Diyanet İşleri Başkanlığı, bugün dünya kamuoyunun, basın ve
ifade özgürlüğü ile dinlerin kutsallarına
hakaret arasındaki sınırları belirleyecek ve kesiştiği noktaları
ıslah edecek uluslararası hukuki geçerliliği ve müeyyidesi söz konusu olabilecek bir düzenlemeye ve sözleşmeye muhtaç gözüktüğünü bildirdi.
Diyanet İşleri Başkanlığı'nca, İsveç'teki bir gazetede Hz. Muhammed'in karikatürünün yayınlanmasına ilişkin yapılan yazılı açıklamada, ''Batı'da son günlerde sürekli
İslam düşmanlığının ve İslam karşıtı tutumların, çeşitli yayın organlarında, siyasi ve bürokratik açıklamalarda, dini içerikli konuşmalarda işlendiği ve yer aldığının gözlemlendiği ve maalesef bu tür tutumların ivme kazanarak devam ettiği'' belirtildi. Açıklamada, Batı'daki İslam karşıtı hareketlerin ilim, fikir ve eleştirel
akıl temelinde değil de Müslümanlar'ın hassas oldukları kutsala hakaret mecrasında ilerlemesinin ve bu konuda ısrar edilmesinin bütün Müslümanlar ve aklı selim sahibi herkes tarafından üzüntü ve teessüfle karşılandığı ifade edildi.
''İslam kutsallarına hakaret, iki dünya arasında küresel bir bunalımı ve gerilimi körüklemekte ve arkasında her iki tarafın da rıza göstermediği derin üzüntü ve elemler bırakmaktadır'' denilen açıklamada, Batı'da dönem dönem ortaya çıkan bu tür durumların, Müslümanların basın ve ifade özgürlüğüne yönelik tutumlarını
test etmek amacıyla değil, Batı dünyasındaki İslamofobia'yı yaymak amacıyla yapıldığının artık dünya kamuoyu tarafından da net bir şekilde görüldüğü ve kanıksandığı dile getirildi.
''BAZI MİHRAKLAR, İSLAM'IN KUTSALLARINI AŞAĞILAMAYA DEVAM EDİYOR''
Açıklamada, şunlar kaydedildi:
''Buna rağmen, Batı toplumlarındaki bazı mihraklar, ısrarla İslam'ın kutsallarını tahkir ve aşağılamaya devam etmektedir.
Danimarka'da Jyllans Posten gazetesinde 30
Eylül 2005 tarihinde Hz. Muhammed'i tahkir etmeye yönelik sözde karikatürlerin yayınlanmasından sonra ortaya çıkan küresel gerilim hiç yaşanmamışcasına, geçtiğimiz günlerde İsveç'te Nerikes Allehanda isimli gazetede değil bir Peygambere, normal bir insana dahi yapılması mümkün olmayan tahkir ve aşağılama, söz konusu olguya
hizmet eden son örnektir. Bu olay, Batı dünyasında çeşitli nedenlerde İslam'ın kutsallarına yönelik tahkir ve aşağılamanın sürekli bir şekilde devam edeceğinin ve bunun akabinde de yeni krizlerin vuku bulabileceğinin açık bir göstergesidir. Maalesef İslami değerlere karşı tahkir ve aşağılama hususunda gelinen nokta 'basın ve ifade özgürlüğü' alanında iki dünya arasında yaşanılan bir kavram kargaşası değil, bunun çok ötesinde bir durumdur.
Karşılıklı gerilim, kin ve nefrete sebebiyet veren bu tür saldırı ve hakaretler, insan zihninde berrak çağırışımlara sahip olan özgürlükler kullanılarak meşru hale getirilemez. Bugün dünya kamuoyu, basın ve ifade özgürlüğü ile dinlerin kutsallarına hakaret arasındaki sınırları belirleyecek ve kesiştiği noktaları ıslah edecek uluslararası hukuki geçerliliği ve müeyyidesi söz konusu olabilecek bir düzenlemeye ve sözleşmeye muhtaç gözükmektedir.
Bu minval üzere, İslam Konferansı Örgütü'nün (İKÖ) girişimleriyle
Mart 2007 tarihinde BM İnsan Hakları Komisyonu'nda kabul edilen ve 'herhangi bir din veya mensuplarına karşı hakaret, kin ve şiddet içeren ırkçı ve
yabancı düşmanı fikirlerin yayılmasının yasaklanması için kararlı adımlar atma' çağrısının yapıldığı tasarının bir an önce uluslararası hukuki boyut kazanmasının ve yasalaşmasının elzem olduğunu ifade etmek istiyoruz.''
Açıklamada, Müslümanlara da başka inançlara saygı çerçevesinde ''tavırlarını karşı tahkire ve şiddete mahal vermeksizin, vakar ve itidal ilkeleri çerçevesinde göstermeleri'' çağrısında bulunuldu.
AA