Kendilerine “
derin abi” süsü veren
mafya elemanları, şimdi de “
JİTEM’den aldık” diyerek sahte
Picasso tabloları pazarlıyor. Amacı koleksiyonerleri dolandırmak olan alıcılar ise, tabloların Christie ve Sotheby’s gibi dünyanın en büyük
müzayede şirketlerinden değil de sözde JİTEM’den geldiği söylenen ‘apoletli Picasso’ya daha fazla itibar ediyor; resim başına 300 bin ile 1 milyon dolar arasında değişen rakamlar ödüyor.
”Türk halkının yüzde altmışı aptaldır!” diyen Aziz Nesin’in hayattaki en büyük hayallerinden biri de çok zengin olmaktı. Nesin, konforlu bir
yaşam için değil, yıllardır kurduğu ‘sanat fantezilerini’ gerçekleştirerek toplumdaki enayilikleri ortaya çıkarmak için zengin olmak istiyordu. Fantezilerinin birinde; Beethoven’in gün ışığına çıkmamış bir senfonisinin bulunduğunu dünyaya ilan edip, sonra da
müzik eleştirmenlerinin bu sahteciliği anlayıp anlamayacağını
test etmek istiyordu. “Benim işim gücüm bu” diyen çılgın adamın başka bir fantezisi de akademiyi yeni bitirmiş bir iki
genç ve bir iki naif ressamın tablolarından karma bir resim sergisi açıp, Picasso’nun az bilinen bir iki tablosunun röprodüksiyonunu katmak sonra da bu alanda bilgiçlik taslayanların Picasso’nun resimlerini öbürlerinden ayırıp ayıramayacaklarını görmekti. Nesin, 1981 yılından beri hayalini kurduğu onlarca fantezisini gerçekleştiremeden öldü. Nesin’in Picasso fantezisini gerçekleştirmek Türk mafyasına kısmet oldu. Kendilerine “derin abi” süsü veren mafya elemanları, şimdi de “JİTEM’den aldık” diyerek sahte Picasso tabloları pazarlıyor.
Yeraltındaki “sanatsal etkinliklere” katılmak için gayrimeşru işlerle uğraşan emlakçılara, kuyumculara, kafelere uğrayıp “Biraz param var, birkaç tane Pico almak istiyorum” demeniz yeterli. Paranın kokusunu alan Picassocular kısa sürede size ulaşıp;
küçük bir güvenlik soruşturmasının ardından randevu yerini ve tarihini bildiriyor. İlk buluşmada, güvenlik açısından tablolar getirilmiyor, bir CD’ye kaydedilen görüntüler izlettiriliyor. Müşteriyi etkileyebilmek için milyon dolarlık tabloların nasıl ele geçirildiği anlatılıyor. Hikayeler, müşteriye göre değişiyor.
Tablonun arkasında Rusya’nın Hermitage
Müzesi’nin kaşesi varsa; Demirperde yıkılırken Sovyet müzelerinden yağmalanarak Türkiye’ye kaçırıldığı söyleniyor. Eğer
Kuveyt müzelerine ait mühürler taşıyorsa; 1990 yılında Kuveyt’in işgali sırasında
Irak askerlerince müze ve saraylardan çalındığını anlatıyorlar. Bu hikaye, 2003 yılında Irak’ın işgalinden sonra değişti. Uyanıklar, bu sefer tabloların
Bağdat’taki
Saddam’ın saraylarından yağmalandığını söylemeye başladı.
Bildik senaryolara inandırıcılığı artırmak için bir de JİTEM hikayesi eklendi. Güya, Bağdat’ta savaş döneminde Saddam’ın saraylarından talan edilen mücevher, tablo ve tarihî
heykeller, Zaho,
Süleymaniye ve Güneydoğu’daki Türk ordusunda görevli JİTEM elemanlarınca ele geçirildi. “Derin abi” modundaki mafya elemanları, şimdi sözde JİTEM’cilerin tabloları piyasaya sürmeleri için kendilerini görevlendirdiklerini anlatıyor.
Yazılan senaryolara inanıp tabloları görmek isteryenler, niyetinin ciddi olduğunu ispatlamak için 5-10 bin dolar kapora vermek zorunda. Böylece karşılıklı güven ortamı sağlanıyor ve ikinci buluşmada tablolar gerçekten getiriliyor. Zor şartlarda Türkiye’ye sokulmuş izlenimi vermek için iyice katlanan, eskitilen tablolar; bazen deri bir ceketin astarının içinden, bazen de bir arabanın koltuğunun içinden çıkarılıyor. En etkileyici olanı da ‘duvardan Picasso çıkarma’ yöntemi. Bu iş için uydu kentlerde lüks villa kiralanıyor. Odalardan birinin duvarı kırılarak sahte Picasso içine yerleştiriliyor. Ardından güzel bir tadilat yaptırılıyor. Müşteriyle buluşmalar bu lüks villada gerçekleşiyor. Müşteri tabloyu görmek istediğinde, lüks villanın duvarı kırılarak çıkarılan Picasso, alıcısına teslim ediliyor. Müşteri tablonun her yerde arandığına ve gerçekten çok değerli olduğuna kanaat getiriyor.
Sahteciler, bilim faktörünü de hesaba katmışlar. Müşteri isterse, 15-20 bin dolara sözde eksper çağrılıyor. Hatta üstüne bir de karbon testi yapılıyor. Bunun için 18. yüzyıldan kalma önemsiz bir resim bulunarak büyük bir bölümü kazınıyor. Eski tuvalin üzerine, iyi resim eğitimi almış Rus, Azeri, Gürcü ressamlar tarafından Picasso’nun bir eseri çiziliyor. Bu işte Picasso’nun hemşerilerinin de önemli rolü var. Resmin tuvalinden koparılan parça, karbon testine tabi tutulduğunda resmin gerçekten 200 yıl öncesine ait olduğu ortaya çıkıyor. Picasso meraklısı, sanatçının tablolarını 18 değil 20. yüzyılda yaptığını bilmiyorsa bu numarayı yutuyor. Çünkü karbon testi 50-100 yıllık tablolara yapılamıyor. Dolayısıyla Picasso’nun tablolarında karbon testi işe yaramıyor. Mimar
Sinan Üniversitesi Güzel
Sanatlar Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kemal İskender’in verdiği bilgiye göre, bu testten ancak 200 yıllık, 500 yıllık eserlerde 5-10 yıl sapmayla sonuç alınabiliyor.
Alt limit 300 bin dolar
Şüpheci, şecereye önem veren müşterilerin önüne Kuveyt, Bağdat,
Moskova müzelerinin mühürlerinin yanı sıra Picasso’nun eserlerinin sergilendiği müzelerden ünlü Louvre Müzesi’nin mührünü taşıyan tablolar konuluyor. Ancak Lover kelimesinde küçük bir
harf hatası dikkati çekiyor. ‘v’ yerine ‘w’ kullanılınca ‘louvre’; “alt, aşağı” anlamına gelen ‘lower’ olmuş! Christie ve Sotheby’s gibi dünyanın en büyük müzayede şirketlerinin mühürlerini soran müşterilere referans olarak JİTEM gösteriliyor. JİTEM gibi askeri istihbarat örgütünün adı pazarlıklarda Christie ve Sotheby’s’den daha geçerli hale geliyor. Tablonun sözde JİTEM kanalıyla pazarlık
masasına gelmiş olması eserin gerçekliğine duyulan güveni artırdığı için fiyatlar da yükseliyor. Pazarlık kapısı 10-15 milyon dolardan açılıyor. En alt limit 300 bin dolar.
Eğer
satış sırasında bir problem çıkar, müşteri tabloyu almaktan vazgeçerse silahlar çekilerek paralar
gasp ediliyor. Voleyi vurmayı planlarken acı gerçeği öğrenen Picassozede için iş işten geçmiştir. Mafya elemanlarının pazarlık süresince kullandıkları hatlar çalıntı veya ölü şahıslar üzerine çıkartılan “patetes hatlardan”dır. Operasyon tamamlanınca bu telefonlar çöpe gidiyor.
Güvenlik kuvvetlerinin üç-beş kişinin gerçekleştirdiği sahtecilik olayı şeklinde değerlendirdiği bu tür olaylar giderek tırmanıyor. Canı yananlar polise gidemiyor.
İstanbul’daki sahte Picassocular ise, Sakıp
Sabancı Müzesi’nde açılan “Picasso İstanbul’da” isimli serginin kapanacağı 26 Mart’ı bekliyor.
EN MEŞHUR PICASSO EFSANELERİ
Efsane 1: Sovyetler dağılırken Hermitage Müzesi’nden Picasso tabloları çalındı.
Gerçek: Çalınan veya kaybolan tek bir tablo dahi yok. En son Batı’ya 1920 yılında tablo satıldı.
Efsane 2: 1990 yılında Kuveyt’in işgali sırasında Irak askerlerince müze ve saraylardan Picasso tabloları çalındı.
Gerçek: Kuveyt hükümeti,
Körfez Savaşı sırasında müzelerden veya saraylardan Picasso tablosu çalındığına ilişkin hiçbir
kayıt olmadığını açıkladı.
Efsane 3: 2003 yılında Bağdat’ın işgali sırasında müze ve saraylardan Picasso tabloları çalındı.
Gerçek: Saddam Hüseyin’in saraylarında Picasso’nun eserleri yoktu ki!
Efsane 4: Picasso tablolarının gerçek olup olmadığı karbon testiyle anlaşılabiliyor.
Gerçek: Picasso 20. yy ressamı. Karbon testi 50-100 yıllık eserlerde sonuç vermez. Karbon testi 200 yıllık, 500 yıllık eserlere yapılır.
Efsane 5: Tablolar gerçek olduğu için tüm dünyada
İnterpol tarafından aranıyor.
Gerçek: İnterpol Türkiye’ye çalıntı Picasso bildiriminde bulunmadı. Şu anda aranan Picasso tablosu yok.
Efsane 6: Picasso’nun binlerce eseri var. Çoğunun nerede olduğu bilinmiyor.
Gerçek: Guiness Rekorlar Kitabı’na göre Picasso, 13 bin 500 resim, 100 bin
baskı, 34 bin kitap resmi, 300 heykel ve birçok seramik ve çizim üretti. Eserleri meşhur Zervos Kataloğu’nda kayıtlı.
TÜRKİYE’DE SALAK ADAM ÇOK
“Türkiye’deki tek Picaso eksperi benim” diyen
Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kemal İskender, Türkiye’deki Picasso vakalarıyla ilgili anılarını şöyle anlatıyor: “Özellikle Kuveyt’in işgalinden sonra çok tablo yakalandı. Hepsine bilirkişi olarak ben gittim.
Gaziantep’ten bile getirdiler. Zavallı başçavuş, çok kıymetli diye koluna kilitleyip getirmişti tabloyu. Şu anda öyle boşta gezen Picasso yok. Hepsi kayıtlı. Yine de inanıyorlar ve sahte tabloları satın alıyorlar. Demek ki salak adam çok. Fakat Amerika’da çok zengin manyaklar vardır. Kafaya koymuş o resme sahip olmayı; emir verdiriyor çaldırıyor. Belki en yakın arkadaşına gösterebiliyor. Picasso’nun bu şekilde çalınmış tabloları olabilir.
MAFYANIN ZERVOS KATALOĞU
İstanbul,
Diyarbakır,
Şanlıurfa,
İzmir,
Edirne,
Adana,
Kocaeli,
Elazığ, Gaziantep,
Hatay,
Konya,
Mardin,
Kahramanmaraş,
Mersin,
Uşak ve Kırıkkale’de bugüne kadar gerçekleştirilen
operasyonlarda Hayalet Palyaço, Koltuktaki
Kadın, Çıplak Kadın, Bir Genç Kadın, Taranan
Çocuk, Çiftçi Kadın-Madam Putman, Oturan Nü, Masa başında ellerinde kadeh bulunan iki figür, Enstrüman Çalanlar, Çalgıcı Çingene Kız, Genç Bir Kadının Portresi, La Fermiere, Dora Maar, Ağlayan Adam,
Limon ve Portakal, Çalgıcı Çingene Kız, Saçını Tarayan Kadın isimli sahte Picasso ya da Picasso’ya ait olduğu iddia edilen
taklit resimler ele geçirildi.
KAYIP ESERLER MERKEZİNİ ARAYIN
Türkiye’de merkezi bir kayıt sistemi bulunmadığından Elazığ’da yakalanan bir Picasso tablosunun aynısı İstanbul’da da ele geçmişti. Dünyanın herhangi bir yerinde çalınan sanat yapıtları İngiltere’de bulunan The Art Loss Register şirketine bildiriliyor. Bu şirketin kayıtları polis kuvvetleri için çok önemli veritabanı oluşturuyor. Dönemin
Kültür Bakanı İstemihan Talay’ın gerçek diye müzeye astığı Picasso tablolarının çalıntı olup olmadığını bu kuruluşa sormayı hiç kimse
akıl edemedi. Bir Picasso satıcısı sizin de kapınızı çalarsa, tablonun aranıp aranmadığını anlamak için www.artloss.com adresine tıklayıp The Art Loss Register şirketiyle temasa geçmeniz yeterli. Ayrıca Fransa’daki Picasso Administration kuruluşuyla da temasa geçebilirsiniz.
ZAMAN-TURKUAZ