek başladı.
Grup toplantısını, Mardin'de yaşanan ''insanlık dışı saldırının'' neden olduğu büyük üzüntüyle açtıklarını ifade eden Erdoğan, şunları söyledi:
''Mardin'in Mazıdağı ilçesine bağlı Bilge köyündeki bir
düğün merasiminde yapılan saldırı sonucu, 17'si kadın, 6'sı çocuk ve 21'i erkek olmak üzere 44 vatandaşımız hayatını kaybetti. 3 vatandaşımız ise şu anda yaralı. Olaydan hemen sonra bizler, gerek güvenlik güçlerimizi, gerek sağlık
ekiplerimizi Bilge Köyüne göndermek suretiyle yakın takiple süreci izlemeye başladık.
Gece geç saatlere kadar, gerek İçişleri Bakanım, gerek
Vali, Kaymakam, Jandarma
Alay Komutanımız, Jandarma Genel Komutanımızla irtibat halinde süreci izledik. Bu sabah saat 08.00'de de İçişleri Bakanımız,
Tarım ve
Köyişleri Bakanımız,
Adalet Bakanımız, Mardin milletvekillerimizle birlikte Mardin'e gittiler ve olay yerine gitmek suretiyle oradaki vatandaşlarımızla hemhal oldular. Gerekli bilgileri orada yerinde aldılar ve almaya devam ediyorlar. Şu anda da oradalar.
Şu ana kadar aldığımız bilgiler, saldırının bir
terör saldırısı olmadığına, iki aile arasındaki husumetten kaynaklandığına işaret ediyor. Ancak, tabii bunlar bizim acımızı hafifletmiyor. Düğün yapan, bir mutlu anı yaşayan insanlara, namaz kılan insanlara, 3 yaşındaki -hatta ölenlerin içinde 1 yaşındaki çocuk da var- bu çocuklara silah doğrultmak, savunmasız, masum insanları katletmek, kelimelerle ifade edilemeyecek kadar menfurdur, insanlık dışıdır.''
Erdoğan, İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın verdiği bilgiye göre, 8 zanlının gözaltına alındığını bildirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Zanlılarla ölenlerin soy isimlerinin aynı olması da cinayetin acımasızlığını bir kat daha artırıyor. Hiç bir töre, hiç bir gelenek, hiç bir anlayış bu katliamı mazur gösteremez. İnsanlıktan nasibini alamamış saldırganlar, hiç bir gerekçenin arkasına sığınamazlar. Ve eğer varsa, vicdanlarının altında ezileceklerine de ben inanıyorum. Ben inanıyorum ki bu vicdan, onların bu acıyı dindirmelerine müsade etmez, eğer varsa.
Bu olay; inanıyorum ki tüm
Türkiye'de çok farklı yankı uyandırıyor. O da olumsuz bir gelenek anlayışının ve 'töre, töre, töre...' diyerek yıllar yılı
ülkemize ödettiği bedel. Bu acı, bunun, açık ve net faturası olmuştur.
Bu olay vesilesiyle bir kez daha bölgedeki üniversitelerimizi, medya kuruluşlarını,
sivil toplum örgütlerini, eğitim kurumlarını, kanaat önderlerini göreve davet ediyorum. Bu tür olayların uzun ve orta vadede tekrar yaşanmaması için herkes toplumsal sorumluluğunu yerine getirmelidir.''
Erdoğan, saldırıda hayatını kaybedenlere
Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar, hayatını kaybedenlerin yakınlarına tüm millete
başsağlığı diledi.
AK Parti Genel Başkanı ve
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan,
kabine değişikliğinin bakanlar başarısız olduğu, yetersiz kaldığı, heyecan ve coşkusunu kaybettiği için yapılmadığını belirterek, ''Bu bir
bayrak değişimidir, bir yenilenme, tazelenme, yeni başlangıçlar sürecidir'' dedi.
Partisinin TBMM Grup Toplantısında konuşan Erdoğan, gündemdeki konulara değindi. Kendileri için önemli olanın millete
hizmet olduğunu bildiren Erdoğan, şöyle konuştu:
''Bizler sadece ve sadece milletimize hizmet etmek için bu
yolculukta, hep birlikte adeta bir seferberlik ilan etmiş durumdayız. Ülkemizin ulaştığı seviyeler, hiç kimsenin şahsi başarısı değil. Uyum, koordinasyon içinde çalıştık, ekip ruhuyla hareket ettik,
takım oyunu oynadık. Türkiye'nin daha önce hiç görmediği derecede, bir coşkuyla, heyecanla çalıştık, çalışıyoruz. Elde ettiğimiz her bir başarı, önce milletimiz, ardından işte bu grubun, bu partinin, bu teşkilatın ortak eseridir. Şunu burada bir kez daha hatırlatmakta fayda görüyorum; bizim partimizde, teşkilatımızda önemli olan isimler değil, unvanlar değildir, makamlar ya da rütbeler değildir. Bizim partimizde esas olan hizmettir. Ehli dil olmaktır, ehli gönül olmaktır. Hizmet aşkıdır, eser üretme sevdasıdır, coşkudur, heyecandır. Biz bu aşkı, bu sevdayı her dem diri tutacak, milletimize, ülkemize hizmette asla ivme kaybetmeyeceğiz. Başladığımız noktadaki heyecanımızla, o anki coşkumuzla Türkiye'yi büyütmeye devam edeceğiz. Ülkemizde şu anda bir sıkıntı var. Ama bu ülkemizden kaynaklanmıyor, dünyadaki küresel sıkıntıdan, küresel
krizden kaynaklanıyor. Bunu görmek istemeyenler olabilir, önemli değil. Biz işimize bakacağız. Bütün bu olanlar karşısında ülkemizin ne durumda olduğu da çok açık, net ortada. Birileri inanın, zil takıp oynamak istiyorlar. Bunun biz farkındayız. Hele hele böyle enflasyon açıklandığı zaman, istedikleri gibi rakamlar çıkmayınca çılgına dönenler var bu ülkede. Ama enflasyon düştükçe de tabii ki onlar rahatsız oluyor. Fakat biz ne onların rahatsızlığından huzur bulacağız, ne de
hedefimize ulaşma noktasındaki gayretimizden eksik bir yolculuk, bir heyecan takip edeceğiz. Tam aksine... Biz enflasyonu hedefimize ulaştıracağız. Ne belirlediysek ona ulaşmanın gayretinde olacağız ki benim vatandaşımın mutluluğu bizim mutluluğumuz olacak. Onun cebindeki imkan ne kadar artarsa, biz o kadar mutlu olacağız. Onun sofrasındaki aş ne kadar artarsa o kadar mutlu olacağız. Ülkemizdeki işsizlik ne kadar azalırsa, o kadar mutlu olacağız.''
KABİNE REVİZYONU
Erdoğan, 1
Mayıs Cuma akşamı kabinede yaptıkları değişiklikleri açıkladığını anımsatarak, bakanların devir teslimlerini yaptığını yeni görevlerine başladıklarını ve ilk
Bakanlar Kurulu toplantısını da yeni kabineyle dün yaptıklarını söyledi.
''Bu
kabine değişikliği, hiçbir arkadaşımın, bunu bütün samimiyetimle söylüyorum- buna değişik kılıf uydurma gayreti içine girmek isteyenler boşuna girmesinler. Bunu bütün samimiyetimle ifade ediyorum; arkadaşlarım başarısız olduğu, yetersiz kaldığı ya da heyecanını, coşkusunu kaybettiği nedenle, sebeple böyle bir değişim yapılmamıştır'' diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bu bir bayrak değişimidir, bir yenilenme, tazelenme, yeni başlangıçlar yapma sürecidir. 6,5 yıl boyunca gerektiği zamanlarda bu değişiklikleri yaptık. Bundan sonra da elbette buna benzer değişimler, değişiklikler zaman zaman olabilir. Bu değişimin olduğu kadar, inanıyorum ki siyasetin doğasından kaynaklanan bir adımdır. Bunu böyle görmek lazım.
Bakınız, kabine değişikliğinin hemen ardından gerek
yurt içinde, gerekse yurt dışında çok sayıda değerlendirme yapıldı, yorum ve analizler yapıldı. Bunlar arasında haddi aşan,
akıl ve vicdan ölçülerine sığmayan değerlendirmelere de şahit olduk. Görevi teslim eden arkadaşlarımız için de görevi devralan arkadaşlarımız için de akla hayale gelmedik ithamlar, iddialar ortaya atıldı, çirkin yakıştırmalar yapıldı. Doğrusu biz bunların tamamına gülüp geçiyoruz. Bunlara asla
kulak asmıyoruz. Bizim rotamız, hedeflerimiz bellidir. Türkiye'nin en son ihtiyaç duyduğu şey, gerilimdir. Ama biz hiçbir gerilimin tarafı olmadan, hizmetimizi vermeye devam edeceğiz. Yapay
tartışmalarla
vakit kaybetmeden işimize bakacağız.''
''YAPIŞTIRILAN ETİKETLER...''
Erdoğan, Türkiye'nin kendilerinden hizmet beklediğine dikkati çekerek, 29
Mart yerel
seçimlerinde milletin verdiği mesajın çok net olarak bu olduğunu ifade etti. Erdoğan, ''Bizi sadece milletimizin söyledikleri ilgilendiriyor. Biz sadece milletimizin talepleri, arzularıyla ilgiliyiz. Attığımız adımları da milletimizin verdiği mesaja uygun olarak atmanın gayreti içindeyiz.
Milletimizin verdiği mesajı doğru okuyamayanlar, bizim attığımız adımları yorumlarken de hata yapıyorlar. Tabii burada yapıştırılan etiketler, geçen 7 yılın iyi algılanmadığını gösteriyor. Biz her zamanki gibi işime bakacak, sağduyu içinde soğukkanlılıkla yolumuza devam edeceğiz'' dedi.
Görevi teslim eden bakanlara, şu ana kadar verdikleri hizmetler sebebiyle şahsı, grubu ve millet adına teşekkür eden Erdoğan, ''Bu arkadaşlarımın, yeni atanan bakanlarımızın her an yanında olacağına, tecrübe ve birikimlerini yeni bakan olan arkadaşlarımızın başarısı için tasarruf edeceklerine gönülden inanıyorum. Göreve yeni başlayan ya da görev alanı değişen arkadaşlarıma da başarılar diliyorum. Allah mahcup etmesin diyorum'' diye konuştu.
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Değişim, her türlü engeli aşmayı gerektirir. Her türlü badireye göğüs germeyi gerektirir. Her türlü tehdide karşı durmayı, her türlü saldırıyı bertaraf ermeyi gerektirir'' dedi.
Erdoğan, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, partisinin kurulduğu günden itibaren hem ülkenin hem de milletin değişim iradesi olduğunu söyledi. Milletin, değişime, dönüşüme direnen, statükocu, yeniliklere kapalı anlayışlara bir tepki, köklü bir değişim arzuladığını 3
Kasım seçimlerinde ifade ettiğini anlatan Erdoğan, şunları söyledi:
''AK Parti, değişime açık yüzüyle enerjisiyle heyecanıyla coşkusuyla en önemlisi de Türkiye'yi aydınlık yarınlara taşıyan bir vizyonla milletimizin bu arzusuna
cevap vermenin gayreti içinde oldu. Her zaman söylüyoruz; Hazreti Mevlana'nın çok sık tekrarladığım dizelerini bir kez daha ifade etmekte fayda görüyorum: Her gün bir yerden göçmek ne iyi/ Her gün bir yere konmak ne güzel/ Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş/ Dünle beraber gitti cancağızım ne kadar söz varsa düne ait/ Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.... Bu ruhla bu anlayışla her an değişmeyi, her an kendini yenilemeyi, durmadan duraksamadan sürekli atılım yapmayı kendimize şiar edindik.
İki günü aynı olanın zararda olduğu düşüncesiyle her günümüzü, her anımızı milletimize hizmet yolunda çok iyi değerlendirmemiz gerektiğinin bilincinde olarak hareket ettik, hareket ediyoruz. Türkiye, çok zor bir coğrafyada yer alıyor. Bunun yanında, her an değişen, acımasız bir rekabetin hüküm sürdüğü, küreselleşen bir dünyada yaşıyoruz. Türkiye olarak, durduğumuz anda, kazanımlarımızı kaybedeceğimizi, elde ettiklerimizi yitireceğimizi, küresel yarıştan kopacağımızı çok iyi biliyoruz. 6,5 yıldır yüzümüz her zaman geleceğe dönük oldu. Ancak, yine her zaman geçmişe dönüp baktık, başardıklarımızı ve başaramadıklarımızı hemen kendi terazimizde tartmak suretiyle milletin terazisinde de tartmak ve bir muhasebe yapmak suretiyle asla bunu
ihmal etmedik. Ve 'ne yapacağız ki yarın çok daha iyi olsun' bunu düşündük.''
Hız kaybetmediklerini, hız kaybederlerse ülkenin de kaybedeceğini çok iyi bildiklerini vurgulayan Başbakan Erdoğan, her alanda gereken takviyeyi yaptıklarını, ivmeyi yeniden pozitife çevirmek için gayret sarf ettiklerini söyledi.
''TARİHİ ADIMLAR''
Kalkınma sürecini sekteye uğratmadan yollarında kararlılıkla yürüdüklerini ifade eden Erdoğan, Türkiye'nin AK Parti
Hükümetleri döneminde gerçekleştirdiği büyük dönüşümün açık ve net ortada bulunduğunu belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Türkiye tarihinin hiç bir safhasında görmediği atılımlar ve yine bu dönemde
kalkınma iradesini,
büyüme hızını son 6,5 yılda görmüştür. Türkiye siyaseti, AK Parti ile birlikte değişmeye başlamış, o eski tarz çözüm üretemeyen siyasetten, milletle aynı yöne bakan ve çözüm üreten siyasete kavuşmuştur.
Türkiye, AK Parti iktidarıyla muasır medeniyetler seviyesine ulaşma hedefi doğrultusunda tarihi adımlar atmıştır. Türkiye demokraside, insan hak ve özgürlüklerinde AB sürecinde, hukukta, sosyal haklarda değişim arzusunun cevaplandığı bir dönem yaşamıştır. Dış
politikada Türkiye farklı bir ağırlığa kavuşmuş, ekonomide üst üste 27 çeyrek büyüme rekoru yine bu dönemde elde edilmiştir.
Kendimizi yenileyerek, heyecanımızı, aşkımızı, sevdamızı, coşkumuzu güçlendirerek bu yola devam ediyoruz. Bizler, zor olanı seçtik. Değişim, irade ister, güç ister, cesaret ister. Eğer bu gücünüz, cesaretiniz yoksa bu değişimi, dönüşümü de gerçekleştiremezsiniz. Değişim her türlü engeli aşmayı gerektirir. Hür türlü badireye göğüs germeyi gerektirir. Her türlü tehdide karşı durmayı, her türlü saldırıyı bertaraf etmeyi gerektirir. Eğer, kolay olanı seçmiş olsaydık, eğer pes etmiş olsaydık, eğer önümüze çıkan engeller karşısında geri adım atmış olsaydık açık söylüyorum: Milletimizin bize yüklediği emanete
ihanet etmiş, o emaneti yere düşürmüş olurduk. Biz, milletimizin o emanetini şerefimiz bildik, onurumuz bildik ve yılmadan, usanmadan, vazgeçmeden, durmadan ve duraksamadan o emaneti yine milletimizin arzu ettiği seviyelere taşıdık.
Herhangi şart altında olursa olsun, yüklendiğimiz bu emaneti hakkıyla taşımaya ve milletimiz bizden bu emaneti alıncaya kadar da ona ihanet etmemeye, asla halel getirmemeye devam edeceğiz. Bizler sadece ve sadece milletimize hizmet etmek için bu koltuklardayız. Bunlar gelip geçici. Bunlar kalıcı değil. Bugüne kadar sadece ve sadece milletimize hizmet ettik. Bundan sonra da bu can bu tende olduğu müddetçe, milletimize hizmetten asla ve asla vazgeçmeyeceğiz.''
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, kabineye dışarıdan bakan alınmasını eleştiren MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye, ''Kendi
koalisyon hükümetinizde battınız ve batarken, Amerika'dan Sayın Derviş'i hükümetinize dışarıdan aldınız. Bir şeyi söylerken samimi olalım, dürüst olalım. yani kendi yaptığınızda oluyor da bir başkası yaparken niçin olmuyor?'' dedi.
Partisinin TBMM grup toplantısında konuşan Erdoğan, tarihte eşine az rastlanır bir
finans krizinin içinden geçildiğini belirtti. Bazı rakamlar vereceğini kaydeden Erdoğan, ''Bu rakamlar sizi sıkmasın. Belki not almak isteyenler olursa onlar da notlarını alsınlar, bunda fayda var. Çünkü, görüyorum ki ülkemizde herhalde notlar çok daha itibar görecek'' diye konuştu.
AK Parti öncesinde 40 yıl incelediğinde ortalama her 2-3 yılda bir Türkiye ekonomisinin krize sürüklendiğini kaydeden Erdoğan, kendisinin bu krizleri bizzat tecrübe ettiğini, etkilerini gördüğünü vurguladı. Türkiye'nin 10 yıllarını ve bütün birikimlerini heba eden bu krizlerin, bir kısım siyasi istikrarsızlık neticesinde ortaya çıktığını anlatan Erdoğan, süreçler iyi yönetilemediği için de etkilerinin ülke ve millete çok ağır olduğunu söyledi. Diğer bazı krizlerin ise küresel nitelik taşıdığına işaret eden Erdoğan, ancak bu küresel krizlerin de Türkiye'ye çığ gibi büyüyerek geldiğini, yine ülke iyi yönetilmediği için etkisinin diğer ülkelere nazaran daha büyük olduğunu vurguladı.
''Ülke ve millet olarak bu krizlerde çok ağır bedeller ödedik. En
küçük bir siyasi tartışma,
ekonomik krize dönüştü, seçim kelimesi telaffuz edildiği anda ekonomik dengeler alt üst oldu'' diyen Erdoğan, güven veren ekonomik politikalar oluşturulamadığını, mali ve para politikaların ise geceden geceye değiştiğini, güven zemininin tamamen yok olduğunu kaydetti. Erdoğan, tüm kriz süreçlerinde en ağır bedelleri, dar gelirliler, ücretliler, yoksullar ve küçük işletmelerin ödediğine dikkati çekerek, şöyle konuştu:
''Şimdi dikkat ediniz; 6,5 yıl boyunca yaşadığımız onca sıkıntıya ve atlattığımız onca badireye rağmen, ekonomi politikalarımızdan asla taviz vermedik. Bu son derece önemli. Ne ulusal, ne küresel sorunlar, bizi ekonomi politikalarımızdaki kararlılığımızdan vazgeçirmedi. 2004'te
yerel seçim yaşadık, 2007'de demokrasiye yönelik, milli iradeye yönelik istikrarı bozmayı hedef alan tartışmalar yaşadık. 2007 yılında, bir 14 Mart yaşadık. Bunların hepsinin bu ülkeye bir bedeli var. Bir
referandum yaptık, cumhurbaşkanlığı seçimlerini neticelendirdik. 29 Mart'ta bir yerel seçim daha yaptık. Tüm bunlara paralel olarak Irak'ın işgali gibi,
Gürcistan-
Rusya krizi,
Gazze saldırısı, çeşitli terör saldırıları gibi bizi doğrudan ya da dolaylı ilgilendiren sorunlara şahit olduk. Tüm bu ve benzeri olaylarda,. ekonominin dengeleri sarsılmadı, hedeflerimizde bir sapma olmadı. 2002 sonunda görevi devraldığımızda ekonominin öncelik sırası neyse, 6,5 yıl boyunca ve bugün de sıra, o oldu,
sıralama hiç değişmedi. Türkiye küresel finans krizini de bu sağlam yapıyla, bu kararlı tutumla karşıladı.''
Türkiye'nin AB üyesi olmadığını, henüz
katılım müzakerelerini yürüttüğünü hatırlatan Erdoğan, Maastricht kriterlerini karşılamakla yükümlü bir ülke olmadığı halde, hem
bütçe açığında hem de borç yükünde Maastricht kriterlerini tutturduğunu, bir çok AB üyesi ülkeden daha iyi performans sergilediğini söyledi.
ABD ve Avrupa'da bir çok
banka iflas ederken, Türkiye'de iflas eden tek bir banka olmadığını kaydeden Erdoğan, yaptıkları düzenlemelerle hiçbir bankanın batmadığını, zorluk yaşamadığını kaydetti. Krizin sinyalleri alınır alınmaz bankaların likiditesinin yükseltildiğini, açık pozisyonda çalışmalarının önüne geçildiğini ifade eden Erdoğan, bankacılık sistemine
şüpheli, zararlı ürünlerin girmesine izin verilmediğini, tüm dünyada bankalar için minimum
sermaye oranı yüzde 8 istenirken,
BDDK'nın bu oranı yüzde 12'ye çektiğini anlattı.
Yeni kabinede tüm kamu bankalarını tek elde topladıklarını, koordinasyon noktasında önemli bir adım attıklarını belirten Erdoğan,
Hazine dahil tüm koordinasyonu tek bakana verdiklerini, bunun yanında
TMSF, BDDK ve SPK'yı da tek elde ilintili hale getirdiklerini ifade etti.
BAHÇELİ'YE YANIT...
''Bugün yine ilginç bir şey oldu'' diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Sağ olsun, muhalefette olan partilerden bir tanesinin lideri şu ifadeyi kullanıyor; 'Kabineye dışarıdan bakan almayı egemenlik ilkelerine uygun bulmadığını' söylüyor ve benim cumhurbaşkanlığı seçimlerinde parlamento dışında bir adayın olamayacağı noktasındaki düşüncelerimi bununla benzetiyor. Tabii bu, Sayın Bahçeli sadece
elma ile armudu birbirine karıştırmak gibi bir şey... Bize bunu
tavsiye ederken, önce aynaya bir bak. Kendi koalisyon hükümetinizde battınız ve batarken, Amerika'dan Sayın Derviş'i hükümetinize dışarıdan aldınız. Lütfen, yani bir şeyi söylerken samimi olalım, dürüst olalım. Yani kendi yaptığınızda oluyor da bir başkası yaparken niçin olmuyor? Kaldı ki bizim siyasi tarihimize baktığınızda, benim yaptığım incelemelerde 20'ya yakın bu şekilde kabinelere dışarıdan girmiş bakanlar vardır. Yasalar buna müsaade ediyor mu? Ediyor. Mesele bitmiştir. Ehliyetiyle, liyakatiyle her şeyiyle iyidir ama dışarıdan olması egemenlik ilkeleriyle bağdaşmıyor. Ne demek o yani? Ehliyet ve liyakatiyle iyiyse, ülke bundan istifade edecekse, mesele bitmiştir. Senin buradaki düşüncen beni o kadar da ilgilendirmiyor, kusura bakma. As olan ülkemin kazanması. Buna böyle bakacağız. İçinden geçtiğimiz bu süreçte,
dış politikada çok çok önemli adımları, kararlı bir şekilde atmamız gerekiyor. Bu konuda da bizler, hakikaten çok önemli yükü almış, bizimle beraber, şahsen benim başmüşavirim olarak bu süreçte önemli görevleri üstlenmiş olan arkadaşımızı, bu göreve
ehliyeti, liyakati buna elverdiği için, sadece teoride değil, pratikte bir çok faydasını yaşadığımız için getirdik, bu arkadaşımızı
Dışişleri Bakanı yaptık. İnanıyorum ki burada da faydalı olacak. Tabii başımızı kuma gömmeyelim arkadaşlar. Ne görmek istiyorsanız ona göre bakarsanız, gerçekleri göremezsiniz. Ne görmek istediğinizi değil, görülmesi gerekeni arayın. Bunu ararsanız o zaman gerçekleri görürsünüz. Buna dikkat etmemiz lazım. Bu süreç içinde en küçük bir siyasi tartışma ekonomik krize dönüştü. Bunları gördük. Seçim kelimesi telaffuz edildiği anda, ekonomik dengelerin nasıl alt üst olduğunu hep gördük.''
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, göreve geldiklerinde yüzde 61,4 olan kamu borç stokunun milli gelire oranının, 2008 yılı sonunda yüzde 28,6'ya gerilediğini ifade ederek, ''Şu anda küresel krize rağmen Türkiye'nin 271,6 milyar lira seviyesinde borcu vardır'' dedi.
Erdoğan, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, 2008 yılının son çeyreğinde küresel ekonominin yüzde 6,3 daraldığını, aynı dönemde Türkiye ekonomisindeki küçülmenin ise yüzde 6,2 olduğuna işaret ederek, IMF'in 2009 yılında küresel ekonominin yüzde 1,3 daralacağını açıkladığını söyledi.
Başbakan Erdoğan, ''Bakınız bunlar tahmindir arkadaşlar. Bunlar gerçek değildir. Bunlar yukarıya çıkar, aşağı düşer. Yukarı çıkar, aşağıya düştüğü zaman IMF, buna göre kendine bir yorum çıkarır ve bu yorumunu yapar.
AB Komisyonu, Avro bölgesine ilişkin hedeflerini aşağı yönlü revize etti. 2009 yılında Avro bölgesinin yüzde 4 küçüleceğini, 2010'da da binde 1 oranında daralma yaşanacağını açıkladı. Yine Avro bölgesinde
işsizlik oranının yüzde 11,5'e çıkacağı tahmin ediliyor'' dedi.
Türkiye'de sanayi üretiminin 2009 Ocak-
Şubat döneminde yüzde 22,5 oranında daraldığını, sanayi üretimdeki daralmanın aynı dönemde Japonya'da yüzde 34,7, Çek Cumhuriyeti'nde yüzde 27,5 Almanya'da ise yüzde 22,3 olduğuna işaret eden Erdoğan, 2008 Ocak-Şubat döneminde ihracat daralmasına bakıldığında; Türkiye'de bu oranın yüzde 25,4 iken Rusya'da yüzde 47,7, Macaristan'da yüzde 42,5, Japonya'da ise yüzde 41 olduğunu kaydetti.
Başbakan Erdoğan, Türkiye'de işsizliğin yüzde 15,5 olduğunu anımsattığı konuşmasında, ''Yüksek bir oran. Ama bu sadece bize özgü değil. ABD'de işsizlik 1983 yılından bu yana, en yüksek seviyeye ulaştı. Mart sonu itibarıyla işsizlik yüzde 8,5. Aynı şekilde İspanya'da Mart sonu itibarıyla işsizlik yüzde 17,4 oldu. İzlanda'da yıllardır yüzde 2 seviyelerini geçmeyen işsizlik oranı, kriz nedeniyle Mart sonunda yüzde 8,2'' dedi.
G-20 içinde yer alan ülkelerde borç yükünün 2007 yılına göre yaklaşık 15 puan artacağının tahmin edildiğini ifade eden Erdoğan, Türkiye'de ise kendi beklentilerinin sadece 4 puan olduğunu söyledi.
Finansal krizin derinleştiği 12
Eylül 2008 tarihinden 29
Nisan 2009 tarihine kadar olan süre içinde İMKB'nin yüzde 17 düşüş kaydettiğini, aynı dönemde Rus borsasında düşüşün yüzde 39,5, ABD'de yüzde 28,8, Brezilya'da ise yüzde 10,9 olarak gerçekleştiğini belirten Erdoğan, yine aynı dönemde Türk
Lirasının yüzde 28,9 oranında değer kaybettiğini bildirdi. Diğer ülkelerin para birimlerindeki değer kaybının Polonya'da yüzde 42,2, Rusya'da yüzde 30, Brezilya'da ise yüzde 22,7 olarak gerçekleştiğini vurgulayan Erdoğan, aynı süre içerisinde gelişmekte olan ülkelerin ortalama risk priminin 216 baz puan artarken, söz konusu artışın Türkiye'de 100 baz puan olduğuna dikkati çekti. Erdoğan, ''
TOBB Genel Kurulunda ifade ettim; bizde maalesef felaket tellalları var. Geçen dönem içinde, her an kriz beklentisinde oldular. Şimdi de...'' diye konuştu.
NOBEL ÖDÜLLÜ İKTİSATÇININ AÇIKLAMASI
Başbakan Erdoğan, geçen haftalarda
Nobel ödüllü iktisatçı Paul Krugman'a ait olduğu iddia edilen ifadelerin basında yayınlandığını belirterek, şunları kaydetti:
'' Krugman'ın güya, (Türkiye potansiyel iflas listesinde) şeklinde bir açıklama yaptığı... Bu bazı gazetelerde boy boy yer aldı. Bunu sevinçle, iftiharla yazıyorlar. Bayağı da böyle manşetten veriyorlar. Daha sonra Krugman bir açıklama daha yaptı ve (Bazı gelen rakamlar dışında, benim Türkiye hakkında hiç bir bilgim yok) dedi açıklamasında. Krugman, Türkiye'nin hiç gündeme gelmediğini söyledi.''
Başbakan Erdoğan, geçen hafta,
Merkez Bankası Para Politikası Kurulunun 5 sayfalık raporundan sadece bir cümlenin cımbızlanarak alınıp haber yapıldığını ifade ederek, şöyle konuştu:
''Önüne arkasına hiç bakılmadan, 'Türkiye çift haneli oranlarda küçülecek' başlığıyla manşetten verildi. Aziz milletimizin bu tavra, bu yaklaşıma özellikle dikkat etmesini rica ediyorum. Bunlar son derece yanlış ve zarar verici yaklaşımlardır. Ülkeye, millete, girişimciye zarar veriyor, dışarıdan ülkemize gelecek olanların gelmesini engelliyor. Burada yayınlanan bu haberler, daha sonra ne yazık ki batıda da mahreç gösterilmek suretiyle yayınlanıyor.
Yazık değil mi bu ülkeye, günah değil mi? Ne yapmak istiyorsunuz, bundan ne kazanacaksınız? Yani 'AK Parti kaybederse biz kazanırız' diye, yanlış ve çirkin bir anlayışın içerisine mi giriyorsunuz? Biz ne diyoruz; 'Eğer ülkemiz kazanacaksa, AK Parti olarak biz kaybetmeye hazırız' diyoruz. Bizim farkımız bu. Bunlar, Türkiye'nin iflasından medet umacak kadar gaflet içindeki kesimlerin adeta suçüstü yakalanmasıdır. Kendi finans şirketleri ve bankalarıyla, işletmeleriyle ilgili en küçük bir olumsuz haber karşısında bütün çalışanlarını seferber ederler, dünyayı ayağa kaldırmaya çalışırlar. Ama sözkonusu Türkiye, ülkemiz, milletimiz olunca pervasızca moral bozmaya, karamsarlık yaymaya, Türkiye'nin kaybetmesinden kendilerine şahsi çıkar sağlamaya çalışırlar.''
''UYUM İÇİNDE ÇALIŞIYOR''
Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin bu krizi en az etkiyle aşmanın mücadelesini verdiğini söyledi.
Hükümet, kurullar ve reel sektörün, bu krizi en az zararla geride bırakmak için uyum içinde çalıştığını ifade eden Erdoğan, Türkiye'nin şu an itibariyle, krizin etkileri konusunda diğer ülkelere oranla daha iyi bir yerde olduğunu bildirdi.
Erdoğan, krizin faturasını Hükümete yüklemeye çalışmanın kimseye faydası olmayacağını dile getirdi. ''Hükümet önlem almadı, geç kaldı, krizi ciddiye almadı'' gibi yaklaşımlar olduğunu kaydeden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bu direksiyonda biz varız. Bunu biz ciddiye almazsak ne olur, şarampole vagonlarla beraber biz de yuvarlanabiliriz. Bu olacak iş mi? Böyle bir şey düşünülebilir mi? Bizim sorumluluğumuz onlardan çok daha fazla. Bakın en başından beri ekonominin aktörleriyle istişare halindeyiz. Reel sektörle, iş çevreleriyle, sendikalarla, çalışanlarla, esnafın çiftçinin temsilcileri ve sanayiciyle, ihracatçıyla, küçük işletmelerin temsilcileriyle görüştük, görüşüyoruz. Her türlü öneriyi dikkatle dinledik, notumuzu aldık, makul, yapıcı, uygulanabilir önerileri de hayata geçirdik.
Şu ana kadar 60 civarında tedbiri aldık, başarıyla uyguladık ve uygulamaya devam ediyoruz. Hiç kimse çıkıp da 'biz öneride bulunduk, makul ve uygulanabilir bir öneriydi, bu dikkate alınmadı' diyemez. Zaman zaman kimileri önerilerini açıklıyor. Ancak bakıyorsunuz, uygulanması mümkün değil. Biz her açıklanan öneriyi uygulamaya koyacağız diye de bir şey yok. Uygulanması gerekiyorsa, ondan fayda elde edebileceksek o öneriyi dikkate alır ve uygulamaya koyarız.
Maliyeti son derece ağır, bedeli çok yüksek, başka dengeleri bozabilecek öneriler getiriliyor. Bizim hiç bir kompleksimiz ve çekincemiz yok. Biz birilerinin yaptığı gibi istişareden de kaçınmayız. Mutabakattan, uzlaşmadan, diyalogdan asla çekinmeyiz. Türkiye için iyi olan her neyse biz onu alırız, uygularız. Ama sürekli eleştirmek, sürekli itham etmek, gerçekleşmeyecek öneriler sunup kenara çekilmek; ülkeye, topluma, üretime, istihdama, ihracata yönelik tahrip edici moral bozucu açıklamalar yapmak haksızlıktır. Bu kriz, AK Parti'nin ya da AK Parti'nin çıkardığı bir kriz değildir. Bu kriz, Hükümetimizin ya da Hükümetimizin çıkardığı bir kriz de değildir. Bu kriz, küresel, hepimizi ilgilendiren bir kriz ve 71,5 milyon vatandaşımızın her birinin gayretiyle aşabileceğimiz bir kriz.''
TÜRKİYE'NİN BORCU
Başbakan Erdoğan, Türkiye ekonomisinde iyi şeylerin de olduğunu belirtti.
Göreve geldiklerinde yüzde 61,4 olan kamu borç stokunun milli gelire oranının, 2008 yılı sonunda yüzde 28,6'ya gerilediğini ifade eden Erdoğan, ''
Kamu net borç stoku 2000'de 71 milyar liraydı. Ana muhalefet lideri, bunu 500 milyar liraya çıkartıyor. Peki, 2002 yılına kadar net borç tam ne oldu? 215 milyar lira oldu. 2004'ten itibaren düşmeye başladı. Hazine tarihinde ilk kez borç stoku gerilemeye başladı ve şu anda küresel krize rağmen Türkiye'nin 271,6 milyar lira seviyesinde borcu vardır. Kamu net borç stokumuz miktar olarak budur. Dikkat ediniz, biz eğer güvenilir bir
Maliyeye ve Hazineye sahip olmasaydık...'' diye konuştu.
Recep Tayyip Erdoğan, Hazinenin geçen perşembe günü tahvil ihracı yaptığını ve bu tahvil ihracına dünyanın bir çok ülkesinden çok sayıda yatırımcı tarafından 7 milyar doların üzerinde
teklif geldiğini söyledi.
Bu tahvil
satışında, yüzde 7,5 faizle, 1,5 milyar dolar tutarında satış yapıldığını ifade eden Erdoğan, ''Bu da istikrar ve güvenilir bir ülke olmanın ifadesidir. Merkez Bankamız da ifade etti. İç talebin, 2009 yılının 2. çeyreğinden itibaren artması, bunun da büyümeye pozitif olarak yansıması bekleniyor. Ama Türkiye'deki o malum çevreler neyi aldılar? Tuttular, işlerine gelen o ya...Dediler ki; 'ilk çeyrek neyse biz onu alırız' ve onu açıkladılar'' diye konuştu.
Başbakan Erdoğan,
tüketici güven endekslerinin yukarıya doğru çıktığını ve son 16 ayın en iyi göstergelerinin ortada olduğunu bildirdi.
İŞ-KUR'a,
ocak ayında 78 bin 577 kişiye ulaşan işsizlik başvurularının, bu aydan itibaren gerilemeye başladığını ifade eden Erdoğan, bu sayının mart ayında 62 bin 97'ye düştüğünü vurguladı. Başbakan Erdoğan, enflasyonun da gerilediğini ve dün açıklanan rakamlara göre, 12 aylık tüketici
fiyat endeksinin tek haneli orana düşerek, yüzde 6,1 olarak gerçekleştiğini kaydetti.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, krize yönelik her türlü tedbiri zamanında aldıklarını belirterek, ''
Küresel kriz geride kaldığında, Türkiye güçlü bir şekilde hızla büyüyerek, cumhuriyetimizin 100. yılında, 1 trilyon dolar gayri safi yurt içi milli hasıla ve 500 milyar dolar ihracat hedefine, dünyanın en büyük 10 ekonomisine kilitlenmiş şekilde yoluna devam edecek'' dedi.
DIŞ POLİTİKA
Son grup toplantısından sonra dış politika alanında yoğun bir
trafik yaşadıklarını ifade eden Erdoğan, Türkiye'nin AB üyeliğine başından beri
destek veren Finlandiya'nın Başbakan yardımcısı ve maliye bakanının ülkeyi ziyaret ettiğini anımsattı. Gelecek dönem AB Dönem Başkanı olacak olan
İsveç Başbakanını ağırladığını dile getiren Erdoğan, İsveç
Parlamentosunda temsil edilen 7 siyasi partinin de Türkiye'nin AB üyeliğini desteklediğini söyledi.
Başbakan Erdoğan, Ortadoğu'da barışın sağlanması konusundaki çabalarını sürdürdüklerini ifade ederek, Türkiye'ye,
Lübnan'dan 1955'ten bu yana en üst düzey ziyaretin, Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Süleyman'ın Türkiye'ye gelmesiyle gerçekleştiğini bildirdi. Erdoğan, Irak'taki Sadr Grubunun Lideri Muktedir El Sadr'ın ülkeyi ziyaret ettiğini belirterek, ''Kendisine Irak'ta güvenliğin ve iç huzurun sağlamlaştırılması,
toprak bütünlüğünün korunması noktasında hassasiyetlerimizi anlattık'' diye konuştu.
13 Mayıs'ta Azerbaycan'a gideceğini, oradan Polonya'ya ve ardından Rusya'ya geçeceğini kaydeden Erdoğan, Ermenistan'la yürütülen görüşmelerin hem Türkiye'de hem Azerbaycan'da yanlış aksettirildiğini ve istismara dönüştürüldüğünü bildirdi. Erdoğan, konuşmasında, ''Bu görüşmelerin en önemli kazanım noktası, Azerbaycan'ın Dağlık Karabağ ve Yukarı Karabağ sorununa yönelik başlıklarıydı. Ama bu gözardı edildi'' ifadelerine yer verdi.
''ARTIK BU SORULARI YENİ ADALET BAKANINA SORUN''
Bu arada, eski Adalet Bakanı, AK Parti
Antalya Milletvekili Mehmet Ali
Şahin, grup toplantısı öncesinde, gazetecilerin, ''Almanya'daki
Deniz Feneri davasıyla ilgili'' soruları üzerine, ''Artık bu soruları yeni Adalet Bakanımız
Sadullah beye soracaksınız. Benim döneminde de olsa,