Dört gün geçti: Ali Kırca'dan tık yok

Mehmet Kamış, Fethullah Gülen Hocaefendi ile ilgili kampanyanın düğmesine basmakla övünen Ali Kırca'yı bekleyen görevi yazdı.

Dört gün geçti: <b>Ali Kırca'dan tık yok</b>

Ali Kırca'nın hakikate özür borcu var Mahmut Övür'ün yazısının üzerinden dört gün geçmiş olmasına rağmen Ali Kırca'dan tık yok. Bu yazı yayınlandıktan sonra da bir cevap verir mi bilmiyorum ama kafayı kuma gömünce yeryüzündeki gerçeklerin değişmediğini bilmesinde yarar var. Ali Kırca'nın çıkıp bir açıklama yapmasını, Mahmut Övür'e 'yazdıkların doğru değil' diyebilmesini bekliyoruz. Bütün kamuoyu Kırca'nın, "Benim ne Ergenekoncularla, ne iftiracılarla, ne de devletin içine sızmış çetecilerle işim yok. Ben kimsenin kullanacağı adam değilim." demesini bekliyor. Mahmut Övür, 22 Mart tarihli Sabah gazetesinde yazdığı yazıda, '17 Haziran 1999 tarihinde Fethullah Gülen ile ilgili kampanyayı başlatan kasetleri, bugün Ergenekon'dan sanık olarak içeride olan Ergun Poyraz'ın Ali Kırca'ya getirdiğini' belirtti. Övür konuyla ilgili şu bilgileri verdi: ''atv Haber'in başında Ali Kırca vardı. Ben de henüz atv Haber'deki odamı terk etmemiştim. İşte o günlerde haber merkezine ilginç bir adamın elinde çantalarla sık sık gelip gittiğini görüyordum. Sima olarak tanımadığım bu adamı merak edip sordum. Adının Ergun Poyraz olduğunu söylediler. Poyraz, tarikatlar ve Refah Partisi ile ilgili yazılar yazan, kitaplar yayınlayan biri olarak biliniyordu. Ama atv Haber'de herkes ona "derin devlet"in adamı gözüyle bakıyordu. Onun geliş gidişlerinden sonra işte o meşhur kaset olayı patladı. Bu çok net biçimde bir 28 Şubat operasyonuydu. Yayınlanmasını da onlar sağladı." Ali Kırca çok ilginç bir isim. 1969'da İlhan Selçuk gibi darbe hevesi kursağında kaldıktan sonra teğmen olarak ordudan atılmış, o da kapağı TRT'ye atmıştı. TRT Haber Dairesi başkanlığı bile yaptı. Haberleri sunarken duygu yüklemesi yapmayı çok sever. Dinlerken yalanın, riyakârlığın, sahtekârlığın hiç uğramayacağı bir ağız olduğunu düşünürsünüz. Geçen gün Ahmet Kaya'nın arkasından da bir program yaptı. Bütün duygusallığını üzerine giyip bir Ergenekon operasyonuyla ülkeyi terk etmek mecburiyetinde bırakılan Ahmet Kaya'nın ardından bir sürü laf etti. Ne kadar sırma saçlı olduğundan, ne kadar badem gözlü olduğundan bahsetti de bahsetti. İyi reyting yaptığını sanıyorum. Bu ülkede öyle insanlar var ki kılıcı şiir gibi batırıyor. Öldürdüğü insanların ardından bir şair gibi ağıt yakıyor. Öylesine hüzün şarkıları söylüyor ki, insan 'iyi de bunu sen öldürmedin mi?' diye soramıyor bile. Bunlar gerçeği arayan adam urbası giyseler de gün geliyor birisi bunların façasını öyle bir bozuyor ki, gerçekler bütün çıplaklığıyla gün yüzüne çıkıyor. Ali Kırca'nın 28 Şubatçılarla işbirliği yaparak, onların getirdiği yalan yanlış haberlerle kampanyanın düğmesine basmasından sonra davalar açıldı, ancak hiçbir suç unsuru bulunamadı. Bütün mahkemeler, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin suçsuzluğunu kanıtladı. Ama düğmecilerin hiç ama hiç yüzü kızarmadı. Her gün televizyonların karşısına geçip haber sunmaya devam ettiler. Ali Kırca'nın çıkıp bu kasetleri Ergun Poyraz'dan, yani Ergenekon çetesinden almadığını açıklamasını bekliyoruz. Yoksa bu millet sesinin yettiği her yere onun sadece bir düğmeci değil aynı zamanda tetikçi olduğunu da anlatır. Gerçekler bunu yapmasına müsaade etmiyorsa o halde kamuoyundan özür dilemesi beklenir. Çünkü hakikate özür borcu var. Ama maşeri vicdan bu özrü kabul eder mi onu bilemem. MEHMET KAMIŞ-ZAMAN
<< Önceki Haber Dört gün geçti: Ali Kırca'dan tık yok Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER