Geçtiğimiz hafta, genel itibariyle askerin yanında taraf alan iki muhalefet partisi ile
Genelkurmay Başkanı
Yaşar Büyükanıt arasında, Irak'ın kuzeyine yapılan
operasyonun bitirilmesiyle başlayan tartışmalar yaşanmaya başladı. Dün grup toplantılarında askerle ilgili bir sorunu ifade etmediklerini,
eleştirinin hedefinde hükümetin olduğunu açıklayan
Baykal ve Bahçeli'nin ifadeleri tarafların karşı karşıya geldiği izlenimini uyandırsa da, böyle düşünmeyenler de var.
Sabah gazetesi yazarı
Emre Aköz de bunlardan biri. Aköz, bugün kaleme aldığı yazısında,
Genelkurmay Başkanı tarafından muhalefete yöneltiliyor gibi görünen
cevapların gerçek muhatabının başka bir kesim olduğunu iddia ediyor.
İşte Emre Aköz'ün
Özkök gibi Büyükanıt'a da 'dinci' diyorlardır başlıklı yazısının tamamı:
Genelkurmay Başkanı
Org. Yaşar Büyükanıt'ın,
CHP lideri
Deniz Baykal ve MHP lideri
Devlet Bahçeli ile girdiği polemiği baştan beri tuhaf buluyorum.
Daha önce de yazdım:
Askeriye işinden biraz olsun anlayan bir kişi... "Bu tip bir operasyonun" kısa süreceğini bilirdi... Zaten CHP milletvekili,
emekli büyükelçi Şükrü Elekdağ gibi, daha operasyonun başında, " Bu iş 8-9 günü geçmez " diyenler oldu...
Asker olmayan bir kişi bu tahmini yapabiliyorsa... Asker kökenli birçok yetkilisi olan partiler haydi haydi yapar.
O halde... Genelkurmaya yöneltilen... " Niye daha uzun kalmadın?.. Niye içeride parça bıraktın?.. Nasıl olur da
PKK'ya paye verirsin " gibi eleştirilerin anlamı neydi?
Muhalefetin bir numaralı görevi soru sormaktır! Bu sorular mantıksız olabilir. Cevaplarsın, olur biter.
Peki... Tarihsel olarak, askeriye ile aynı mevzide olmaya hevesli bu iki parti... Nasıl oldu da Org. Büyükanıt'ın " sürekli ve ısrarlı " hedefi haline geldi?
Geçen hafta taraflar kapıştı... Hemen tüm kamuoyu ayıpladı... Kısa bir sessizlikten sonra Büyükanıt tekrar parladı. Niye?
Ben... 27
Nisan ( 2007 ) gece yarısı bildirisinde de ilham alarak... Org. Büyükanıt'ı zor durumda bırakan "asıl" eleştirinin dışarıdan değil, içeriden geldiğini düşünüyorum.
Yani Büyükanıt "aslında" Baykal'a ve Bahçeli'ye değil... Onların dile getirdikleri türden eleştiriler yapan, daha alt düzey subaylara cevap vermekte...
Tahminimin dayanağı şunlar:
-
Askeriye bünyesinde muhalefeteleştiri ... " Niye daha sert, daha milliyetçi, daha laik olmadın " şeklinde yapılır. Gerçek olmasa dahi üzerine ABD'nin gölgesi düşmüş... Beklenenden daha kısa sürmüş... Teknik ve siyasi bilançosu kuşkularla dolu bir operasyon... Kim bilir ne fırtınalar koparmıştır!
- Eski başkanlardan Org.
Hüseyin Kıvrıkoğlu, "Ben
Hilmi Özkök'ün GK Başkanı olmasını istemiyordum" diye açıklama yaptı. Niye istememiş? Efendim, " irtica ile mücadelede yetersiz buluyormuş " onu. Bu demecin asıl hedefi, bence şu an emekliliğini sürdüren Özkök değil, görevi başındaki Büyükanıt'tır...
Sonbahardaki PKK saldırılarından sonra
Hükümet (ve ABD) ile
işbirliği yapan
komuta kademesi muhakkak ki eleştiri alıyordur.
Malum "
darbe günlüklerinden " hareketle eminim ki Büyükanıt için de, " Özkök gibi dinci çıktı " diyenler vardır! Eminim, çünkü: O âlemlerin jargonunda; hükümetle takışmıyorsan, darbe numaraları içine girmiyorsan, " dinci " oluyorsun.
- Tahminimin son ayağını ise, bazı subayların internet sitelerine düşen, "darbe" imalarıyla dolu konuşmalarının ardından... GK 2'nci Başkanı Org.
Ergin Saygun'un yorumu oluşturuyor: "Bu ses kayıtlarının Yüksek Askeri
Şura ( YAŞ ) öncesinde gündeme gelmesi dikkat
çekici. Montaj olabilir. İnceliyoruz."
Ben size söyleyeyim: Bakış açıları, üslup ve vurgulamalar; o konuşmanın " gerçek kadar gerçek " olduğunu gösteriyor. Yani: " Bu kişiler öyle laflar eder mi? " Eder! " Peki hakikaten ettiler mi? " Bilmiyorum.
Son bir spekülasyon ve hatırlatma: "Yüksek Askeri Şura, Genelkurmay Başkanı'nın istemi üzerine de o yıl içerisinde ayrıca toplanabilir." (YAŞ Kanunu, madde 4.) Aman sicillere dikkat!