Çırağan Sarayı'nda düzenlenen ''Medeniyetler İttifakı'' toplantısında konuşan Erdoğan, Medeniyetler İttifakı Girişimi kapsamındaki çalışmaların, önemli bir aşamaya geldiğini dile getirerek, BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın kurduğu yüksek düzeyli grubun, raporunu hazırladığını anımsattı.
Raporun, içerdiği tespitler ve getirdiği önerilerle uzun yıllar tartışılacak ve üzerinde düşünülecek bir
rehber, uygulamada da sık sık başvurulacak bir referans belgesi olduğunu kaydeden Erdoğan, ''Bugün farklı kültür ve
inançlar arasındaki kutuplaşmaların ortadan kaldırılmasının mutlak bir zorunluluk haline geldiği bir dünyada yaşıyoruz. Raporun böyle bir ortamda dünya kamuoyuna sunulması, anlayış, hoşgörü ve saygı ikliminin yeniden yeşertilmesi yolunda hem umut hem de heyecan verici bir adımdır'' dedi.
Girişimin bu yeni evresinin İstanbul'da başlamasının ayrıca anlamlı olduğunu ifade eden Erdoğan, İstanbul'un tarihte farklı medeniyetleri buluşturup kaynaştırdığını da hatırlattı.
Erdoğan, Medeniyetler İttifakı kurmaya dönük önemli bir atılım için
Avrupa ve Asya'nın birleştiği İstanbul'da bulunmalarının önemine de dikkat çekerek, bunun kaderin hoş bir cilvesi olduğu kadar simgesel bir anlam da taşıdığını,
Türkiye'nin Medeniyetler İttifakı için başlı başına çok özel bir örnek oluşturduğunu da vurguladı.
Türkiye'nin, nüfusunun çoğunluğu
Müslüman olan, serbest
pazar şartlarının yeterli olduğu, AB ile
katılım müzakerelerine başlamış, demokratik ve laik bir cumhuriyet olduğunu anlatan Erdoğan, şunları kaydetti:
''Bu özellikleriyle de Türkiye, inanıyorum ki Medeniyetler İttifakı'nın sembol ülkesidir.
Avrupa Birliği (AB) bizim için taşıdığı anlam bakımından cumhuriyetimizin çağdaşlaşma idealleriyle örtüşen stratejik bir hedeftir.
Bize göre Medeniyetler İttifakı, 21. yüzyılın küresel barış projesidir. Türkiye'nin AB'ye üyeliği bu projenin mümkün olduğunu bütün dünyaya gösterecektir. Sözde
kıyamet habercilerine, felaket senaryolarına, çatışma tezlerine bugüne kadar verilen en etkili en anlamlı
cevap olacaktır.
İnanıyorum ki, Türkiye'nin AB'ye üyeliği, kültürler arasındaki kutuplaşmanın, aslında yapay,
sanal olduğunu, gerçek karşıtlığın, kültürler arasında değil uzlaşma yanlılarıyla çatışma yanlıları arasında olduğunu ortaya koyacaktır.
Aynı zamanda değişik tarih, kültürel birikim ve inanç sistemlerine sahip toplulukların buna rağmen ortak insani değerler esasında buluşabileceklerini de kanıtlayacaktır.''