Menderes'in avukatı Asal, "Aynı itham ve isnatlar müvekkilim rahmetli Menderes'e de yapıldı. Bu müzmin muhalefet, insafsızlığın utanç heykelidir." dedi.
Hükümete yönelik 'tek parti diktası,
sivil faşizan' iddialarına, "Menderes ve Özal'a da aynı oyunu oynadılar." sözleri ile karşı çıkan Baş
bakan Recep Tayyip Erdoğan'a,
Adnan Menderes'in avukatı
Talat Asal'dan da
destek geldi.
Talat Asal, bugün ortaya atılan bu iddiaların sebebini ise "İktidarı ve onun lideri ile ilgili
diktatörlük ithamları muhalefetin müzmin malzemelerinin en önemlisidir. Normal yollarla
iktidara gelemeyeceğini anlayanlar itham, iddia ve iftiralarla dağarcıklarındaki malzemeyi
siyasetin işportasına çıkararak satmaya çalışır." sözleri ile açıkladı.
CİHAN'a açıklamalarda bulunan 88 yaşındaki Talat Asal, 'sivil
vesayet' tartışmasının çok partili hayata geçilmesi ile birlikte Türk siyaset tarihine girdiğini söyledi. Muhalefetin sıkıştığı her dönemde bu tür kara propagandaları yaptığını anlatan Asal, "Bu durum, Demokrat Parti'nin iktidar olmasıyla başlamıştır. DP, 14
Mayıs 1950'de iktidara gelince İsmet
İnönü, 'memurlar denklerini yanlarına alsınlar' dedi. Yani dikta yönetimi geliyor, memurlar, görevlerinden alınıp başka yerlere sürüklenecekler diyerek pazarlamıştır." diye konuştu.
"MİLLET İFTİRACILARI MAHKÛM ETTİ"
Asal; milletin, yapılan seçimlerde bu iftiraların doğru olmadığını her seferinde ortaya koyduğunu ifade etti. Halkın, bu tür iddialara itibar etmediğini kaydeden Menderes'in müvekkili, "
Millet, böyle bir şeyin varit olmadığını göstermiştir. DP'yi 14 Mayıs'ta yüzde 53,3 ile iktidar yaparak, bunun böyle olmadığın ispatlamıştır. 1954 seçimlerinde ise yüzde 56,6 olarak
rekor kırmıştır. Hiçbir siyasi parti bu oranda oy alamamıştır. Demek ki millet muhalefeti mahkûm etmiştir. DP, 1957'de
Hürriyet Partisi çıkmasına rağmen yüzde 47'lik bir oy almıştır. Muhalefet yalan söyler ama rakamlar yalan söylemez. 1960'a gelindiğinde ise asker-sivil
bürokrasi yani silahla ile DP'ye karşı
ittifak yapmışlardır. Vatandaş silaha mahkum edilmiştir. Ancak daha sonraki yıllarda yapılan seçimler de
27 Mayıs ve destekçilerini bir kez daha mahkum etmiştir. Millet yüksek sesle '
Hayır' demiştir." şeklinde konuştu. Asal, bu iftiralara rağmen Ankara'dan
aday olan İsmet İnönü'nün seçilemediğini ama
Hacı Bayram Camii imamının seçildiğini söyledi.
"SİVİL VESEYAT DİYENLER ŞEFLİK DÖNEMİNİ GÖRMÜYOR"
Talat Asal, geçmişte DP ve
ANAP bugün ise
AK Parti için 'dikta rejimi' diyenlerin
CHP'nin 'Şeflik' yıllarını hatırlamadığını vurguladı. Asal, bu durumu şu sözlerle ortaya koydu:
"1950 öncesi dikta rejiminin siyasal, sosyal ve hukuksal boyutu
belge haline getirilmiştir. Atatürk'ten sonra İsmet İnönü, CHP Genel Sekreteri olarak Cumhurbaşkanı yapıldı. CHP'nin 38'deki Kurultayı'nda ittifak ile alınan bir karara göre 'Yüksek şahsiyetleri' karşısında tenkit edilemeyecekleri hükmü parti tüzüğüne konarak resmi belge haline getirilmiştir. Almanya'da Führer
Hitler, İtalya'da Missolini Düçe ve bizde ise Şef İsmet İnönü vardı. Bunu normal görenler, halkın iradesi ile seçilenleri, diktatör partileri ise sivil dikta diye nitelendiriyor. Bunu anlamak mümkün değil."
"YALAN VE İFTİRALARLA PSİKOLOJİK HAREKAT YAPILIYOR"
Asal, ülkenin, 27 Mayıs
darbe ortamına sistemli bir şekilde getirildiğini söyledi. Dünyanın, tarihinde böylesine korkunç, çirkin iftiralara ilk defa rastladığını ifade eden Asal, üzerinden yarım asırdan fazla bir süre geçmesine rağmen, bugün de benzer eğilimlerin görüldüğüne dikkat çekti.
Asal'ın anlattığına göre, o dönemde muhalefet ve basının
ağız birliği etmişçesine gündeme getirdiği bazı iftiralardan bazıları şöyle: "
Üniversite öğrencileri ET ve Balık Kurumu'nda kıyma haline getirilmiştir. 100 civarında üniversite öğrencisi kurşunlanarak öldürülmüştür.
İstanbul'da bir
genç seken kurşundan yaralanmıştır. İstanbul Cağaloğlu'nda bir sıra apartmanın başta rahmetli Samet
Ağaoğlu olmak üzere diğer bazı bakanların malı olarak gazetelerde sayfa sayfa yer almıştır. Bu binaların, SSK'ya ait olduğu ortaya çıktı."
Asal'ın aktardığı ve
Yassıada mahkemesindeki iddianameye de giren bir olay ise kara propagandanın geldiği noktayı ortaya koyuyor: "O günlerde
Ulus Gazetesi'nin birinci sayfasında yer aldı.
Lima Sütra isimli gayrimüslim bir vatandaşın kıyma makinesinde çekildiğini yazmış. Ancak bi isim tersinden okunduğunda dönemin
Devlet Bakanı Mustafa Amil Artüs'ün ismi çıkıyor. Daha sonra bunun bir vatandaşın gönderdiği mektuptan alındığı anlaşıldı. Bu da Türk milletinin mizah anlayışını ortaya koyuyor." Asal, bu iddialara, "Bunlar aşağılık iftiralardır." sözleri ile tepki gösterdi.
MENDERES'İN MUZDARİP OLDUĞU KONU
Asal, Adnan Menderes ile yaptığı son görüşmesini de anlattı. Menderes ile idam edilmeden önceki son görüşmesinde, müvekkilinin en çok 'diktatörlük' iddialarından muzdarip olduğunu anlattı. 44 sayfalık savunmanın son bölümünün bu iftiralara
cevap olduğunu ifade eden Asal, şöyle dedi:
"Bu müzmin muhalefet, insafsızlığın utanç heykelidir. Bu yalanlar üzerine ülkede darbe oldu. Bir başbakan ve iki bakan asıldı. DP iktidarına mensup olanların başta bakanlar olmak üzere hepsinin mal varlığına
tedbir kondu. Rahmetli müvekkilim Menderes, eşleri Berin hanımın nikah yüzüğüne bile tedbir konuldu. Hukuk'ta 'suçun şahsiliği' ilkesi yok sayıldı. Ancak, muhalefetin dağarcığındaki bu kirli iddia ve iftiralar millet tarafından mahkum edilmiştir. Menderes son görüşmemizde 'benim diktatör olmadığımı, olamayacağımı müdafaa edin' dedi. Zaten benim 44 sayfalık savunmamın sözlü finali de Menderes'in diktatör olmadığı noktasına dayanır. Menderes'in diktatör olduğu iddiasında bulunanlar, daha sonra ortaya çıkan gerçekler karşısında erimişlerdir. Adnan Menderese diktatörlük isnadında bulunmak ahmaklıktır."
(CİHAN)