Tehdit bizim
AK Partililiğimize, CHP'liliğimize, MHP'liliğimize yönelik değil. Tehdit hepimizin varlığını, ülkenin sahip olduğu her şeyi
hedef alıyor. Hedef bizim laik
yaşam biçimimiz veya muhafazakâr değerlerimiz değil, devletin ve milletin varlığı.
Ergenekon soruşturmasını, AK Parti iddianamesinin rövanşı olarak görenlerin ve soruşturma sürecine siyasî tepkilerini koyanların bir değil bin kere daha düşünmesi şart. Karşı karşıya gelenler siyasî kamplar değil; tersine birileri
iktidar projelerini yürütürken siyasî kırgınlıkları ve karşıtlıkları da malzeme olarak kullanıyor.
Hafızalarımızı tazeleyelim.
Baasçılık, ortak paydası seçkincilik ve öncülük olan aydın-
subay ittifakının iktidarıdır. Cuntalaşma ile sağlanan biraz
silah, biraz sosyalist ideoloji, biraz anti emperyalizm ve bol miktarda seçkincilik ile harmanlanan dikta yönetimi Baasçılığın sığ ve basit dünyasını anlatır.
Türkiye'de 27
Mayıs darbesi bu modele uygun olarak yapılmış ve
Mısır baasçılığı örnek alınmıştır. Akamete uğrayan ve tarihe "9
Mart Cuntası" olarak geçen darbe teşebbüsü de Baasçı bir deneme idi. 37 yıl öncesine ait bu darbe teşebbüsünün en faal ismi, önceki gün gözaltına alınan
İlhan Selçuk'tu.
Baasçılık bir
azınlık diktasını savunmaktır. Gerçekte sosyalizmle değil faşizmle akrabadır. Türkiye'de 1960'lı yılların sonunda başlayan ve 70'li yılları da kapsayan öğrenci hareketlerini başlatan, bu Baasçı iktidar arayışıdır. Yön Dergisi etrafında temsil edilen Millî Demokratik
Devrim stratejisi, yani "ilerici asker-
sivil ittifakı"nın öncü sosyalizmi ile gerçekleşecek "sosyalist askerî devrim" Baasçılığın özetidir. 9 Mart darbe teşebbüsünün hemen öncesine tesadüf eden ve aniden tırmanan şiddet olayları (
banka soygunları,
Amerikan askerlerinin kaçırılması,
ODTÜ olayları gibi silahlı kitlesel şiddet) bu darbenin ön hazırlığı idi. 12 Martçıların, sol ideolojiye uyguladığı şiddet, Baasçılığın yenik düşmesi yüzündendir.
Bazı ayrıntılara dikkate edelim.
Cumhuriyet Gazetesi'ne
bomba atılması ve
Danıştay saldırısının, darbe zemini oluşturmak için girişilen eylemler olduğu artık ortada. Doğu Perinçek'in sorgusu sürerken avukatı aracılığıyla verdiği yazılı beyanatta "
Özel Kuvvetler"i savunmaya girişmesi, organizasyonun çapı hakkında bir fikir veriyor. Hazırlıkların, tıpkı 9 Mart Cuntası gibi rejim değiştirmeye yönelik bir teşebbüs olduğu şüphesi ağırlık kazanıyor.
Karşı karşıya olduğumuz
tehlikenin ne kadar büyük olduğunu, bu darbe teşebbüsünün tarih dışılığı gösteriyor. Soğuk Savaş'ın bitmesi, dünyanın farklı bir kisveye bürünmesi ile bu ve benzeri darbelerin şartları, artık ilkel kabile toplumlarında bile kalmadı. Bizde ise, özel şartlar yüzünden devlet içinde bazı gayri meşru iktidar alanları yaşamaya devam etti. Şimdi, bu güçler son bir hamle ile
tasfiye edilmelerini engellemek üzere bir
intihar eylemine girişiyorlar. Bütün şartlar karşılarında olduğu için,
akıl ve mantık dışı bir
cinnet halinde bulunuyorlar. Kısaca kan dökmeye hazırlanıyorlar.
Suriye'de Hafız Esad'ın Baasçılığı, nüfusun % 15'ini teşkil eden mezhep azınlığına dayanıyordu. Türk Baasçılığının mezhep renginin, sadece kitlesel
destek arayışından ibaret olduğunu, bu mezhebe mensup olanların da unutmaması lâzım.
Teşebbüs tarih dışı. Gözünü iktidar hırsı bürümüş delilerin marifeti. Tehlike bu yüzden büyük. Ve bu yüzden demokrasinin şeffaflığına ve hukuka daha fazla ihtiyacımız var. Hepimiz
Ergenekon soruşturmasını yürütenlere destek olmakla mükellefiz.