'Radikal' nasıl 'Hürriyet'leşti?
Alper Görmüş, 28
Şubat (1997) sürecinden örnekler vererek, Radikal gazetesinin
darbe dönemlerinde demokrat-özgürlükçü çizgiden nasıl döndüğünü anlattığı yazısını şu cümleyle bitiriyordu:
"Radikal 'darbeli günler'de Hürriyetleşiyor, bundan eminim ama nedenlerini tam olarak bilmiyorum." (
Taraf, 1
7 Haziran)
Görmüş'ün bu sözüne eskiler "tacahü-li arif " derdi: Bilmezden gelme. Anlamamış gibi yapma.
Biz açık konuşalım:
Susurluk Kazası'ndan (3
Kasım 1996) sonra Radikal, çete haberlerine ağırlık verdi.
Okur gazeteyi merakla alıyor,
satışlar hızla artıyordu. Yanlış hatırlamıyorsam 60-70 binden, 120 bine çıkmıştı. Bu arada askerler Refahyol hükümetini düşürmeye karar vermişti. Yaramaz çocuk havasındaki Radikal'in yöneticilerini kulaklarını çekmek üzere Ankara'ya çağırdılar.
GK İkinci Başkanı
Org. Çevik Bir, hükümeti düşürmek istediklerini, medyanın
yardım etmesi gerektiğini, tehditkâr bir üslupla anlattı.
Sonuç: Radikal, bugünden yarına döndü! Susurluk haberlerini önce arka sayfalara attı, sonra hepten unuttu. Onların yerine çoğu uydurma, yaygaracı antihükümet haberleri birinci sayfaya dayadı. (Satış da kısa sürede eski rakamlara döndü.)
Gelelim bugüne. Soru şu: Nasıl oluyor da, Yayın Yönetmeni İsmet Berkan'ın köşe yazıları ile Radikal'in birinci sayfası ayrı telden çalıyor?
Bence tepe
yönetim şöyle demiştir:
"Yazarlara dokunmayın ama
manşet mutlaka '
kapatmadan yana' ve 'hükümet karşıtı' olsun. Okur gazeteyi eline aldığında önce bu tavrı görsün. Aklında o kalsın."
Mekanizma şöyle işlemiştir:
1)
Doğan Grubu yöneticileri, Ocak 2004'te yaptıkları gibi, darbe yapmaya hazırlananlarla masaya oturdu. O zaman anlaşamamışlardı. Bu kez mutabık kaldılar. (
Medya desteği karşılığı ne alacaklarını bilmiyorum.)
2) Pazarlık 2006 sonbaharında yapılmış olabilir. Ancak 22 Temmuz 2007 seçimlerinden sonra tazelendiğini sanıyorum.
3) İşbölümüne göre, Doğan Grubu öncelikle Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanlığını engelleyecekti. Çok uğraştılar. " Şövalyelik yap,
aday olma " bile dediler. Eşine terbiyesizlikler ettiler.
4) Başaramayınca yeni bir strateji belirlendi: Kutuplaşma atmosferi hazırlanacaktı.
' Ilımlı
İslam geliyor', '
Malezya mı olacağız', ' Mahalle baskısı var', ' Başımı zorla örtmelerinden korkuyorum' türü kampanyalar düzenlediler.
Gerçekte karşılığı olmayan bu konuları, kavramları,
incir çekirdeğini doldurmayacak sorunları TV'de (
Kanal D,
Star,
CNN Türk ) tartıştırdılar.
( Kıyaslayın:
Ergenekon çetesine ise değinmediler. Her konuda bir ton lafı olan Hürriyet yazarları, Ergenekon'u kelime olarak dahi yazılarında niye geçirmedi?)
5)
Çamur atma, kişiliğe saldırma gibi pis işlerini ise zaten dirsek temasında oldukları, daha sonra da satın aldıkları
Vatan gazetesine yaptırdılar.
6)
Başsavcı kapatma davasını açtıktan sonra da, "Kadehle rakı satmak yasaklanıyor " türü gülünç ötesi haberlerle gaz vermeyi sürdürdüler.
7) Bu süreçte Hürriyet,
Milliyet ve Vatan arasında sadece derece farkı vardı. Aslında hepsi birer ' Pop
Cumhuriyet' haline gelmişti.
8) Radikal ise kararsızdı. Kah darbeye omuz veriyor, kah Ergenekon'dan ya da demokrasiden söz ederek
darbecileri köstekliyordu.
Ama belli ki net bir uyarıyla Radikal'i de hizaya soktular.
Manşetlerdeki savrulmayı engellediler.
9) Böylece darbeci medya cephesi
tahkim edilmiş, aynı anda ateş eder hale getirilmiş oldu.
Velhasıl: Darbe süreçlerinde Hürriyet, Cumhuriyetleşirken; Radikal de Hürriyetleşiyor.
EMRE AKÖZ - SABAH