AK Parti Genel Başkanı ve 
Başbakan Recep Tayyip  Erdoğan, partisinin  
siyasetinde, milletle araya mesafe koymak, milletle aracılar  üzerinden konuşmak bulunmadığını belirterek, ''Biz, hiçbir zaman kendimizi  birilerine beğendirmenin, birilerine kabul ettirmenin mücadelesi, gayreti içinde  olmadık. Bizim için önemli olan, aziz milletimizin, 73 milyon vatandaşımızın  topyekun düşüncesidir'' dedi.
         Erdoğan, partisinin 
TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmaya, 21 
Mart  1973 tarihinde yaşama 
veda eden Aşık Veysel Şatıroğlu'nu anarak başladı. Veysel'i  bir kez daha rahmetle andığını ifade eden Erdoğan, şunları söyledi:
         ''Aşık Veysel, 'Ben giderim adım kalır/dostlar beni hatırlasın...'  demişti. gerçekten arkasında değer biçilemeyecek bir 
miras ve unutulmayacak bir  isim bırakarak gitti. AK Parti olarak, Anadolu'nun tüm erenlerinin, tüm gönül  mimarlarının olduğu gibi Aşık Veysel'in de gönül dilini kendimize ilham edindik.  Yola öyle çıktık ve o ilhamla o ışıkla yolumuzda yürümeye devam ediyoruz.
         Her zaman söylüyorum; bizim dilimiz gönül dilidir. Biz, milletimizle  aracılar vasıtasıyla değil, doğrudan 
iletişim kuruyor, milletimizle göz göze,  
kalp kalbe bağlantı sağlıyoruz. AK Parti'nin siyasetinde milletle araya mesafe  koymak, milletle aracılar üzerinden konuşmak yoktur. Biz, hiçbir zaman kendimizi  birilerine beğendirmenin, birilerine kabul ettirmenin mücadelesi, gayreti içinde  olmadık. 
Millet bizi beğensin, takdir etsin o bize yeter dedik. Siyaset milletle  yapılır dedik. Millet için yapılır dedik ve o ilkeden hiç sapmamanın gayreti  içinde olduk. Halkı, vatandaşı seçimden seçime hatırlayanlardan olmadık. An be an  kendimizi millet huzurunda muhasebeye çektik ve milletin nazarı doğrultusunda  kendimize gerektiğinde çeki düzen verdik. Kibir, böbürlenme, gurur bizim  kapımızdan içeriye girmedi. Bundan sonra da 
Allah'ın izniyle girmeyecek. 7,5 yıl  boyunca 
ülkemiz için milletimiz için tarihi nitelikte başarılar elde ederken bir  an olsun 
kibir ve gurur batağına saplanmadık. Önemli olan, değerli olan milletin  teveccühü ve takdiridir. Asıl ölçü, millettir dedik ve yönümüz her zaman millete  dönük oldu.
         Şunu altını çizerek ifade etmek istiyorum: Bizim için önemli olan aziz  milletimizin, 73 milyon vatandaşımızın topyekun düşüncesidir. Umumi efkarıdır ki  dış politikayı sırça köşklerden değil, dünyanın dört bir köşesinden ülkemizin  artan itibarından ve öneminden takip ediyorsak, aynı şekilde başarı ve  başarısızlıklarımızı da manşetlerden, ekranlardan, köşe yazılarından değil,  milletimizin hissiyatından takip ediyoruz.''
         
'FARKLI BEKLENTİLERİ OLANLAR''
         
         Erdoğan, kendilerinden farklı beklentileri olanların hayal kırıklığı  yaşayabileceklerini ifade ederek, ''Bizi anlamayanlar, bizim milletle nasıl bir  gönül bağı kurduğumuzu anlamayanlar hayal kırıklığı yaşayabilir. Kendi şahsi  çıkarları milletle örtüşmeyenler, hayal kırıklığı yaşayabilir. Yeter ki  milletimiz hayal kırıklığı yaşamasın'' diye konuştu.
         Hep bu hassasiyetle yürüdüklerini dile getiren Erdoğan, bundan sonra da  aynı hassasiyetle yollarına devam edeceklerini bildirdi.
         Eleştirileri önemsediklerini kaydeden Erdoğan, şöyle devam etti:
         ''Elbette 
eleştirilere dikkat kesiliyor, kimin ne dediğini, kimin ne  d
emek istediğini, ne söylemek istediğini, neye dikkat çekmek istediğini pürdikkat  dinliyoruz. Ama herkesle her konuda birebir aynı düşünmek zorunda değiliz. Bu  doğru da değildir, mümkün de değildir. Biz, nasıl bizim gibi düşünmeyenlerin  düşüncelerine önem veriyor, saygı duyuyorsak, bizim gibi düşünmeyenlerden de aynı  hassasiyeti bekliyoruz. Biz, nasıl herkesin bizimle aynı düşünmesini, bizimle her  konuda ortak hareket etmesini istemiyorsak, böyle bir hakka sahip değilsek, bize  kendileri gibi düşünmediğimiz için veryansın edenler de böyle bir hakka sahip  değildir.''
         
GALATASARAY CAMİASINA BAŞSAĞLIĞI
         
         Başbakan Erdoğan, konuşmasında hayatını kaybeden 
Özhan Canaydın'a da yer  verdi. Canaydın'ı çok sevdiğini ve saygı duyduğunu ifade eden Erdoğan, ''Değerli  dostum, kardeşim, 
Galatasaray Kulübünün üç dönem başkanlığını yapmış olan Özhan  Canaydın'ı kaybettik. Gerçekten, 
spor dünyasında bir beyefendiydi. Örnek bir  insandı. Kendisini tanıdığım andan itibaren karşılıklı dostluğumuz, karşılıklı  görüşmelerdeki hakikaten beyefendilik, kelimeleri, cümleleri seçerken oradaki  tarzı her türlü takdirin üstündeydi'' dedi.
         Canaydın'ın geçirdiği rahatsızlık döneminde evinde ve telefonla  konuştuklarını anlatan Erdoğan, ''takdiri 
ilahi neyse, ilahi tecelli neyse  hepimiz bunu tadacağız, göreceğiz ve bu tecellinin neticesi olarak dün 
akşam  kendisini kaybettik. Ben kendisine Allah'tan rahmet diliyorum. Tüm ailesine,  eşine, çocuklarına ve özellikle Galatasaray Kulübü camiasına ve milletimize  başımız sağolsun diyorum'' diye konuştu.
         
SANATÇILARLA BULUŞMA
         
         Erdoğan, geçen ay İstanbul'da ses sanatçılarıyla bir araya geldiğini  hatırlatarak, Milli Birlik ve Kardeşlik Projesini onlarla etraflıca  konuştuklarını anlattı. Hafta sonunda sineme ve tiyatro sanatçılarıyla gösteri  dünyasının tanınmış simalarıyla ardından da radyocularla bir araya geldiğini  anımsatan Erdoğan, bu tür görüşmelerin 
Türkiye'de ilk kez yaşandığına dikkati  çekti.
   
      İlk kez bir hükümetin 
toplumun farklı kesimleriyle düzenli olarak bir  araya geldiğini, onlarla samimi bir atmosferde fikir teatisinde bulunduğunu,  politikalarına yön verirken bunları dikkate aldıklarını ifade eden Erdoğan,  sözlerini şöyle sürdürdü:
         ''Sanatın ve sanatçının görülemeyeni gördüğüne, söylenilemeyeni  söylediğine inanıyor ve ülkenin geleceği için ülkenin can yakıcı meseleleri için  bunların fikirlerinin desteklerinin, katkılarının hayati derecede önemli olduğuna  inanıyoruz. Çünkü, biliyoruz ki 
demokrasinin temeli 
diyalogdur, uzlaşı  arayışıdır. Farklı düşüncelere saygı göstermektir. Politikaların benimsenmesinde  
katılımcılığı esas almaktır. 
Sanatçılar son toplantımızda da katılımcılar son  derece samimi ve son derece özgür bir atmosferde eleştirilerini cesaretle dile  getirme fırsatını buldular. Biz onlara derdimizi etraflıca anlatırken onların  görüş, eleştiri ve tavsiyelerini de hiç bir kompleks duymadan not ettik.
         Bu ülkede 
terör sorunu üzerine, 
yoksulluk, işsizlik, göç üzerine, töre  adı altındaki insanlık dışı uygulamalar üzerine, 
azınlıklar üzerine, farklı 
inanç  gruplarının sorunları üzerine, 
Romanlar üzerine nice filmler, nice diziler  çekildi, nice oyunlar sahnelendi. Yaşanan acılar, yaşanan dramlar sinema,  televizyon, tiyatro diliyle son derece açık ve net bir şekilde ortaya konuldu.  Ülkenin yakıcı sorunları, sinema ve tiyatro salonlarının duvarlarını aşamadı.  Ülkenin yoksul, itilmiş, ötelenmiş kesimleri, film kadrajından çıkıp devletin  kadrajında kendisine yer bulamadı. Bugün bizim çabamız, mücadelemiz işte budur.  Biz artık tüm bu kesimlerin, sorunların ciddiyetle ele alınmasını istiyor ve  bunun için gayret ediyoruz.''
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip  Erdoğan, muhalefet partilerinden Ana
yasa değişiklik taslağına katkı vermesini  beklediklerini söyledi. Erdoğan, ''
Anayasa Mahkemesi ile 
Hakimler ve Savcılar  Yüksek Kurulunun (
HSYK) üye yapısı da evrensel normlar çerçevesinde değişiyor.  Burada 
yüksek yargının rahatsız olduğu bir konu var. Nedir? Sadece 'ben, biz'  diyorlar'' dedi.
        
         Türkiye'yi her alanda geleceğe taşıyacak, coşturacak, atılıma geçirecek,  şaha kaldıracak bir adımın arifesinde bulunduklarını belirten Erdoğan, şunları  söyledi:
         ''Şu hususta toplumun hemen her kesiminin 
ittifak halinde olduğunu  biliyoruz. Türkiye, mevcut Anayasa ile çağdaş uygarlık yolunda layık olduğu  noktalara ulaşamıyor. Bir çok alanda gereken gelişme ve ilerlemeyi ortaya  koyamıyor. Gereken anayasal değişiklikleri yapmadan demokrasisine, ekonomisine,  dış ve iç politikasına, sosyal yaşamına, yeni kazanımlar katamaz. Eğer daha  yükseği hedefliyorsak, elimizde olanları yeterli görmüyorsak, daha üst seviyeleri  gözümüze kestirmişsek, toplumumuzun ihtiyacı olan 
düzenlemeleri yapmak  durumundayız.''
         Başbakan Erdoğan, bunların toplumun genel kanaati olduğunu kaydetti. ''Ne  zamana kadar?'' diye soran Erdoğan, şöyle devam etti:
       
  ''Bizim taslağını dün muhalefet partilerine teslim ettiğimiz ana kadar.  Şimdi biz kendilerinden bu taslağa katkı bekliyoruz. Şunu çok iyi biliyoruz;  Anayasaya yönelik beklentilerin mahiyeti, kapsamı farklı olabilir. Ancak yaygın  bir şikayetin olması, değişim konusunda güçlü bir toplumsal irade olduğunu  yaptığımız bu araştırmalar ortaya koydu. Biz bunları sıradan değil, kamuoyu  araştırmalarını da yapmak suretiyle tespit ettik ve adımı da buna göre attık.  İşte bu 
taslak, gelişen ve büyüyen Türkiye'nin, artık kabına sığmayan bir  Türkiye'nin ihtiyaçlarını içeren bir taslaktır.''
         Taslağın içeriği hakkında bilgi veren Erdoğan, taslağın, 3'ü geçici madde  olmak üzere toplam 26 maddeden oluştuğunu hatırlattı.
         
''HEP 'BATI' DİYORSUNUZ, BATI BUNU BÖYLE YAPIYOR''
         
         Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
         ''Kanun önünde eşitlik ilkesi güçleniyor. 
Çocuklar, yaşlılar ve  engelliler gibi özel surette korunması gerekenler için pozitif ayrımcılık  getiriyoruz. Özel hayatın gizliliği, yerleşme ve 
seyahat hürriyeti, ailenin  korunması ve 
çocuk hakları alanlarında son derece çağdaş ve demokratik  düzenlemeler taslakta yer alıyor. Memurlarımızın uzun yıllardır mücadelesini  verdiği toplu 
sözleşme hakkı nihayet taslak bir metinle somut bir karşılık  buluyor. Siyasi partilerin kapatılmasına ilişkin düzenleme, yine evrensel hukuk  normları çerçevesinde, yeniden şekilleniyor. Yüksek Askeri 
Şura kararları ile  ilgili, kamuoyunun talep ve ihtiyaçları doğrultusunda yargı yolu açılıyor. Askeri  
mahkemelerin sadece askerlikle ilgili suçlara ait davalara bakmaları getiriliyor.  
Anayasa Mahkemesi ile HSYK'nın üye yapısı da evrensel normlar çerçevesinde  değişiyor. Fakat ben bazı şeylere şaşıyorum. Metni mi okumadılar, taslaktan mı  haberleri yok? '
Parlamento HSYK'yı, düzenleyemez veya HSYK'nın içine Parlamento  üye veremez.' HSYK'nın içinde Parlamentonun onayı ile oraya gelecek bir tane üye  yok. Kim var? Sadece, bugüne kadar ve AB normlarında olduğu gibi, 
Adalet Bakanı  ve müsteşarı var. Bu dünde vardı, bugünde var, AB normlarında da var.
        
 Yapılan yeni düzenlemede ne var? Yeni yapılan düzenlemede ise birinci  derecedeki, yani ilk derece mahkemelerinden de yine onların seçtiği, Parlamento  ile yakından uzaktan alakası yok...  Türkiye genelinde bunun seçimi yapılacak ve  onlar kendi içlerinden, savcısı, hakimi neyse, oradan bu seçimi adaylar arasından  yapacak ve belirleyecek, onlar yapacak. Burada yüksek yargının rahatsız olduğu  bir konu var. Nedir? Sadece 'ben' diyorlar, 'biz' diyorlar. 'Nereden çıktı  diyorlar şimdi bu ilk mahkeme? Olmaz böyle bir şey. Bunu ancak biz belirleriz'  diyorlar. Birinci derecedeki hakim ve savcılar kim? Bunların sizden farkı ne?  Onlardan da oraya rahatlıkla gelebilir. Dünya bunu zaten böyle yapıyor. Bak  AB'deki üye ülkelere, çoğunda bu uygulamaları göreceksin. İlginç olan şey budur.  Oralarda aslında bunun belirlemesini Parlamento yapar. Bak biz burada  Parlamentoyu devreye sokmuyoruz, oralarda Parlamento yapıyor bunu. Bunu halkıma  özellikle duyurmak istiyorum. Bunu kendileri de çok iyi biliyorlar aslında. Ama  bildikleri halde, 'hayır Parlamento bu işe karışamaz' diyorlar. Batı yapıyor bunu  işte. Hep '
batı batı batı' diyorsunuz, batı böyle. Böyle yapıyor bunu. AB üyesi  ülkelerin hepsini masaya yatırdık, hepsinde de durum bu.''
AK Parti Genel Bakanı ve Başbakan Recep Tayyip  Erdoğan, Anayasa değişiklik taslağıyla ilgili muhalefetin tavrına ilişkin,  ''Hepsi ipe un seriyor. Ama bizim ne ipe un sermeye ne de bu kadar geniş vakte  artık tahammülümüz yok'' dedi.
         Partisinin TBMM Grup toplantısında konuşan Erdoğan, 
Anayasa değişikliği  taslağına değindi. Taslağın içeriği hakkında bilgi veren Erdoğan, taslağa göre,  geçici 15. maddenin Anayasadan çıkarıldığını hatırlattı. Taslağın içerdiği  düzenlemelerde, 
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının gelişmiş, 
modern bir ülke  anayasası olma yolunda yeniden ele alındığını anlatan Erdoğan, şunları kaydetti:
         ''Bu taslak, kişisel beklentilerle değil, Türkiye'nin ihtiyaç ve  taleplerini gözeten bir mantıkla hazırlanmıştır. Eğer böyle bir düşünce olsaydı,  aynen AB üyesi ülkelerde olduğu gibi derdik ki, 'Parlamento HSYK'nın şu kadar  üyesini belirleyecek.' 
Hayır, hiç böyle bir şey yapmadık. Çünkü bunu bu şekilde  değerlendireceklerini biliyorduk. Bir gerilim olsun istemiyoruz. Bunun artık şu  kadarını da kürsü tespit etsin. Bunu ortaya koyduk. Kürsü dediğimiz, ilk derece  mahkemeleridir. Bundan bile rahatsız oldular. Yani düşünebiliyor musunuz, yargı  kendi içindeki ilk derece mahkemeleri hazmedemiyor. Bak 
İtalya'ya... Bakıyorsun,  İtalya tamamıyla açıyor bu noktadaki değerlendirmesini tüm yargıya ve onlar  seçimini yapıyor, oraya getiriyor. Bu taslak, AB ile katılım müzakerelerini  yürüten, dünya ile entegre olmaya çalışan, güçlü bir ülkenin yolunu önemli ölçüde  açacak bir taslaktır. Bu taslak böyle bir taslaktır.''
       
  İki hususun altını özellikle çizdiğini ifade eden Erdoğan, yasaları ve  Anayasayı 
siyasi partiler ya da 
Hükümetlerin değil, TBMM'nin yaptığını kaydetti.  Uzlaşma Komisyonununda bir taslak hazırlanmadığı, hazırlanamadığı için de AK  Parti olarak kendilerinin hazırladığını anlatan Erdoğan, bunu TBMM gündemine  taşıdıklarını ifade etti.
         
Bunu 
Meclis gündemine taşıyanların milletvekili olduğuna işaret eden  Erdoğan, ''Uzlaşmaya yanaşmadıklarına yönelik elimizde belgeler var. Biz yine de  diyoruz ki uzlaşma... Yine de arkadaşlarım tek tek kapıları çalıyorlar,  uzlaşma... 'Gelin uzlaşalım. Gelin buraya katkınızı verin' diyoruz. Kapıları  çalan yine biziz. Olur ki onlar da buna katılımda bulunurlar, katkı verirler ve  bu katkıyla bunu daha güçlü bir şekilde hazırlarız'' diye konuştu.
         
''BÖYLE SUDAN BAHANELER OLUR MU?''
         
         Muhalefetin daha tasarıyı okumadan, ''Niye Mecliste hazırlanmadı,  
Başbakanlıkta, AK Parti Genel Merkezinde  oturdular çalıştılar, Parlamentoda  çalışmadılar'' dediğini belirten Erdoğan, şöyle konuştu:
         ''Böyle sudan bahaneler olur mu Allah aşkına? Başbakanlık dediğiniz  nedir, neresidir, Türkiye'nin dışında bir yer mi? Adlet Bakanlığı ve her türlü  bakanlığın bağlı olduğu bir makam...Benim arkadaşlarımla böyle bir çalışmayı  yapmamda daha 
doğal ne olabilir? Ben ve arkadaşlarım, bu parlamento içinde  milletvekili değil miyiz,  milletvekiliyiz. Sen bizim milletvekilliğimizi nasıl  görmemezlikten gelirsin. Uzlaşma Komisyonununa kendilerinden 
eleman istenir  eleman vermezler, temsilci istenir temsilci vermezler. Bir diğeri de bakarsın,  'İnceleyeceğiz ama biz bu işi seçimden sonraya düşünüyoruz.' Hepsi ipe un  seriyor. Ama bizim ne ipe un sermeye ne de bu kadar geniş vakte artık  tahammülümüz yok. ''
         Hazırlananın bir taslak olduğuna dikkati çeken Erdoğan, taslağın  hazırlanmasında daha önce siyasi partiler, 
sivil toplum örgütleri, farklı kurum  ve kesimlerce dile getirilen hususların dikkate alındığını, çalışma ve  raporlardan yararlanıldığını söyledi. Erdoğan, ''Bunun içinde aslında CHP'nin,  MHP'nin, değişik sivil toplum örgütlerinin söyledikleri de var. Bunların hepsini  masaya yatırdık. Bunlar değerlendirilerek bu 
hazırlık yapıldı. Her türlü öneriye,  eleştiriye, yapıcı katkıya hafta sonuna kadar biz açığız ve hazırız. Bu kadar  açık söylüyorum. Taslakları kendilerine verdik, her türlü eleştirilerini, ilave  ne düşünüyorlar, bunu beklemeye hazırız'' diye konuştu.
         
''DAHA NE YAPACAĞIZ?''
         
         Erdoğan, daha ne önerdikleri belli olmadan, kategorik olarak bu çalışmaya  karşı tavır takınılmamasını istediklerini, ancak daha dünden itibaren toptancı  tavrın takınılmaya başlandığını söyledi. Uzlaşma noktasında son derece samimi bir  duruş içinde olduklarına dikkati çeken Erdoğan, arkadaşlarının dün siyasi  partiler nezdinde diyalog turlarını başlattıklarını, yüzde 1 ve üzerinde oy  almış, Parlamento içi ve dışındaki tüm siyasi partilerin ziyaret edileceğini  hatırlattı. ''Daha ne yapacağız? Yani biz milletvekili olma kaydını aramıyoruz.  
Milletvekili olsun, olmasın bu ülkede bu anayasaya katkısı olabilecek herkese,  her kesime gidiyoruz'' diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
         
''İstiyoruz ki katılımcı bir Anayasayı ortaya koyalım. Siyasi partilerin  yanı sıra sivil toplum örgütlerini de arkadaşlarım ziyaret edecekler. Mümkün olan  en geniş kapsamda uzlaşma çabalarını sürdürüyoruz, sürdüreceğiz. Dün akşam aynı  zamanda medyanın 
Ankara temsilcileri ki 41 medya temsilcisi toplantıya katılarak,  arkadaşlarım kendileriyle aynen bu çalışmayı sürdürdüler. Her kesim istiyoruz ki  bilgi sahibi olsun. Türkiye'nin bu talebi, bu ihtiyacı artık daha fazla  geciktirilemez. Siyaset bugün bir kez daha samimiyet sınavındadır. Anayasanın  değişmesi gerektiğini her fırsatta vurgulayanların, bugün gelip katkılarını  ortaya koymalarını bekliyoruz. 'Bu Meclis Anayasa yapamaz' demek, Meclisi ve  siyasetçinin kendisini inkarıdır. Anayasa değişikliğini belirsiz bir geleceğe  ertelemek, Türkiye'ye 
vakit kaybettirmektir. 
Seçime bir gün bile kalmış olsa, bu  Meclis milletin yetkisine sahiptir. Milletin kendisine verdiği yetkiyle yasa ve  Anayasa yapabilir. Arkadaşlarımın ziyaretin ardından muhalefet partilerinin   yaptığı ilk açıklamaları, doğrusu çok aceleci gördüğümü ifade etmek, kapıların  henüz kapanmadığına ben inanmak istiyorum. Türkiye'yi daha demokratik, modern ve  evrensel normları benimsemiş anayasal düzenlemelere kavuşturmak noktasında  çekinceli davrananların tarih ve millet önünde 
hesap veremeyeceklerini burada  hatırlatmak isterim.''
         
''HİÇBİR ERKİ ETKİ ALTINA ALMAYA ÇALIŞMIYORUZ''
         
         AK Parti olarak ısrarla diyaloğa, mutabakata vurgu yaptıklarını belirten  Erdoğan, ''Biz kişisel düzenlemeler yapmıyoruz. Kendi taslağımızı dayatmıyoruz.  Hiç kimseyi, hiçbir kurumu, hiçbir erki etki altına almaya çalışmıyoruz ve böyle  bir şey asla söz konusu olamaz. Biz evrensel normları, çağdaş kriterler kendimizi  ölçü alıyoruz, gelişmiş ülkeler bunu nasıl başardıysa aynı yoldan yürüyerek  düzenlemeleri şekillendirmeye çalışıyoruz'' dedi.
         TBMM'nin Anayasa değişikliği yapma iradesine, kabiliyetine ve hakkına  sahip olduğunu, bu yetkinin varlığının demokrasi ve milli iradenin doğal sonucu  olduğunu kaydeden Erdoğan, şöyle konuştu:
        
 ''TBMM'nin yapacağı düzenlemeleri, kuvvetler ayrılığı gibi görmek; bir  kuvvetin diğer kuvvetlerin yetkisini 
gasp etmeye çalışmasından başka bir anlam  taşımaz. Kuvvetlerin yetkisini kullanmasını, görevini yapmasını alay konusu  yapmak, ancak demokrasiden ve hukuktan nasibini alamamakla izah edilebilir.  Parlamentonun görevi yasamadır, yasa çıkarmaktır. Kendini bilen, yetkisini,  hukukunu bilen, hukuka ve demokrasiye inanan aklı başında hiç kimse, millet  iradesini, demokrasiyi, hukuku yaralayan, küçümseyen ifadelerde bulunamaz. Biz  bugüne kadar millet iradesine ve Meclis iradesine gölge düşürmedik. Bu iradeyi  ipotek altına almak isteyenlere fırsat vermedik, bundan sonra da vermeyeceğiz.  Hiç kimse 'Türkiye'nin kendine özgü yatları var, özel durumu var' diyerek, bu  ülkeyi ve bu milleti ileri demokrasi ve çağdaş hukuk standartlarından mahrum  bırakamaz. Siz hem çağdaş dünya diyeceksiniz, hem çağdaşlıktan dem vuracaksınız,  hem de 3. dünya ülkelerinde bile olmayan bir geriliğe bu aziz milleti mahkum  etmeye çalışacaksınız. Kusura bakmayın buna ne biz göz yumarız, ne Türk milleti  anlayış gösterir. Bir tarafta, 
Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün '
Egemenlik kayıtsız  şartsız milletindir' demek suretiyle, savaşların en kritik olduğu anda bile bu  çatının altına gelmek suretiyle karar verdiği günleri konuşacağız,  hatırlatacaksınız, ama bu çatının altında yasama görevini ifa edenlere de kalkıp  insafa sığmayan yakıştırmalar yapacaksınız, ahlaki olmayan yakıştırmalar  yapacaksınız. 
Avrupa ülkelerinde, gelişmiş dünyada hangi standartlar varsa, ne  tür ileri düzenlemeler varsa, Türkiye'de de onlar olmalıdır. Biz birilerinin  imtiyazını korumaya değil, Türk milletini imtiyazlı hale getirmeye, Türk  milletinin hukukunu korumaya çalışıyoruz. Bizim farkımız bu...''
Başbakan Recep 
Tayyip Erdoğan, bir referanduma  gerek kalmadan TBMM'nin Anayasa değişikliğini gerçekleştirmesini ve bir kez daha  tarih yazmasını umut ettiğini söyledi.
         
Erdoğan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, ''Her fırsatta  kendilerini siyasi taraf haline getiren, siyasetçi gibi konuşan, hukuki değil  siyasi yaklaşımlar içinde olan bir kısım yüksek yargı mensupları da önce  kendileri kuvvetler ayrılığına saygı göstermeli, yürütme ve yasamanın alanına  müdahale etmekten, bu organların yetkilerini ele geçirmeye çalışmaktan  vazgeçmelidirler'' dedi.
         
''Hele hele 'yargıyla dalga geçiyorlar' gibi nezaketten uzak, bulunduğu  konumun ağırlığından ve ağırbaşlılıktan uzak, milli iradeyi hafife alan  açıklamaları çok talihsiz bir yaklaşım olarak değerlendirdiğini'' belirten  Erdoğan, ''Hele hele tanıdıklarımdan bu tür yaklaşım görmek doğrusu beni çok daha  üzmüştür. Hiç beklemediğim, bu tür arkadaşların böyle yaklaşımda bulunması, ki  bizi de az çok tanıdılar, ciddi manada üzdü'' diye konuştu.
         
Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
         
''Birçok Avrupa ülkesinde Anayasa Mahkemesi üyelerini meclisler,  parlamentolar, konseyler seçecek, Türkiye'de Meclise öcü gözüyle bakılacak,  Meclisin iradesi yok sayılacak. Böyle bir çarpık anlayış olabilir mi? Çağdaş  Batıda meclisin üye seçmesi demokrasinin meşruluğunu göstermesi açısından çok çok  önemsenecek, Türkiye'de ise 'siyasallaşma' diye 
tehlike olarak lanse edilecek.  Böyle bir şey olabilir mi? Kusura bakmasınlar. Bu millet artık uyandı. Bu tür  kandırmacalara, hukuki olmayan söylemlere artık 
prim vermiyor.
         
Taslağımızda HSYK üyelerinin seçiminde kürsüye atıf yapıyoruz. Kim bu  kürsü? Meclis mi, hükümet mi, AK Parti mi? Hayır. Ya kim? Birinci derecede  mahkemelerin hakim ve savcıları. Yani HSKY üyelerini seçiminde hakim ve savcılara  seçme hakkı verilmesini eleştirmek nasıl bir mantıktır. Doğrusu ben bunu  anlamakta zorlanıyorum ama yüce milletimizin bunu gayet iyi anlayacağını  biliyorum.
         
Gösterilen tahammülsüzlük AK Parti'ye yönelik değildir, sergilenen  tahammülsüzlük millet iradesinedir, demokrasiyedir, çağdaş hukuk normlarınadır,  değişim iradesinedir, bu hazmedilemiyor. Türkiye'de artık ideolojik hesaplarla,  siyasi korkularla, statükocu anlayışlarla değişimin, gelişimin önünü kimse  kesemez. Millet, değişim istiyor, ileri demokrasi, çağdaş bir hukuk sistemi  istiyor. Kendi iradesine ipotek konulmaması istiyor.
        
 Anayasa değişikliğine yönelik hazırladığımız çalışma, milletimizin talep  ve beklentisinin bir sonucudur. Temenni ediyorum ki, siyasi partiler de  milletimizin bu çağrısına 
kulak verir. Bu tarihi adımın atılmasına katkıda  bulunur. Ben bir referanduma gerek kalmadan TBMM'nin bu değişiklikleri  gerçekleştirmesini ve bir kez daha tarih yazmasını umut ediyorum. Yok eğer bu  gerçekleşmezse 'söz sahibi millettir, karar milletindir' der ve millete gider,  aziz milletimizin takdirine meseleyi sunarız.''
        
 Sürecin ülke, millet ve demokrasi için hayırlı olmasını dileyen Erdoğan,  ''Bireysel başvuru noktasında bunun Anayasa Mahkemesine verilmesi eleştiriliyor.  Öbür yandan da bakıyorsunuz ki yargı, 
Yargıtay 'elimizde milyonlarca birikmiş  
dosya var' diyor. İşte yükünü hafifletiyoruz daha ne istiyorsun? Anayasa  Mahkemesinde de üç tane daire teselsül ediliyor bu çalışmayla ve onlar da  bireysel başvuru hakkını kabul etmek suretiyle dışarıya gitmekten alıkoyacak bir  bireysel başvuru zeminini oluşturuyor. Bunlar Türkiye'yi yükseltecek, büyütecek,  Türkiye'nin geleceğini bugünden aydınlatacak son derece hayırlı girişimlerdir.  Ben bu girişime emek veren herkesi şimdiden kutluyorum'' dedi.
       
  Grup toplantısının ardından MHP'den 7, DP'den 7 ve DSP'den 1 belediye  başkanı AK Parti'ye katıldı. Başbakan Erdoğan, partisine katılanlara ''hoş  geldiniz'' diyerek, 
rozet taktı ve fotoğraf çektirdi.
AA