Devlet Bakanı ve
Başmüzakereci Egemen Bağış,
Pakistan'ın
sel felaketi nedeniyle
yardıma ihtiyaç duyduğunu, ancak gururlarının incitilmemesi gerektiğini belirterek, "Pakistan
halkı bizim halkımız gibi gururludur, kendisine yapılan yardımlar konusunda gururlarının incitilmemesi konusunu özellikle vurgulamak istedik" dedi.
BM'deki toplantıya
bakan seviyesinde katılan 5
ülkeden birinin
Türkiye olduğunu söyleyen Bağış, toplantıya ABD,
Almanya,
Danimarka,
İsveç ve Kanada'nın bakan seviyesinde katıldığını belirtti. Bağış,
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun
MGK toplantısı dolayısıyla toplantıya gelememesi nedeniyle
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Pakistan'a verdiği önem çerçevesinde toplantıda Türkiye'nin bakan seviyesinde temsil edilmesini istediğini, o yüzden kendisini görevlendirdiğini ifade etti.
-PAKİSTAN'DAKİ SEL FELAKETİ-
Türkiye ile Pakistan arasındaki dostluk ilişkisine değinen Bağış, Türkiye'de çocukların "Jive Pakistan" şarkılarıyla büyüdüğünü, hem Türkiye'de hem de Pakistan'da insanlara en yakın dost ülkenin hangi ülke olduğu sorulduğunda insanların Pakistan ve Türkiye dediklerini söyledi. Bağış, iki ülke arasında çok yüksek ticaret hacmi olmasa bile Pakistan'ın
Kurtuluş Savaşına gösterdiği katkıdan dolayı, Atatürk'e olan sevgilerinden dolayı iki ülke arasında özel bir ilişki olduğunu hatırlattı.
Pakistan'ın tarihinin en büyük
doğal felaketini yaşadığını, Türkiye'nin Pakistan'ın yalnız bır
akılmaması gerektiğine inandığını söyleyen Bağış, Türkiye'nin 10 milyon dolarlık nakit yardımı Pakistan'a ulaştırdığını, 4 ayrı kargo halinde 140 tonluk insani yardım malzemesi sevk ettiğini,
Türk Kızılayı ve yardım kuruluşlarının halen Pakistan'da bulunduğunu, 2 sahra hastanesinin Pakistan'a gönderildiğini, bunların yarın sabah
hizmet vermeye başlayacaklarını ve TSK'nın tıbbı malzeme taşıyan 2 adet kargo uçağını gönderdiğini söyledi.
Diyanet İşleri Başkanlığının aldığı karar çerçevesinde hem Türkiye'deki hem de dünyadaki tüm Türk camilerinde bugün cuma namazından sonra Pakistan için yardım toplanacağını, halktan halka çok ciddi bir
kampanyanın başladığını ifade eden Bağış, TOBB'un da 1 milyon dolarlık yardımla kampanya başlattığını, Başbakan Erdoğan'ın halka yardım çağrısında bulunduğunu, özel
banka hesap numaralarının kurulduğunu söyledi.
Bağış, "Burada bizi en mutlu eden şey yardımın devletten devlete olmasından çok halktan halka yardım olarak yapılmasıdır" diye konuştu.
BM toplantısında BM Genel Sekreterinin Pakistan'a yardım için
hedeflediği rakama ulaşılabileceğinin görüldüğünü belirten Bağış, ABD, AB ve diğer ülkelerin gönderecekleri yardım miktarlarını artıracaklarını açıkladıklarını söyledi.
Bağış, BM'nin bir sonraki Pakistan toplantısının 19 ya da 26
Eylül günü
New York'ta BM'de yapılacağını, ayrıca 14-15 Ekim'de AB Merkezinde Brüksel'de Pakistan'a yardım toplantısının düzenleneceğini belirtti.
"Pakistan halkının asıl yardıma ihtiyacı olacağı dönem suların çekilmesinden sonra ortaya çıkacak olan tablo" diyen Bağış, konunun şu an dünyanın gündeminde olduğunu, ramazan ayı nedeniyle de
İslam dünyasında ayrıca bir yardım etme arzusunun olduğunu, ancak zaman geçince konunun unutulmaması gerektiğini, halen 20 milyon kişinin evsiz olduğunu, ilaç ve tedaviye ihtiyaç duyacaklarını söyledi. Bağış, Türkiye'nin bu kapsamda Pakistan'a yardım konusunda bundan sonra yapılması planlanan tüm toplantılara her tür katkıyı vereceğini ve ev sahipliği yapmayı istediğini de Pakistan
Dışişleri Bakanına ilettiğini belirtti.
-"PAKİSTAN'IN EGEMENLİĞİ VE GURURU"-
Bağış, BM toplantısındaki konuşmada sel felaketi nedeniyle yapılacak yardımların Pakistan'ın
egemenliğine ve Pakistan halkının gururuna saygı göstermesi gerektiğini vurguladığının hatırlatılması üzerine, Pakistan'daki sel felaketinin
İstanbul ile
Ankara arasındaki mesafe kadar büyük göletler oluşturduğunu, insanların öldüğünü, ve salgın hastalıkların çıkması halinde yeni ölümlerin olabileceğini söyledi. Pakistan'ın bu dönemde yardıma büyük ihtiyaç duyduğunu belirten Bağış, şöyle devam etti:
"Ama Pakistan halkı bizim halkımız gibi gururludur, kendisine yapılan yardımlar konusunda gururlarının incitilmemesi konusunu özellikle vurgulamak istedik. İslam dünyasında
komplo teorilerine karşı bir hassasiyet de vardır, bunları körüklemek isteyen gruplar da olacaktır. Pakistan Dışişleri Bakanı da BM'deki konuşmasında bir
takım radikallerin bu durumu istismar edebilme ihtimalinden bahsetti, özellikle Batı dünyasının yaptığı yardımların hassasiyetle, insanların gururunu kırmadan, aksine gururlarını okşayıcı bir şekilde onların ulusal gururunu dikkat alarak yapılması gerektiğini kaydetti. Geçmişte bu tür yardımlar yapılırken insanların horlandığı,
küçük görüldüğü oldu. Bu sadece Pakistan'a has bir hassasiyet değil, Haiti'de buna benzer olaylar yaşandı. Biz de deprem bölgesinde yaşayan bir ülke olarak bu konuyu iyi biliyoruz. 17
Ağustos 1999
depremi sonrası bizim ülkemizde de benzer hassasiyetler vardı, o tecrübelerimiz ışığında biz gerekli uyarıları yaptık, dünya kamuoyunun da bu uyarıları ciddiye alacağını zannediyorum."
Bağış, ABD Dışişleri Bakanı
Hillary Clinton'un da BM'deki konuşmasında bu hassasiyeti dikkate aldığını, bunun da kendilerini mutlu ettiğini söyledi.
-İKİLİ GÖRÜŞMELERİ-
Bağış, BM toplantısı sırasında ABD'nin Pakistan özel temsilcisi Richard Holbrooke, İsveç'in Kalkınma Bakanı Gunilla Carlsson,
Almanya Devlet Bakanı Werner Hoyer,
Belçika Dışişleri Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Steven Vanackere ve Pakistan Dışişleri Bakanı Makdum Şah
Mahmud Kureyşi ile görüştüğünü bildirdi.
Pakistan'ın Türkiye'nin yardımlarından dolayı son derece müteşekkir olduğunu söyleyen Bağış, Kureyşi'nin kendisine, "Biz sizin yaptığınız çalışmaları duyduğumuz zaman kendi çalışmalarımızla eş tutuyoruz, zaten Dışişleri Bakanınız bizim Dışişleri Bakanımız gibi faaliyet gösteriyor, bunu
Afganistan ile yaşanan
kriz sırasında da görmüştük. Desteğiniz için müteşekkiriz ve BM toplantısına bakan seviyesinde katılmanız da zaten bunun sembolüdür" dediğini de aktardı.
-KIBRIS-
Bağış, Belçika Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Steven Vanackere ile yaptığı görüşmelere yönelik soru üzerine, Vanackere'nin bir hafta önce İstanbul'a yaptığı ziyaret sırasında kendisiyle çok kapsamlı görüşmelerde bulunduklarını söyledi.
Kıbrıs konusunun görüşmede gündeme geldiğini belirten Bağış, Türkiye ve
KKTC'nin Kıbrıs müzakereleri konusunda yapıcı rol oynamaya devam ettiğini, tüm Rum lobilerinin Derviş Eroğlu'nun KKTC Cumhurbaşkanı olarak seçilmesinden sonra görüşmelerin duracağı intibasını yaratmak için büyük bir kampanya başlattıklarını ama Eroğlu'nun seçildiği gece görüşmelere kaldığı yerden devam edeceğini açıklamasıyla "(
Rumların) bu oyununu bozduğunu" vurguladı.
KKTC Cumhurbaşkanı Eroğlu'nun Rum lideri Dimitris
Hristofyas'la görüşmeleri çok başarılı şekilde sürdürdüğünü, riskli konulara girildiğini, hatta Eroğlu'nun bu görüşmelerin yıl sonuna kadar bitebileceği umudunu taşıdığını açıkladığını dile getiren Bağış, ancak kaçak oynayan tarafın Rum tarafı olduğunu söyledi. Rum tarafının her zaman olduğu gibi müzakereleri zamana yayma, geciktirme ve AB tam üyelik kozunu kullanarak Türkiye'yi engelleme çabası içerisine girdiğini ifade eden Bağış, Türkiye'nin tutumunu net şekilde açıkladığını belirterek, şöyle konuştu:
"Biz ne Kıbrıs için AB'den vazgeçeriz, ne AB için Kıbrıs'tan vazgeçeriz. İki konuda da haklı olduğumuzu, hukuki temele dayalı haklarımız olduğunu her vesileyle vurguluyoruz ve Türkiye sabırla, azimle bu süreci sürdürecektir. Adada iki kesime siyasi eşitlik sağlayacak, iki tarafın da halklarının içine sindirebileceği kalıcı ve adil bir çözümü
destekleme politikamızı aynı kararlılıkla sürdüreceğiz."
-ALMAN BAKANA TEŞEKKÜR-
Kıbrıs konusunu Almanya Devlet Bakanı Werner Hoyer ile yaptığı dünkü görüşmede de dile getirdiğini belirten Bağış, Hoyer'in göreve geldikten kısa bir süre sonra Kıbrıs'a gittiğini ve KKTC'yi de ziyaret ettiğini söyledi. Kendisine KKTC'ye yaptığı ziyaret için teşekkür ettiğini belirten Bağış, kendisinden bundan sonraki süreçte desteğinin devam ettirmesini istediğini belirtti. Bağış, "Hatta kendisi (Alman Bakan Hoyer) sordu 'ne yapabiliriz' diye, ben de 'basit' dedim, '
Lufthansa havayollarına söyleyin Ercan havaalanına uçuş başlatsın', o zaman biz de limanlarımızı açma konusunu değerlendiririz" dedi.
-"GÜNEY KIBRIS, DİĞER AB ÜLKELERİNİN KUZEY KIBRIS'LA İLİŞKİ KURMASINI ENGELLİYOR"-
Kıbrıs'ta en azından bir ara formülle halkın rahatlamasının sağlanabileceğini dile getiren Bağış, şöyle dedi:
"Çünkü AB'nin oybirliğiyle 26
Nisan 2004 tarihli kararı var;
Kuzey Kıbrıs'a uygulanan ambargoların kalkması. Şu ana kadar AB'ye üye ülkelerden sadece bir tanesi o kararı uyguluyor. Sadece tek bir AB üyesinin KKTC ile
direk ticareti var, sadece bir ülkenin vatandaşları Kuzey Kıbrıs'a rahatlıkla gidip gelebiliyor, o da
Güney Kıbrıs.
Güney Kıbrıslılar Kuzey Kıbrıs'la her türlü ticareti yaparken, gidiş gelişi yaparken, diğer 26 üye ülkenin aynı haklardan yararlanmasını bir şekilde engelliyor. Bu kendi başına bir çifte standarttır, haksızlıktır. Onun için nasıl dünya ülkeleri Tayvan'la diplomatik ilişki kurmazken bu ülkeyle her türlü ticareti gerçekleştirebiliyorsa KKTC ile de aynı ilişkiyi bu aşamada kurmalılar. Ama tabii bizim nihai hedefimiz bu değildir, biz Kıbrıs'ta kalıcı ve adil bir çözüm sağlanmasını arzu ediyoruz ama o noktanın erişilmesine kadar böyle bir ara çözümle de Kıbrıs'ta
ekonomik rahatlama iki tarafı da çok daha müreffeh hale getirebilecektir. Ama maalesef Rumlar her zamanki şımarık tavırlarıyla bu çözüm önerilerimizi de reddediyorlar ve diğer AB üyesi ülkelerin de desteklemesini bir şekilde bloke ediyorlar ama biz kararlılıkla tutumumuzu sürdüreceğiz."
-"KIBRIS MİLLİ DAVADIR"-
Bağış, Kıbrıs'ta çözüm olmazsa ne olacağına yönelik soru üzerine, "Ben kendimi bildim bileli her sene aralık ayı Kıbrıs konusu için çok kritik bir ay olarak ilan edilmiştir, o zamandan bu zamana çok aralık geçti, çok
şükür KKTC'de bugün kişi başına düşen gelir neredeyse 20 bin doları bulacak" dedi.
KKTC'de oteller yapıldığını, üniversitelerinde, dünyadaki çok sayıda ülkenin vatandaşı olan öğrencilerin öğrenim gördüklerini belirten Bağış, üniversitelerdeki öğrenci sayısında son 8 yılda yüzde 150 artış olduğunu, KKTC'nin her geçen gün daha müreffeh hale geldiğini söyledi. Adada iki ayrı devlet, iki ayrı
cumhurbaşkanının, iki ayrı
yönetim, iki ayrı meclis, iki ayrı okul sistemi, iki ayrı sağlık sisteminin bulunduğunu belirten Bağış, şöyle konuştu:
"(Adada) Her şeyiyle tam fonksiyonel iki ayrı
demokrasi var, dünyada demokrasiye bu kadar ihtiyaç duyulduğu bir dönemde oradaki demokrasinin görülmemesi kendi başına dünya açısından büyük bir ayıp. Biz KKTC'yi hiçbir zaman yalnız bırakmadık, Türkiye'nin Kıbrıs politikası bir
iktidar politikası değildir, bir milli davadır, bu konuda iktidar-muhalefet ayrımı yoktur, asker-
sivil ayrımı yoktur,
Alevi-
Sünni ayrımı yoktur, kadın-erkek ayrımı yoktur,
genç-
yaşlı ayrımı yoktur, Türkiye Cumhuriyeti'nin her vatandaşının Kıbrıs'a karşı ayrı bir hassasiyeti ve sevgisi vardır. Biz tabii ki adada adil, kapsamlı, kalıcı bir çözüm için elimizden geleni sürdüreceğiz ama çözüm bulana kadar da KKTC'nin her türlü ihtiyacı konusunda Türkiye üzerine düşeni yapmaya devam edecektir."
"Yıl sonuna kadar bir çözüm olur mu, biz
ümit ediyoruz ki olsun" diyen Bağış, Türkiye'nin KKTC'ye su hatları çekmek için inşaatın başladığını, yeni otobanlar yapılacağını söyledi. Kıbrıslı Rumların neredeyse yüzde 95'inin kuzeyi ziyaret ettiğini belirten Bağış, aynı şekilde Kıbrıslı Türklerin yüzde 95'inin de güneyi ziyaret ettiğini, iki taraf arasında insanların rahatlıkla geçiş yapabildiklerini, geçişlerde bir sorun ya da şiddet yaşanmadığını ifade etti.
Bağış, "Adada her geçen gün olgunlaşan bir ilişki olduğu da gözüküyor. Ümit ederiz ki, Sayın Hristofyas, Sayın Eroğlu bu yıl sonuna kadar bir noktada uzlaşırlar. İkisinin de Kıbrıs konusunda öğreneceği yeni bir şey olmadığına ben yürekten inanıyorum, ikisi de ömürlerini bu konuya vakfetmiş insanlar ve kendi toplumları içerisindeki iç siyasi çekişmeleri bir tarafa bırakıp, akıl, vicdan ve mantık çerçevesinde uzlaşırlarsa iki halk da çok şey kazanacaktır diye düşünüyorum" dedi.
Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış,
yurt dışında yaşayan ve bu dönemde Türkiye'ye gidecek herkesi referandumda
oy kullanmaya çağırdı.
Bakan Bağış, New York'ta Türkevi'nde
basın toplantısı düzenledi. Dün BM Genel Kurulu'nda düzenlenen Pakistan'a yardım toplantısıyla ilgili bilgi veren Bağış, gazetecilerin çeşitli konulardaki sorularını da yanıtladı.
Bağış yurt dışında yaşayan Türklerin yaşadıkları ülkelerde oy kullanmaları konusunda çalışma olup olmadığının sorulması üzerine, bir çalışmanın olduğunu, Türkiye'nin yurt dışında yaşayan milyonlarca vatandaşının bulunduğunu, bu vatandaşların büyük çoğunluğunun Almanya'da yaşadığını söyledi.
Bağış, şunları söyledi:
''Almanya, konsolosluklarımızda kurulacak
sandıklarda oy kullanılmasının yaratacağı siyasi kampanya döneminin Almanya'nın iç huzuru açısından rahatsızlık yaratabileceği endişesiyle çok ciddi tepki koyuyor, oyların birçok ülkede olduğu gibi
mektup yoluyla kullanılmasını talep ediyor. 3 milyon kişilik
seçmen tabanının olduğu bir ülkede ister istemez çok ciddi siyasi kampanyalar yapılacaktır ve Almanya kendi içerisinde kutuplaşmalar olabileceği, iç huzura olumsuz etkileri olabileceği endişesini bizim yaptığımız iştişarelerde dile getiriyor.''
Mektupla ya da internet ortamında oy kullanmanın da dünyada mümkün olduğunu söyleyen Bağış, Estonya'da seçmenlerin yüzde 20'sinin oyunu internet ortamında kullandığını, Almanya'nın da bu tür formüllerin kullanılmasını önerdiğini ancak bunun
Anayasa'ya aykırı olduğunu, Anayasa'da seçmenin oyunu kendi eliyle sandığa atmasının gerektiğinin belirtildiğini anımsattı. Burada bir çıkmaz yaşandığını, Türklerin yaşadığı diğer ülkelerde sandık kurup Almanya'da bunu yapamamanın da Anayasa'ya aykırı olduğunu, bunun eşitsizliğe yol açacağını belirten Bağış, bu konuda hem Almanya hem de diğer AB ülkeleriyle istişarelerini sürdürdüklerini söyledi. Bağış, Yüksek Seçim Kurulunun da diğer yandan bu tür yeni teknolojilerle nasıl bir çözüm bulunabileceğini araştırdığını söyledi.
-BAĞIŞ'TAN 12 EYLÜLDE OY KULLANMA ÇAĞRISI-
Bağış, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Biz yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın Anayasal görevlerini yerine getirebilmeleri, oyunu kullanabilmeleri için elimizden geleni yapıyoruz. Ben burada bir çağrıda bulunmak istiyorum.
12 Eylülde yapılacak referandumda şu anda izine giden, tatile giden, herhangi bir nedenle Türkiye'ye giden yurt dışındaki bütün vatandaşlarımızın giriş ve çıkış kapılarında oy kullanma imkanı mevcut. Bu Anayasa değişiklik paketi, Türkiye'nin AB standartlarında bir Anayasa'ya kavuşması için çok önemli. Bu paketin her bir maddesi Türkiye'nin demokrasisinin,
insan haklarının, evrensel standartlara ve AB mevzuatına uyumlu hale gelmesini sağlayacaktır. Vatandaşların paketin içeriğini iyi inceleyip, okuyup kendi vicdanları çerçevesinde oy kullanmaları çağrısında bulunmak istiyorum, o paketi inceledikten sonra o paketin Türkiye'ye çok şey kazandıracağını göreceklerdir.''
Paketin mükemmel olmadığını, eksiklikleri olduğunu kendisinin de kabul edebileceğini belirten Bağış, şunları söyledi:
''Eğer muhalefet daha çok
işbirliği yapsaydı ya da işbirliği yapsaydı, daha iyi bir paket belki ortaya çıkabilirdi ama bizim kendi imkanlarımızla
Meclisteki oy sayımızla yapabileceğimizin en iyisini yaptığımıza inanıyoruz. Bu pakete 'hayır' demek Türkiye'ye hiçbir şey kazandırmayacaktır. Tam aksine Türkiye'nin imajına ciddi zararlar verecektir. Türk halkının
demokratikleşme ve özgürleşme yolundaki iradesinin zayıf olduğu intibasını verecektir. Ama bu pakete '
evet' demek belki, istenilen mükemmel seviyeye bizi taşımasa bile bugünkü olduğumuzdan çok daha iyi bir noktaya taşıyacaktır.
Ben bütün vatandaşlarımızın kendi vicdanlarıyla kendi muhakemeleriyle paketi inceledikten sonra 'evet' oyu vereceklerine inanıyorum ve onları da 'evet' oyu vermeye davet ediyorum. Ama pakete itirazı olanlar varsa onlara da saygı duyuyoruz, onlar da mutlaka sandıklarda anayasal görevlerini yerine getirsinler ve oylarını kullansınlar.''
-''RAHAT BİR ÇOĞUNLUKLA...''-
Halk oylamasından nasıl bir sonuç beklediğinin sorulması üzerine Bağış, ''Aklın yolu birdir, paketin içeriği incelendikten sonra çok ciddi bir halk desteğiyle geçmesini bekliyorum'' dedi. Sorular üzerine kaç oyla geçeceğine dair tahminlerde bulunmak istemediğini ama rahat bir çoğunlukla kabul edileceğine inandığını söyleyen Bağış, şöyle konuştu:
''Kabul edilmemesi için bir neden yok, paketin içeriğini inceleyenler buna neden 'hayır' denmesi gerektiğini bir türlü algılayamıyorlar. Pakete 'hayır' verilmesini isteyen muhalefet partileri yaptıkları konuşmalarda, paketin içeriğinden bahsetmiyorlar. Sanki çerezci dükkanı açacakmış gibi kayısıdan, fındıktan, künefeden, aşureden bahsediyorlar ama bir türlü paketin içeriğine giremiyorlar. Demek ki paketin içinde eleştirebilecekleri bir şey yok, hatta (paketin iki maddesi hariç hepsini biz de destekleriz) diyorlar, o iki maddeyle ilgili olarak da
Anayasa Mahkemesi zaten bir takım hassasiyetleri göze alarak değişikliklerde bulunmuş. Yani Türkiye Cumhuriyeti'nin iktidar partisine açılan
kapatma davasında bile çok net tavırlar ortaya koymuş bir Anayasa Mahkemesinin bile kabullendiği ve halka sunulmasında hiçbir sakınca görmediği bir paketi, muhalefet partileri fındık,
fıstık gibi nedenlerle engellemeye çalışıyor, o da kendi başına trajikomik tablo ortaya koyuyor.
Bağış, ''paketin mükemmel olmadığını söylediğini, neyin mükemmel olduğunun'' sorulması üzerine ise şu yanıtı verdi:
''Mükemmel, her daim gelişen bir demokrasidir, demokrasinin gelmesi gereken nokta neyse odur, her zaman Türkiye ve diğer demokratik ülkeler kendi standartlarını yenilemelidir. Türkiye'nin nereden gelip nereye gittiğini iyi değerlendirirsek bu paketin çok önemli olduğunu görürüz. Türkiye 50 yıl evvel
darbelerden sonra başbakanını asan bir ülkeyken 30 yıl evvel Kafka'nın, Dostoyevski'nin kitaplarını yakan bir ülkeyken 10 yıl evvel en büyük ilin belediye başkanı
ders kitaplarındaki şiiri okuduğu için hapseden bir ülkeyken bugün Türkiye'de artık memurların toplu
sözleşme hakkına sahip olabileceği, YAŞ kararlarının
mahkemeye götürülebileceği,
Kamu Denetçiliği Kurumunun kurulacağı, fişlemenin yasaklanacağı, Anayasa Mahkemesine bireysel başvurunun önünü açacak olan, Türkiye'nin
Avrupa standartlarında demokrasi olmasını, bireysel özgürlükleri güçlendiren bir paketin şu an Türkiye Cumhuriyeti'nin vatandaşları tarafından değerlendiriliyor olması bence çok önemli bir gelişmedir. Türkiye 200 yıllık demokrasi tecrübesinde çok önemli bir adımı 12 Eylül günü atacaktır ve darbe Anayasasına en büyük darbeyi milletimiz inşallah 12 Eylül günü yapacaktır.''
-''12 EYLÜL'DE BİR TERCİH YAPILACAK''-
Eski başbakanlardan Adnan Menderes'in 1959 yılında Avrupa Ekonomik Topluluğuna ilk başvuruyu yaptığını, o yıldan bu yana Türkiye'nin AB'ye üye olmaya çalıştığını ama bunun olmadığını, 1960'lardan bu yana da Türkiye'nin darbe anayasalarıyla yönetildiğini söyleyen Bağış, şöyle devam etti:
''İkisi tesadüf değil, Türkiye'nin tarihinde bilinen iki tane 12 Eylül var, birisi Rahmetli İsmet İnönü'nün 12 Eylül 1963'te Ankara Anlaşması'nı imzaladığı gün, diğeri de Türkiye'de demokrasinin önünün kesildiği, 12 Eylül darbesinin yapıldığı gün. Üçüncü 12 Eylülü de hep birlikte yaşayacağız. Rahmetli İnönü'nün demokrasi ve insan hakları standartlarını daha da yükseltmemiz için attığı imzanın mı arkasında duracağız, rahmetli Menderes'in Türkiye'yi taşımak istediği, Atatürk'ün hedef gösterdiği çağdaş medeniyetler seviyesinin üzerine çıkma idealine mi gönül vereceğiz, yoksa 80 darbesini yapan darbecilerin, 16 yaşındaki çocukların yaşlarını mahkeme kararıyla büyütüp idam sehpalarında sallandırdıkları zihniyete mi destek vereceğiz? Türkiye'nin 12 Eylül'de vereceği karar bununla ilgilidir.''
12 Eylül'de bir
tercih yapılacağını, yeni bir iktidar seçilmeyeceğini söyleyen Bağış, ''Daha hür bir Türkiye mi, yoksa
yasakçı zihniyete batmış bir Türkiye mi, o ikisi arasında tercihte bulunulacak. Çok net bir tercih var ortada'' dedi.