Danıştay cinayetinin ardından ilginç gelişmeler yaşanıyor. İlk defa bir cinayetin faili, silahıyla birlikte ele geçti. Geniş ‘
faili meçhul’ koleksiyonuna sahip ülkemizde, umut verici gelişmeydi. Fakat birileri kafamızı karıştırmaya, ana konudan sapıp tali
küçük sokaklarda bizi kaybetmeye çabalıyor.
Eskiler, siyak ve sibak derdi. Yani öncesi ve sonrasına baktığımızda bazı şeyleri netleştirmek kolay olacak. Önce Sauna
Çetesi ile tanıştık. Özel
Kuvvetler Komutanlığı’nda görevli bir yüzbaşının başını çektiği grubun, iki
bakan ve 14 milletvekili hakkında istihbarat ve
kroki çalışması yaptığı ortaya çıktı. Bazı büyük marketlerin krokilerini de unutmayalım. Yani ülkeyi bir anda karıştırabilecek dört başı mamur bir
senaryo. Sanıkların bazıları
tutuklu, bazıları tutuksuz yargılanıyor.
Ardından
Danıştay saldırısı geldi. Pimi çekilmiş
bomba gibi kucağımızda bulduk. Danıştay binasının 5. katında beş
yargıç hedef alınarak kurşunlandı. Halk arasında çıkarılamayan laik-antilaik çatışmasını patlatmayı amaçlayan ve hedefi 12’den vuran haince bir plan. Emekli askerlerin soruşturmada adının geçmesi üzerine yapılan tartışmalar, ilkokul münazaralarına dönüştü. Emekli
Yüzbaşı Muzaffer Tekin aranırken, ‘dangul dungul
intihar etmeye çalışmış’ halde
hastane önüne bırakıldı. Savcının tutuklama istediği asker şüpheliler tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı, diğerleri tutuklandı. Sanık
Alparslan Arslan zehirlenme korkusuyla yemek yemediği için hastanelik oldu.
Sabancı suikastı tetikçisi Mustafa Duyar’ın hapishanede yaşadığı infazı hatırlıyor herhalde. Duyar, tam konuşacakken kafasına sıkılmıştı.
Tekin’in salıverilmesi, saldırıyı laik-antilaik çatışmasının sonucu olarak yorumlayanlarca çarpıtıldı. Konunun üzerine gidenler, ‘asker düşmanı, TSK’ya karşı
komplo kurmak’ gibi suçlamalarla sindirilmek isteniyor. Artık ilkokul münazaralarında bile bu tür cinlikler
prim yapmıyor. Dokunulmaz alanlara sığındığında müsabakayı kazanacağına kesin gözüyle bakanlar yanılıyor.
Askerden fazla askercilik çok sırıtıyor.
Ordumuz, her kurum gibi kendi içinden çıkabilecek
çürük elmaları ayıklıyor. Emekli kuvvet komutanını yargılayıp mahkûm etmekten çekinmiyor. Görevdeki subayları çetecilikten tutukluyor. Bunlar askeri zan altında bırakmıyor. 30 yıl önce
disiplin cezası alarak ordudan
ihraç edilmiş
Muzaffer Tekin’in suçlanması neden bıraksın? Tekin ve arkadaşları tutuksuz; ama yargılanacak. Salıverilmeleri ‘ordu aklandı’ şeklinde yansıtanlar, mahkûmiyet halinde ‘TSK’ya çete cezası’ diye mi yazacak? Asıl bu yaklaşım askeri zan altında bırakmıyor mu?
Danıştay saldırısının öncesine baktık, ya sonrası? Ankara’da içinde
muvazzaf askerlerin bulunduğu bir yapılanma daha ortaya çıkarıldı. Bir yüzbaşı ve iki
astsubay askerî
mahkeme tarafından tutuklanarak cezaevine konuldu. ‘Asıl komplo orduya kuruldu’ tezinin sahibi ve yılmaz savunucusu gazetenin haberi verişi de dikkat
çekici.
‘
Atabeyler çetesi tamamen saçmalık’ başlıklı haberi okuyanlar ‘milli heveslerle hareket etmiş, cana değil cama gelsin düşüncesinde, düzenekleri buna göre hazırlamış, can kaybı ihtimali belirince vazgeçmiş’ insanlarla karşılaşıyor.
Hani neredeyse ‘bir cahilliktir yapmışlar, daha fazla büyütmeyelim’ diyesiniz geliyor.
Askerî mühimmatı çalmak ve zimmetine geçirmekten tutuklanmışlar. Üç çift bot, iki
battaniye çalmış gibi.
Aynı haberden, Başbakan’ın hedef olmadığı, tesadüfen o bölgede eğitim çalışması yapıldığı ve krokilerin bu amaçla hazırlandığını öğreniyoruz. Cüneyd Zapsu’nun diğer isimlerle beraber ‘anlık kişisel tepki’ sonucu hedef seçildiğini görüyoruz. Düşünmeden edemiyoruz, ya krokiler karışıp paketlerden biri yanlışlıkla Tayyip Erdoğan’a gitse, Başbakan’ı ‘eğitim zayiatı’ mı yazacaklardı?