Baykal ve bağcıyı dövmek
'Abdullah Gül'ün annesinin kökenine baksınlar' ve '
Polise güvenmiyoruz, dinlemeyi zaten onlar yapıyordur.'
Normal şartlarda bu iki cümleyi Türkiye'nin herhangi bir yerinde duyabilirsiniz. Çoğunlukla da vatan kurtaran kahvehane sohbetlerinde.
Ama bu sözleri ülkenin ana muhalefet lideri ve partisinin vekili kullanıyorsa ortada çok ciddi bir sorun var demektir. Canan
Arıtman'ın çıkışını bireysel kabul edip dilinin sürçtüğünü varsaysak da Baykal'ın 'polise güvenmiyoruz' sözünün üzerinde durmak lazım.
Kısaca özetleyelim.
CHP Genel
Merkezi'nde bir
dinleme cihazı bulundu geçen hafta. Literatüre geçen ve yılın olaylarından biri kabul edilen
Önder Sav hadisesinden sonra herkes 'acaba?' diyerek ihtiyatlı yaklaşırken
CNN Türk yayınına çıkan Baykal 'polise güvenmediklerini ve incelemeyi kendilerinin yaptığını' söyledi. Tıpkı Arıtman olayında olduğu gibi 'galiba dili sürçtü' diye düşündük.
İlerleyen saatlerde 'kastettiğim şuydu' açıklaması bekledik ama Baykal daha da ileri giderek 200 bin kişilik teşkilatı zan altında bırakacak açıklamalar yaptı. Olaydaki garipliklere ve açıklamalardaki çelişkilere girmeden önce hatırlatalım. TCK'da işlenmekte olan bir suçu yetkili mercilere bildirmemek 278. madde uyarınca suç. Üstelik şikayete bağlı değil. Savcıların res'en işlem yaptığı dosyalardan.
Yani CHP yönetimi dinleme cihazını bulunca suç
delillerini muhafaza edip emniyete ve savcılığa bilgi vermeliydi. Asıl meseleye gelirsek.
Dinleme cihazlarını temin etmek ve kullanmak çok kolay. İster internetten ister merdiven altı piyasadan bulunabiliyor. Fiyatlar da
ucuz.
Fakat bu sektörü yakından tanıyanların bildiği bir şey daha var. Cihazların
üretim ve dağıtım kanalları biliniyor. Üstelik her cihazın bir 'kimliği' var. Yani Baykal, dinleme cihazını ilgili makamlara teslim etseydi birkaç gün içinde böceğin hikayesi ortaya çıkartılabilirdi. Merak edilen bu ülkede tek polis teşkilatı olduğuna göre CHP incelemeyi kimle yapıyor? Tabi bu cihazın Algan Hacaloğlu'nun ofisine konması da ayrı bir soru işareti. Açıklamalar çelişkili.
CHP'nin
genel merkez binası '
akıllı bina'. Parti yönetiminin teknolojisiyle övündüğü bu binada kimin nereye girip çıktığı, kimin kimle görüştüğü çok kolay temin edilebilir. Her gün yüzlere partilinin girip çıktığı bir yere böcek koymak kolaydır. Ama bulmak da imkansız değil. Hacaloğlu'nun sağlık sorunları sebebiyle partiye çok sık gelmediği bir dönemde böcek bulunması da soru işareti.
Fakat bu sürecin asıl düşündürmesi gereken boyutu Baykal'ın dönüp dolaşıp polisi itham etmesi. Her defasında da 'bir grup yapılanma' gibi ifadeler kullanıyor. Eğer bu düşüncesi bugün
Ergenekon Operasyonu'nda
tutuklu bulunan bazı kişilerin hazırladığı listelere dayanıyorsa hatırlatmakta fayda var. O listelerde 'F
tipi' diye adlandırılanlar da aynı
mahkeme salonunda ifade veriyor.
Adil Serdar Saçan için de 'F tipi örgütlenme lideri' deniyordu ama Ergenekon Davası'nın delil dosyası çok farklı bulgular içeriyor. Baykal'ın operasyonel birimleri zan altında bırakacak açıklamalar yaparken referans kaynaklarına bakmasında fayda var. 200 bin kişilik yapıda mutlaka hata yapan, suça bulaşan, illegal işlere karışan vardır, olacaktır.
Sistem kendi içindeki
çürük elmaları da ayıklayacaktır. Ama bir ülkenin ana muhalefet lideri ülkenin polis teşkilatına güvenmediğini söyleyip kendi işini kendi görmeye başlarsa toplumsal yansımasını düşünmek bile ürkütücü. Bakan Beşir Atalay'ın tabiriyle de 'devlet terbiyesine ters düşen' bir tavır.
ADEM YAVUZ ARSLAN-BUGÜN