Çiçek, Gazikent Üniversitesi 2011-2012 akademik yılı açılışındaki konuşmasında, bağımsızlığın sadece şekli olmadığını, kültürle, sanayiyle, beyinle ve zihinle bağımsız olmak gerektiğini belirtti.
Bağımsız olmama adına milletin gençlerinin birbirine düşürüldüğünü dile getiren Çiçek, ''Bugün burada ön sırada oturan arkadaşlarımız, klasik tabirle 68 kuşağı yani
soğuk savaşın en acımasızca bizi birbirine düşürdüğü dönemin insanlarıyız. O dönem üniversitedeyiz.
Türkiye soğuk savaşın en yoğun şekilde devam ettiği ülkelerin başında geliyor. Birbirimize düşürdüler, sağcıyız, solcuyuz.
Allah rahmet eylesin. Ben rahmetli
Özal ile tanışmasaydım, bugün hala sağ yumruğu kaldıran adam olurdum. El sıkmayı ben ondan öğrendim. Şimdi
yumruk sıkacak gençlere değil, el sıkacak insanlara ihtiyaç var'' dedi.
Çiçek, şöyle konuştu:
''Bugün anayasa da yapılacaksa, adam gibi bir gelişme kaydedeceksek, yozlaşmadan, yabancılaşmadan çağdaşlaşacaksak, birbirimizin elini sıkmaya, birbirimizle kucaklaşmaya...Şimdi herkes yeni bir anayasadan bahsediyor.
Anayasa için de böyle bir ortama ihtiyaç var. Tüfek menzilinde anayasa yapılamaz. Kavga ortamında anayasa yapılamaz. Barış ortamında, huzur ortamında, birbirimizi anlayabildiğimiz ortamda anayasa yapılabilir. Onun için bu coğrafyada inşa ettiğimiz medeniyetin evveliyatına baktığımızda çok ciddi kültür hareketleri olmuş, çok ciddi farklı fikir hareketleri olmuş. Bir zata, gelip sormuşlar bu işin önderi olan birisine, kimdir o mesela... Anadolu'daki insanların çoğu Hanefi mezhebinden deriz. biz Hanefiyiz, Şafi olanlarımız var, başkaları var onlardan birisine gidip sormuşlar. Bak filanca zat böyle böyle diyor ne diyorsunuz deyince, söylediği cümle şudur; 'benim söylediğim doğrudur ama onun söylediğinin de doğru olma ihtimali vardır.
Yani bir ön yargıyla, benimki doğru onunki yanlıştır deyip silip atmıyor. Benimki doğru şu gerekçelerle ama siz onu da dinleyin, onu da dikkate alın, ona da
kulak kesilin. Onu da siz kendi beyninizde kendi dimağınızda bir
analiz konusu yapın. Onun söylediğinin de doğru olma ihtimali vardır. Eğer gelecek inşa edeceksek, Türkiye'ye hakim olması gereken, siyasetine de üniversitesine de,
toplum hayatımızda da hakim olması gereken husus ön yargılardan uzak, hepimizin bu ülkenin vatandaşı olduğumuzun farkında olarak, bunun gururunu duyarak, bunun sorumluluğunu taşıyarak, kime karşı önce tarihimize karşı, milletimize karşı ve gelecek nesillere karşı bunun farkında olarak bir gelecek inşa edebiliriz. Sizi temin ederek ifade edebilirim ve inanarak söylüyorum ki dünyada hiçbir milletin geleceği bizimki kadar garanti değildir eğer bunun şartlarını yerine getirebilirsek. Bunun tecrübesi var, birikimi var, bunun kültür altyapısı var,
inanç altyapısı var v
e devlet olarak de tecrübemiz var. Yeter ki, bunların hepsini bir araya koyup yeni bir şey ortaya koyalım. Değilse geçmişin zaferleriyle, geçmişin hatıralarıyla övünmek bizim hakkımız da değil haddimiz de değil. Her nesil kendi döneminde bir şey ortaya koyabilmelidir.''
BAŞKASININ DEĞİRMENİNE SU TAŞIYACAK KAVGA
Çiçek, bir gecede 70 kadırgayı
Haliç sırtlarından indirip o muhteşem zaferi gerçekleştiren, kahramanlarla, komutanlarla, askerlerle, sultanlarla övünüldüğünü, ancak bir deprem olduğunda 7 günde 7 dozeri deprem bölgesine indiremeyenlerin bir şeyle övünmeye hakkı olmadığını, oturup nerede yanlış ve eksik olduğunun gözden geçirilmesi gerektiğini kaydetti.
1947 doğumlu olduğunu, aklı erdiği günden beri bir kutuplaşma, bir kamplaşma olduğunu ifade eden Çiçek, şunları anlattı:
''Önce ilerici gerici dedi, 15 yılımızı yedi. Şimdi geriye bakıyorum, kim ilerici, kim gerici, neye göre ilerici dedik, neye göre gerici dedik. Eğer birisi ceketi şöyle giyiyorsa ilerici oldu, öbürü gömleği giyiyorsa gerici oldu. 15 yıl bu ülkenin gençlerini bu
kavgayla meşgul ettik. Ondan sonra geldik 66'da girdim üniversiteye. Biz kitapla, defterle geldik, okuyacağız diye geldik. Ailemizin okuyan bir iki kişisinden biriyiz hepimiz. Bir sene zar zor üniversiteye gittik. Sonra birileri ellerimize birer
sopa tutuşturdu. Kim kimi, Ahmet ile Mehmet kavga ediyor, hepsi bu ülkenin çocuğu, hepsi bu ülkenin insanı. Sonra geriye dönüp baktığımızda bizi kavgaya tutuşturanları ne yanımızda gördük ne arkamızda gördük, kaybolup gittiler.
O bitti bu defa şimdi yaşadığımız hepimizin yüreğini yakan... ama şuna kesinlikle inanıyorum ki başkasının değirmenine su taşıyacak olan bir kavgayı Türkiye sürdürüyor. Şehitlerimizi rahmetle anıyoruz. Gazilerimizi minnetle, şükranla anıyoruz. Onlar sayesinde biz burada varız ve bu konuşmaları yapıyoruz. Geriye dönüp bakın bu kavga kimin işine yarıyor. Ne Hasan'ın işine ne Haso'nun işine yarıyor. Kimsenin işine yaramıyor. Onun arkasındakilerine bir bakmak lazım. Elin oğlu aklı veriyor ekmeği vermiyor. Bu ata sözüdür. Elin oğlu aklı verir ekmeği vermez. Aklı verirler,
silah verirler,
mühimmat verirler, eğitirler kamplarında
patlayıcı verirler, sonra da git kendi insanını öldür derler. Öldürdüğün kim, sözüm ona hukukunu korumaya çalıştığın adam. 2 yaşındaki çocuk, hamile kadın, eli öpülesi
yaşlı insan, kim senden, senin parçan. Sana aklı veren kim? Onlar uzaklarda. İşin bu noktasında üniversitelere çok önemli görevler düşüyor. Şimdi biz bu gerçeği kendi insanımıza anlatamazsak. Nasıl atacağız, evvela halkın içine giderek.''
GÜZEL BİR GELECEK
Çiçek, aradan zaman geçip geriye dönüp baktıklarında, havaalanında kendisinin
bakan o arkadaşlarının kendilerini karşılamaya geldiklerinde kendi kendilerine, ''biz o zaman niye kavga ettik?'' diye sorduklarını ifade etti.
''Sen o zaman her şeyi devletleştiriyordun, ben de millileştiriyordum'' diyen Çiçek, o zamanın sloganın bu olduğunu dile getirerek, şunları anlattı:
''Sol görüşlü arkadaşlar her şeyi devletleştirerek bu ülkenin sorununa çözüm bulmaya çalışıyordu, biz de her şeyi millileştirerek bu ülkenin sorununa çözüm bulmaya çalışıyorduk. Gider vatandaşa anlatırdık, devletleşmeyi istiyorsa onları iktidara getirir, bizimki gibi düşünenler varsa bizi iktidara getirir. Bu kavgada o dönem 5 bin kişi hayatını kaybetti, 70 bin kişi cezaevlerinde süründü,
sakat kalanlar oldu, sene kayıpları oldu, bir nesli mahvettik biz. Onun için sevgili gençler, bizler sizler için belki pozitif değerler koyma adına çok iyi örnekler olamadık ama hiç olmazsa siz bizim yaşadıklarımızı yaşamayın. Bizim yaşadığımız tecrübeler, sizin için
ders olsun. Unutmayın ki insanların, ülkelerin geleceğini yaşanmış tecrübeler
tayin edeler. Dolayısıyla bu tecrübeler bilgi kaynağı, bir
yol haritasıdır. İnanıyorum ve
ümit ederim ki üniversitelerimiz bütün bu tecrübelerden yola çıkarak milletimize güzel bir yol haritası, güzel bir gelecek tayin eder. Bu düşünceler ve inançla
yeni yıl hepinize hayırlı olsun.''