Bir gazetecinin 'mitingleri nasıl değerlendirdiniz' sorusuna Erdoğan çarpıcı bir
cevap verdi.
Başbakan "
Türkiye'de bu 4,5 yıl içerisinde ne şeriata ne darbeye yönelik ne oldu ki bu bir anda böyle ortaya çıkıverdi Bunun mesnedi nedir, bunun unsuru nedir önce buna bakmamız gerekiyor" dedi.
İşte Başbakan'ın miting yorumu...
Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan, "
Cumhuriyet mitingleri 'iki Türkiye' olarak yorumlanamaz. Bazıları anlamak istemesede bu
ülkede hepimiz din üzerinden
siyaset yapmaya karşıyız. Laikliği güvence görüyoruz. Din üzerinden yapılamadığı gibi
laiklik üzerinden siyaset yapılamaz. Demokrasi, tanımı gereği
özgürlükçü ve çoğulcudur. Eğer iki Türkiye'den kasıt bu çoğulculuksa Türkiye'de iki değil daha çok ses olduğunu söyleyebilirim. Çoksesli
demokrasinin kökleşmesi kimseyi korkutmamalı. Türkiye'de kamplaşma yaşandığı asla düşünülmemeli." şeklinde konuştu.
Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin, ''offline bir bölgede online bir devlet'' olmayı başardığını, ''belirsizlik ve çatışmaların hüküm sürdüğü zor bir coğrafyada
refah ve istikrar alanı haline geldiğini'' söyledi.
Başbakan Erdoğan,
Hilton Oteli'nde gerçekleştirilen Uluslararası
Basın Enstitüsü (IPI) Dünya Kongresi ve 56. Genel
Kurulunda yaptığı konuşmada, dünyanın çeşitli ülkelerinden yaklaşık 500 medya mensubunun katıldığı toplantının İstanbul'da yapılmasından duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
İstanbul'un, Türkiye'nin içinden geçmekte olduğu sürecin önemli bir göstergesi olduğunu belirten Erdoğan, kentin bu gelişmeyi en iyi yansıtan yerlerden biri olduğunu vurguladı.
Erdoğan, Türkiye'nin
ekonomik atılımlar ve demokratik gelişmeler lanında gerçekleştirdiği konularla
sınıf atlayan bir ülke olduğunu vurgulayarak, Türkiye'yi yakından izleyenlerin artık 70'lerin, 0'lerin ve 90'ların Türkiye'sinin bugün var olmadığını gördüğünü belirtti.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin bugün çok farklı bir noktada olduğunu ifade ederek, sözlerine şöyle devam etti:
''Türkiye, gerçekleştirdiği reformlarla dünyaya açık bir ekonomi, dünyaya açık bir
toplum haline gelmiştir. Ben, internet terminolojisiyle buna '24 saat onlin
e devlet' diyorum. Artık Türkiye bu noktada bir
hedefi, bir amacı başarmış bir devlet konumundadır. Türkiye, büyük ölçüde offline bir bölgede online bir devlet olmayı başarmıştır.
Belirsizlik ve çatışmaların hüküm sürdüğü zor bir coğrafyanın ortasında adeta bir refah ve istikrar alanı haline gelmiştir. Bugünkü Türkiye, dünyayla bütünleşen, bu bütünleşmenin faydalarından kendisi yararlandığı gibi çevresine de aktararak öncü roller oynayan bir ülkedir. Bugünkü Türkiye, 4 yıl öncesine göre en az iki kat daha zengindir.''
-GSMH'DEKİ YÜKSELME-
Başbakan Erdoğan, 2002 yılında Türkiye'nin Gayri Safi Milli Hasılasının 181 milyar dolar olduğunu hatırlatarak, 2006 sonu itibariyle bu rakamın 400 milyar dolara yükseldiğini bildirdi.
Kişi başına düşen milli gelirin de 2002 sonu itibariyle 2 bin 600 dolar olduğunu ve bunun da 2006 sonu itibariyle 5 bin 500 dolara ulaştığını kaydeden Erdoğan, Türkiye'nin, tarihinde ilk kez üst üste ortalama 7,3
büyüme hızı yakaladığını söyledi.
Recep Tayyip Erdoğan, bu büyüme hızıyla geleceğe yürüyen Türkiye'nin rtık bir güven ve istikrar ülkesi olarak yoluna devam ettiğini elirterek, ''Türkiye'nin ihracatta ulaştığı 36 milyar dolar eşiğini, bizler geçen ay sonu itibariyle 92 milyar dolara ulaştırmış durumdayız ve bu yılki hedefimiz bunu 100 milyar dolara çıkarmaktır'' diye konuştu.
Erdoğan: Türkiye AB'ye üye olmakta kararlıdır
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin
Avrupa Birliğine üye olmakta kararlı olduğunu belirterek, “Türkiye'nin
AB üyeliği 21. yüzyılın aslında en büyük küresel barış projesidir” dedi.
Uluslararası Basın Enstitüsünün (IPI) Dünya Kongresi ve 56. Genel Kurulunun Hilton Oteli'nde gerçekleştirilen kapanışında konuşan Erdoğan, Türkiye'ye
yabancı sermayenin ilgisini anlattı.
Erdoğan, yabancı sermaye akışının 2005'e kadar yıllık ortalamasının 1 milyar dolar olduğunu, 2006 yılı sonu itibariyle 20 milyar dolara ulaştığını, bu yıl sonunda ise bu rakamın 20 milyar doları aşacağını söyledi.
Küresel sermayenin Türkiye'ye olan ilgisinin gerek güven, gerekse istikrar ortamının oluşmasından kaynaklandığını dile getiren Erdoğan, tüm bu göstergelerin Türkiye'yi geleceğin önemli oyuncuları arasına soktuğunu dile getirdi.
Başbakan Erdoğan,
Hindistan ve Çin'in rakamsal büyüklüklerine bakıldığında, Türkiye'nin performansının da bu düzeyleri yakaladığının görüldüğünü ifade ederek, “Türkiye'nin bu başarısı çevremizdeki geniş coğrafyaya olumlu bir biçimde yansımaktadır. Yükselen ekonomik performansımız daha fazla
işbirliği imkanı sunmaktadır. Bu performansın arkasındaki yapısal reformlar, ekonomik ve demokratik sıçramalar, çevre ülkelerini de
teşvik etmektedir. Türkiye'nin son 5 yıldır hızla ileriye doğru koşabilmesinde popülist
politikaları geride bırakması, orta ve uzun vadede hedeflere odaklanması önemli rol oynamıştır” diye konuştu.
Erdoğan, hedeflerin önündeki sorunları doğru tespit ettiklerini ve üzerine kararlılıkla gittiklerini belirterek, bugün Türkiye'nin 4 yıl öncesine göre çok daha yüksek düzeyleri yakaladığını, büyük hedefleri izlemeye başladığını, bunda da siyasi iradenin payının büyük olduğunu dile getirdi.
Başbakan Erdoğan, aynı siyasi iradenin
dış politikada uzlaşıyı arayan “
Kazan kazan” anlayışını esas alan, daima güvenlik refah ve işbirliği arayan ve inisiyatif almaktan çekinmeyen bir politikanın da takipçisi olduğunu belirtti.
Uluslararası gündemi meşgul eden her konunun Türkiye'nin gündeminde de yer aldığını anlatan Erdoğan, dış politika anlayışlarının, dünya barışı ve istikrarına sağladığı katkının da görülebileceğini söyledi.
Erdoğan, “Türkiye'nin bu yükselen çizgisi, Türk halkının kendine güvenini artırmakta, güven artıkça halkın beklentileri daima daha iyiye, daha üst standartlara ulaşma yönündeki umutları da çoğalmaktadır” dedi.
AB'YE ÜYELİK SÜRECİ
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin son yıllarda gerçekleştirdiği atılımlar değerlendirildiğinde, bunların AB üyelik sürecinden bağımsız düşünülemeyeceğini belirterek, şöyle konuştu:
“Türkiye AB'ye üye olmakta kararlıdır. Bu çerçevede gerçekleşen reformları bazen AB ile beraber, bazen kendi başımıza ama her halükarda büyük bir titizlik ve azimle gerçekleştirdik. AB'ye
katılım yolunda inişler ve çıkışlar olacaktır. Bu yolculuğun sıkıntılı olduğunu biliyoruz. Engellerin olabileceğini biliyoruz. Ama bunları sabırla, kararlılıkla aşmaya da ant içmiş durumdayız. Önemli olan Türkiye'nin bu kararlılığının Avrupa'da da karşılık bulmasıdır. Türkiye'nin AB üyeliği 21. yüzyılın aslında en büyük küresel barış projesidir. Medeniyetler arası
ittifak eğer kurulabilecekse Türkiye'nin AB içinde yerini alması şarttır.”
Erdoğan, bu hedefin stratejik anlamının gözden kaçırıldığı ve Türkiye'nin içinde bulunduğu büyük resmin hesaba katılmadığı bir Avrupa Birliğini düşünmenin mümkün olamayacağını ifade ederek, böyle bir Avrupa Birliğinin stratejik vizyondan yoksun, dünyanın gidişatını okuyamayan ve küresel aktör olma yolunda kararsızlık taşıdığı izlenimini vereceğini vurguladı.
CUMHURİYETİN İDEALİ
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“AB üyeliği taşıdığı anlam bakımından aslında 84 yıllık cumhuriyetimizin kuruluş idealidir. Bu süreç hükümet olarak bizim için cumhuriyetimizi çağdaşlaşma hedefleri doğrultusunda özgür ve müreffeh dünyanın saygın bir üyesi olma sürecidir. Bu hedef insanlarımızı çağın en ileri refah ve özgürlük standartlarına ulaşması, daha iyi bir hayat sürmesi için benimsenmiştir.
Hükümetimiz AB üyeliğini temel bir stratejik yönelim olarak görmektedir. Bu süreci bunun için sahiplendik. Kararlı bir şekilde gerek
Kopenhag standartları gerekse Maasricht kriterleri noktasında kararlı bir biçimde sürdürdük ve sürdürmeye devam ediyoruz. Memnuniyetle ifade etmeliyim ki Türk insanı artık demokrasiyi tam anlamıyla özümsemiştir.
''Direnç koyma noktasında değiliz''
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 301. maddeyle ilgili, ''Biz 301 noktasında, şu anki yapısıyla bir direnç koyma noktasında değiliz'' dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Hilton Oteli'nde düzenlenen Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) Genel Kurul Toplantısı'nın kapanış törenindeki konuşmasının ardından
Radikal Gazetesi Köşe Yazarı
Altan Öymen, İnternational Herald Tribune Yayın Yönetmeni Michael Oreskes ve Neue Zürcher Zeitung Genel Yayın Yönetmeni Marcus Spillmann'ın sorularını yanıtladı.
Altan Öymen'in, TCK'nın 301. maddesine ilişkin sorusu üzerine Erdoğan, 301. madde ile ilgili olarak gerek AB üyesi ülkeler, gerekse basın dünyası ile bir çok görüşmelerde bulunduklarını söyledi. Başbakan Erdoğan, bu görüşmeler sonucunda mevcut 301. maddenin 4 fıkralık hazırlandığını belirterek, bu süreçte AB veya basın dünyasından ciddi bir muhalefet gelmediğini söyledi. Daha sonra bazı olayların gelişmesi üzerine bazı talepler gelmeye başladığını dile getiren Erdoğan, bunun üzerine yeni bir değerlendirme yapıldığını anlattı.
Başbakan Erdoğan, bu değerlendirmeler arasında iki alternatifin öne çıktığını, bunlardan birinin 301'in tamamen kaldırılması, diğerinin de ''Türklük'' kelimesi yerine ''Türk milleti'' şeklinde bir ifade konulması olduğunu bildirdi.
Bu süreçte birçok
sivil toplum kuruluşu ile de görüşmelerde bulunduklarını hatırlatan Erdoğan, ''Birçok ülkede benzer maddeler var, kimse yok diyemez. Ama nedir? Bir kısmı etnik isim kullanmıyor, ama millet diyor. Mesela
Polonya milleti diyor. Almanya'da benzeri var... Biz 301 noktasında, şu anki yapısıyla bir direnç koyma noktasında değiliz. Eğer bu noktada bize sağlıklı bir
teklif gelirse, bunun üzerinde çalışabiliriz, bizim yaptığımız bu'' diye konuştu.
Erdoğan, 301. maddedeki bazı ifadelerin değiştirilebileceğini ve bu konuda olumlu bir yaklaşım içinde olduklarını ifade ederek, ''Tamamen kaldıralım dendiği zaman o konuda ciddi hakaretleri,
eleştiri olarak sunmaya gayret edenler var'' diye konuştu.
Altan Öymen'in, ''Bazı gazeteciler 'bizimle görüşülmedi' diyor'' sözleri üzerine Erdoğan, ''Bu konuyla ilgili gerekli açıklamaları yapmıştım. Arşivlerinizi karıştırırsanız bunları göreceksiniz. İsterseniz, ben bunları kendi arşivimden göndereyim. Yasanın
hazırlık sürecinde gelenler oldu. Daha sonra gelenler oldu. Ama dedikleri, tamamen kaldırılsın'' dedi.