İstanbul 13. Ağır
Ceza Mahkemesi'ndeki
duruşmada
savunmasına başlayan İP Genel Sekreteri Senem, hukuk devletinin yazılı hukuka, kanunlara dayandığını belirterek, bu
davada savcılığın yazılı hukuku çiğnediğini iddia etti.
Ceza Muhakemesi Kanunu'nda (CMK) savcılara kişilerin bilgisayarlarına el koyma yetkisinin tanınmadığını, bilgisayar içeriğinin bir kopyasının olay mahallinde alınması hükmü bulunmasına rağmen bu davada bu hükmün çiğnendiğini savunan Senem, gözaltına alınma,
teknik takip kararlarını ise savcılığın alması gerekirken, bunu
emniyetin yaptığını öne sürdü.
Senem, ''Bu
soruşturmayı savcılar değil, emniyet yürütmüştür. Soruşturma emniyetin talimatları doğrultusunda yürütülmüştür'' dedi. Senem, süreç boyunca soruşturmanın gizliliği ilkesinin medyada çıkan haberlerle birçok kez çiğnendiğini ileri sürerek, ''Bu dava aslında bir basın davasıdır. Kimin suçlu olduğu, kimin tutuklanması gerektiğine dair ifadeler önce basında yayımlanmakta, kamuoyunda olumsuz bir hava yaratılmakta, ardından hukuki işlem yapılmaktadır. Bu dava bir
psikolojik harp davasıdır. Bir hukuk, ceza davası kesinlikle değildir'' diye konuştu.
SAYIN ADALET BAKANI ELİNİ BU DAVADAN ÇEKMELİ
Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin'in, ''Belgelerin duruşma salonundan sızdırıldığını,
avukatların sızdırdığını'' söylediğini ifade eden Senem, şöyle devam etti:
''Sayın Adalet Bakanı elini bu davadan çekmeli. Anayasa'nın 138. maddesi açıktır. Kimse bir yargılama safhasında tavsiyede, telkinde bulunamaz. Adalet Bakanı'nın bu davada hangi avukatın ne verdiğini bilecek kadar kulakları var? Adalet Bakanı, bu açıklamayı yaparken kendi suçunu da
itiraf etmiş oldu. Bu dava, hükümetin doğrudan içinde olduğu bir davadır''
Cumhuriyetin yargısına güvendiğini belirten Senem, gladyonun yargısına karşı bütün gücüyle mücadele edeceğini belirterek, ''Biz onları alt edeceğiz. Bundan kesinlikle eminim'' dedi.
Senem, silahlı
terör örgütüne üye olmak ve yasaklanan
belgeleri teminle suçlandığını ve bu suçlamalara
delil olarak da
İşçi Partisi Genel Merkezi'nde yapılan
aramada sekreter masasının üzerinde bulunan 4 adet CD'nin gösterildiğini kaydetti.
BU İDDİANAMEYİ SAVCILAR YAZMADI
İP'li arkadaşlarının
telefonlarında kendi numarası, kendi telefonunda ise onların numaralarının bulunmasının, yine partili Ferit İlsever'le yaptığı telefon görüşmelerinin tapelerinin delil olarak gösterildiğini belirten Senem,
iddianamede suç tarihinin bile bulunmadığını öne sürdü. Senem, şöyle konuştu:
''Böyle bir iddianame olmaz. İddianame değil bu, bir psikolojik harp belgesi. Bu iddianameyi savcılar yazmadı. Birçok yerinde şube müdürü ifadesi var. Bunun iddianameden çıkarılması istendi. Çıkarılmasın. Bu, iddianameyi emniyetin yazdığını gösteriyor. Cahil birileri falan da yazmamış. Psikolojik harbin eğitimini bilenler tarafından yazılabilir böyle bir iddianame ancak.
Hukukçular, böyle bir belgeyi isteseler de yazamazlar.''
Parti merkezindeki aramanın da son derece usulsüz yapıldığını savunan Senem, avukatlar ya da arama yapılacak kişiler bulunmaksızın aramanın başlatıldığını, aramanın başlamasından 40 dakika sonra avukat Mehmet
Cengiz ve kendisinin
kavga dövüş içeri girebildiklerini ve bu esnada yukarıda Doğu Perinçek'in odasında, başına bir polis bekçi bırakılmış halde gördüklerini söyledi.
Senem, kendisinin de 30 yıllık avukat olduğunu, bu yolla elde edilen belgelerin kesinlikle delil olma niteliği bulunmadığını iddia etti.
Mahkeme heyetine arama tutanağını da gösteren Senem, 30 sayfalık tutanağı tamamen incelediklerini, ancak tutanağın hiçbir yerinde bu 4 adet CD'den bahsedilmediğini belirterek, ''Kanımca bu CD'ler İstanbul'da emniyetteki bütün
arşiv bilgileri açılarak, taranmış ve delillerin arasına sonradan konmuş'' dedi.
Kendilerine bir yandan da basın yoluyla yürütülen karalamalara, yanlış haberlere karşı davanın TRT'de yayımlanmasını, bunun kendilerini savunmalarının ötesinde, kamuoyunun olan bitenden haberdar olması için gerekli olduğunu iddia eden Senem,
mahkeme heyetinin daha önce belirttiği bu talebini reddettiğini, ancak bu kararın yanlış olduğunu öne sürdü.
ŞEMANIN POLİS TARAFINDAN KONULDUĞU İDDİASI
Senem, CD'lerdeki delil olarak gösterilen ve
suikast planı olduğu iddia edilen şemanın altında ''
Veli Küçük'ün illegal yapılanması'' ifadesinin yazılı olduğunu
Tuncay Güney'in emniyetteki ifadesinde elle çizdiği şemanın aynısı olduğunu, bunun emniyetten başka hiçbir yerde bulunmasının mümkün olmadığını savundu.
Nusret Senem, şemanın bilgisayar ortamına aktarılarak delillerin arasına polis tarafından konulduğunu öne sürdü.
CD'lerdeki kendisi tarafından yazıldığı öne sürülen
Ankara Liman Lokantası'nda düzenlenecek bir yemeğe ilişkin belgede Ömer Faruk
Eminağaoğlu,
Ergün Poyraz ve Levent Ersöz'le söz konusu yemekte ''
AK Parti'yi
kapatma davası konusunun konuşulacağı'' ibaresinin olduğunu belirten Senem, şunları söyledi:
''Bu belge 2 Ocak 2008 tarihinde oluşturulmuş. AKP
kapatma davası açılmadan 3 ay önce, biz AKP dosyasını konuşmak için belge düzenlemişiz. İddianameyi bu şahıslarla hazırlamaya çalışmışız. Ayrıca
Ergün Poyraz, bu belgenin düzenlendiği tarihten 8 ay önce zaten gözaltına alınmış. Bu iddialara kargalar bile güler.''
Senem, AK Parti hakkında kapatma davası açılınca, adeta yargıya saldırı kampanyasının başlatıldığını, o saldırının parçası olarak da bu belgenin düzenlenip, söz konusu CD'nin içine konulduğunu öne sürdü.
İP'de yapılan aramadan 10 gün önce Cumhuriyet
Savcısı
Zekeriya Öz'ü HSYK'ya şikayet ettiğini belirten Senem, dilekçenin içeriğinden bölümler okuyarak, İP'e yönelik olarak bir
operasyon yapılmasının planlandığını burada da kaydettiğini anlattı.
Nusret Senem, ''Biz İşçi Partisi'ne bir tertip düzenlendiğini biliyoruz ama partimizin sekreterlik masasına delil olacak CD'ler bırakıyoruz. Affedersiniz ama benim alnımda enayi yazmıyor. Faillin suç kanıtlarını koyup gelin bunları bulun demesi mantıksız'' diye konuştu.
57 KİŞİ HAKKINDAKİ SUÇ DUYURUSU
Senem, gözaltına alınmadan önce 57 kişi hakkında ilgili mercilere suç duyurusunda bulunduğunu belirterek, ''Bu listenin başında
Hrant Dink cinayetinin organizatörü
Ramazan Akyürek yer alıyordu. Emniyette bu soruşturmada görev alan kişiler de vardı o listede'' dedi.
Bu şikayeti 29 Ocak 2008 tarihinde yaptığını, 2
Şubat 2008 tarihinde İP'e yönelik teknik takip kararı alındığını,
Yargıtay'a ilişkin CD'nin de 5 Şubat 2008 tarihinde hazırlandığını ilyeri süren Senem, bu tarihlerin bile bir
komplo olduğunu gösterdiğini, kendisine duyulan husumet nedeniyle adının CD'lerden birine yazıldığını savundu.
İddianamede, Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcısı ve dönemin
Genelkurmay Başkanı
Orgeneral Yaşar Büyükanıt'a suikast ve Yargıtay'a yönelik saldırı gibi ciddi iddialar bulunduğunu belirten Senem, savcıların bu konuda yorum yaptıklarını, ancak suçlamada bulunmadıklarını, sanıkların bu konulara ilişkin cezalandırılması yönünde bir talepleri olmadığını söyledi.
Senem, iddianameden bu konulara ilişkin bölümleri okuyup, eleştirilerde bulunarak, ''Bu
savcılık değil, bu başka bir şey. Bu iddianamenin psikolojik harp belgesi olarak kullanılması girişimidir'' dedi.
İddianamede, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'na yönelik bir tehditten bahsedildiğini, tehdidi yapanın bulunamadığının kaydedildiğini belirten Senem, söz konusu tehdidin İP'den geldiği yönünde imada bulunulduğunu öne sürdü. Senem, yaptığı araştırma sonucunda tehdidin Adana'da İBDA/C kontrolünde bulunan bir mahallede oturan H.G. tarafından yapıldığını tespit ettiğini belirterek, savcılara yönelik eleştirilerde bulundu.
DIŞARIDA OLSAM UTANIRDIM
Evinde yapılan aramada hukuka uyulmadığını savunan Senem, avukatlık bürosunda yapılan aramada ise birazcık hukuka uyulduğunu, bu aramaya savcı ve barodan temsilcilerin katıldığını söyledi. Senem, şu görüşlere yer verdi:
''Avukat olarak baktığım dava dosyalarının klasörlerinden belgeler alınmış. Bunun üzerine barodan görevli meslektaşlarım 'bu belgeleri alamazsınız' demiş, almışlar. 'Ajandaları alamazsınız' denmiş almışlar. Savcının huzurunda yapılıyor bunlar. Çünkü savcının iradesi geçmiyor, 2,5 Fethullahçı zıpçıktı polisin iradesi geçiyor. Böyle bir ortamda kimin güvenliği olabilir ki? O yüzden 11 aydır
tutuklu olmamı umursamıyorum. Zaten dışarıda olsam utanırdım. Acıttığımız için buradayız, acıtmaya da devam edeceğiz.''
Davanın iddianamesinin 14 Temmuz 2008 tarihinde mahkemeye sunulduğunu hatırlatan Senem, 18 Temmuz 2008 tarihinde bürosundan bazı evrakların evine getirildiği iddiasına ilişkin olarak evinin tekrar arandığını anımsattı.
Senem, bu sırada oğlunun evinin de arandığını belirterek, bu aramalara ilişkin eleştirilerde bulundu.
Gözaltına alındığında çeşitli basın organlarında ''bilgisayarlardaki hard diskleri yakarken suç üstü yakalandığı'' yönünde haberler yayımlandığını belirten Senem, böyle bir şeyin söz konusu olmadığını, arama sırasında bürosunda bulunmadığını kaydetti.
Bu haberlerle
linç edildiğini savunan Senem,
gazetelerden birine açtığı tazminat davasında gazete avukatının verdiği
cevap dilekçesinde bilgilerin emniyet birimlerinden alındığının bildirildiğini öne sürdü.
Basın Konseyi'nin de bu konuda
kınama kararları verdiğini, açtığı tazminat davalarından birini kazandığını anlatan Senem, bu haberin yayımlanmasının ardından haberin doğru olmadığına dair
Ankara Barosu tarafından yapılan açıklamanın ise sadece bir gazetede yer aldığını kaydetti.