Çanakkale'nin çanağı
Herif papağan gibi yinelemiş gene, emperyalistler Çanakkale'ye saldırdılar!
Adın
Osmanlı İmparatorluğu... Başkaca,
Alman İmparatorluğu ve AvusturyaMacaristan İmparatorluğu'yla müttefiksin... O kadar ki, buna "Dreikaiserbund" diyorlar, üç imparator birliği, Wilhelm, Franz-Josef ve Reşat...
Savaşa bilerek ve isteyerek kendin girmişsin, girmek için çırpınmışsın, ilk saldırıyı da sen yapmışsın... Bütün önemli komuta kademelerini Alman subaylarına vermişsin... Atının üzengisine kadar bütün "teçhizat ve mühimmatın" Almanya'dan geliyor...
Hayır, bizim bir hatamız yoktu, adi emperyalistler durup dururken üstümüze saldırdılar!
Bir başka zavallı da,
İlber Ortaylı "savaşa girmemeliydik" deyince çok burulmuş, "Enver Paşasını" kurtarmaya çalışıyor. İlber Ortaylı
profesör olduğu için, bana ettiği hakaretleri ona edemiyor.
Bu tür zavallılara
yanıt yetiştirme çabalarıma çoktan son verdim. Kendi karanlıklarında boğulurlar ya da ilkokul üçüncü
sınıf öğrencilerini etkileyecek yazılar yazarlar.
Fakat burada mesele Çanakkale'nin kendisi değil...
Turgut Özakman Çanakkale'yi yazdı, "öteki kadar" satmadı, sıkıntı bu! Öteki dediğim, Çılgın Türkler.
Dağı taşı kitaba boğdular, kitaplar öylece duruyor tepeleme...
Bu sefer tutmadı bu iş. Eksik eğitimli yarıaydınlara mal satıp para kazanacaklardı, eskisi kadar yürümedi.
Ne yapmak lazım? Ulusalcı
arkadaşa arka çıkmak lazım.
Ulusalcı arkadaş,
Hürriyet Gazetesi'nin kitap yayınlanmadan birkaç gün önce kendisiyle yaptığı reklam amaçlı söyleşide, "bu kitabı yazarken şehitlerimiz omuz başımda durdular, bana yol gösterdiler, yazdıklarımı denetlediler" demişti...
Arkadaş Atatürkçü, yani laik... Çağdaş yaşamdan ve bilimin öncülüğünden yana.
Fakat şehitlerden el almadan çalışamıyor. Öte yandan, dinci ve gericilere
doğal olarak çok kızıyor.
Çünkü onlar, "Çanakkale savaşını, askerimizin önüne düşen ve ona yol gösteren yeşil cüppeli dervişlerin
yardımları ve dualarıyla kazandığımızı" söylüyorlar!
Vay karanlık beyinli, örümcek kafalılar...
Dervişin ruhu çarpışmada yol göstermez. Bu, gericiliktir. Fakat şehidin ruhu, kitap yazan arkadaşa mutlaka bir şekilde yardım eder. Dikte ettiremese bile ilk provaya mutlaka bir göz atar, yanlışları düzeltir, "hayır, ben orada değil şurada ölmüştüm evladım" gibi uyarılarda bulunur. Bu, ilericiliktir.
Şimdi anladınız mı sevgili dostlarım, bu satırların yazarı neye karşıdır?
Atatürk'e değil, asla... Atatürkçülüğün "esnaflığını" yapanlara.
Atatürkçülüğe değil, asla... Atatürkçülük adına yapılan hıyarlıklara.
Yüz binlerce okuyucu anladı, ağabey anlamadı.
Çünkü utanma duygusunu gerilerde bıraktığı gibi vicdan kontağını da kapatmış.
ENGİN ARDIÇ/SABAH