Amerika özgür dünyayı kaybediyor başlıklı ve Gideon Rachman imzalı yazıda şu ifadelere yer verildi:
Gelişmekte olan
ülkelerdeki 4 en büyük ve stratejik olarak en önemli ülke,
Brezilya,
Hindistan,
Güney Afrika ve
Türkiye Amerikan dış politikasına giderek daha da ters düşen politikalar uyguluyor. Uluslararası meselelerle ABD'nin yanında durmak yerine Çin ve
İran gibi otoriter ülkelerin yanında durmayı
tercih ediyorlar.
Birçok Amerikalı demokratik ülkelerin uluslararası konularda kendi değerlerini ve düşüncelerini paylaşacaklarını düşünür. Ama bunun artık böyle olmadığı en son
Kopenhag İklim Konferensı'nda görüldü.
Latin Amerika, Afrika,
Asya ve Ortadoğu'nun en önemli
demokrasileri olan Brezilya, Hindistan,
Güney Afrika ve Türkiye'ye bakarsanız artık bu ülkelerin demokratik ülkeler topluluğunun ya da ABD'nin güvenilir bir müttefiki olarak kabul edilemeyecekleri artık açıktır.
Soğuk Savaş'ta ABD'nin en önemli müttefiklerinden biri olan Türkiye, dünyadaki tek
batı yanlısı laik ve
Müslüman demokrasi örneği. Ancak artık batı için güvenilir bir partner değil.
Irak savaşından sonra yapılan tüm anketlerde ülkede büyük bir Anti-Amerikancılık olduğu görülüyor. Ilımlı İslamcı AKP hükümeti
Hamas,
Hizbullah, İran gibi Amerika'nın bölgedeki düşmanlarıyla ilişki kuruyor ve
İsrail konusunda her geçen gün artan düşmanca tutumuyla Amerikalılar'ı kaygılandırıyor.
Peki ne oluyor?
Cevap şu: Brezilya, Hindistan, Güney Afrika ve Türkiye'nin demokratik kimlikleri, beyaz, zengin, batı dünyasının parçası olmayan gelişmekte olan ülke kimlikleriyle dengeleniyor. Bu 4 ülkede de
iktidar partileri kendilerini hem kendi ülkelerinde hem de küresel düzeyde toplumsal adaletin liderleri olarak görüyor.
Obama, Bush'un ardından büyük bir pozitif gelişme olarak kabul ediliyor. Ancak ne olursa olsun o bir Amerikan başkanı.
Küresel bir güç olmak yolunda ilerleyen
gelişmekte olan ülkeler Brezilya, Hindistan, Güney Afrika ve Türkiye demokratik ABD'den çok yükselen Çin ile daha çok ortak yanları olduğunu hissediyor olabilir.
VATAN