Muhabirlik deneyimi olan bir insan olarak bu tür durumların, olayı izlemeye çalışan gazeteci açısından ne kadar da zor olduğunu, birçok tuzaklar içerebileceğini bilirim.
Olayı takip eden arkadaşımız, Ecevit'lere manevi evlatları olacak kadar yakın olduğundan onun vereceği bilgilere güvenim tamdı. (Ona inancım hala sürüyor) DSP'nin üst düzey yetkililerinden ve Ecevit'lere çok yakın bir isim, o saatlerde Bülent Bey'in yanından çıkıp bizim arkadaşımızın yanına gelip sarılmış ve 'hepimizin başı sağ olsun demiş'. Arkadaşımız da
hastane içinden 'Durum son derece kritik' ve
Rahşan Hanım 'Eldeki tüm imkanlar kullanılarak Bülent Bey'in hayatta tutulmasını istedi' haberi sürerken o 'Ecevit'i kaybettik' haberini bize kendisi de ağlayarak iletmiştir. Ben
beyin kanaması hastalığını bizzat yaşadığımdan bu tür 'kaybettik' haberlerine kuşkuyla yaklaşırım. Çünkü bu hastalıkta
yaşam ile
ölüm arasındaki çizginin çok ince olduğunu bilirim, bütün bunlara rağmen haberin kullanılmış olmasını şimdi bile yanlış bulmuyorum.
Şu anda görülüyor ki; ortada yapılmış bir yanlış var ve gazetedeki arkadaşlar bu hatanın sorumlularına bir müeyyide uygulayıp uygulamayacağımı merak ediyor. Onlara verdiğim cevabı siz okurlarla da paylaşayım.
Hayır; bir müeyyide düşünmüyorum, çünkü ortada son derece insani bir hata olduğuna inanıyorum.
Sabah vakti gazetede buluştuğumuzda tüm arkadaşlar 'Çok
şükür ki yanlış yapmışız' dedik. Şu anda yapılacak tek şey kalıyor, o da; son anda çok az gazeteye girmiş olduğumuz hatalı haber nedeniyle okurlardan özür dilemek ve 'Karaoğlan'ı seven okurlarımızı istemeden üzmemizden dolayı özür diliyoruz.
Şimdi Bülent Bey'in güç olanı başarmasını, bu badireyi de atlatıp hastaneden çıkması için dua ediyoruz. Bana göre o eski topraktır, bunu da yaparsa kimse şaşırmasın.