özaltına alınıp tutukladığı günlerde yaşadıklarını anlatan
Abdullah Büyük Hocaefendi,
sorgu sürecinde askerlerin kendisine fiziki işkenceden ziyade
psikolojik işkence yaptığını ifade etti.
Türkiye'nin sevilen kanaat önderlerinden Abdullah Büyük Hocaefendi'nin de
sıkıyönetim mahkemelerinde psikolojik işkence altında yargılandığı ortaya çıktı.
12 Eylül'ün faillerinden davacı olan Büyük, o günleri Zaman'a anlattı: "Sorguda, 'Seni, vaaz ettiğin camide dilenecek hale düşüreceğiz.' diyorlardı. Ama yıllar sonra beni mahkûm eden hâkimin cenazesini kıldırdım."
12 Eylül'de kendisi gibi binlerce insana haksızlık yapıldığını aktaran Abdullah Büyük, "Kişisel menfaatlerimizden fedakârlık yapabiliriz ama topluma müteallik hakkımızdan vazgeçemeyiz. 12 Eylül'de
darbe yapıp yüz binlerce insanı hapse atan, çeşitli işkencelere tabi tutan, gencecik insanları asan, hapse mahkûm eden sorumlulardan hem bu dünyada, hem de ahirette davacıyım. Kimse yaptığının yanına kâr kaldığını düşünsün istemiyorum." dedi.
1980 askerî darbesine kadar
Konya'da
Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde çeşitli görevlerde bulunan Abdullah Büyük, darbenin 21'inci günü gözaltına alınmış. Büyük, duruşmalarda, söylemediği sözlerin
kaset çözümlerinin arasına sıkıştırıldığını fark etmiş. Mahkeme heyetine 'Bunlar benim sözlerim değil' diyen Abdullah Büyük'ün itirazı üzerine vaaz kasetleri mahkeme salonunda tek tek dinlenmiş. Abdullah Büyük'ün anlatımına göre, kendisini mahkum etmeyi daha en başından kafasına koyduğu anlaşılan Mahkeme Başkanı Süleyman Kızıltan, duruşmalarda her fırsatta Abdullah Büyük Hocaefendi'yi azarlamış. Abdullah Büyük, sözlerini şöyle sürdürdü: "Ben 18 yıl
hapis cezası kararını kabullenmeye çabalarken mahkeme başkanı Süleyman Kızıltan, annesinin aniden rahatsızlanması nedeniyle karar duruşmasına katılamadı. Onun yerine mahkeme heyetinin en kıdemli üyesi Hasan Tahsin
Oğuz mahkemeye
başkanlık etti. Duruşmalarda daha objektif olan Hasan Tahsin Oğuz, bana 11 ay 20 gün
hapis cezası verdi." Hapisten çıktıktan yıllar sonra bir arkadaşının 'Sana hapis cezası veren hakim
vefat etmiş,
cenaze namazını kıldırır mısın?' diye sorduğunu anlatan Abdullah Büyük,
teklifi 'bu hakim bana suçsuz yere bir yıla yakın hapis cezası verdi' diye düşünmeden kabul etmiş. "Böyle bir teklif; duruşmalarda beni aşağılayan, azarlayan ve bana 18 yıl hapis cezası vermeyi kararlaştıran hakim Süleyman Kızıltan için bile yapılsaydı kabul ederdim." diyen Abdullah Büyük, şunları aktardı: "
Hakim Hasan Tahsin Oğuz'un cenaze namazı Konya
Selimiye Camii'nde kılınacaktı. O zaman resmi bir görevim yoktu. Öğle namazından sonra giydim cübbemi, başıma sarığımı koydum. Mahkumiyet kararımı yüzüme okuyan hakimin cenaze namazını kıldırdım. Sonradan duydum ki, cenaze namazına katılan hakim ve savcılar kendi aralarında, 'Bu insanları anlamak zor. Biz bu insanları cezalandırıyoruz. Onlarsa bizim cenaze namazımızı kıldırıyor' diye konuşmuşlar. Biz Müslümanız ve yüce Allah'ın 'Sana bir kötülük yapana güzel bir yolla
cevap ver' emrini uygulamakla yükümlüyüz." Sorgulamalarda en hafifinden "Abdullah Büyük, vaaz ettiğin Kapu Camii'nin kapısında dilenecek hale düşüreceğiz seni. Aç ve sefil olacaksın. Vaaz ettiğin insanların verdiği sadaka paralarıyla geçineceksin." şeklinde hakaretlere maruz kaldığını aktaran Abdullah Büyük, sorgucuların kendisine "Sen bizim için komünistlerden daha tehlikelisin." dediğini kaydetti.
ÜNAL LİVANELİ