Uzun süre AKP Genel Başkan Yardımcılığı yapan Dengir Mir Mehmet Fırat, Sarıkız ve Ayışığı darbe planlarının kendisine mektupla ihbar edildiğini söyledi. Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’a da aynı ihbar mektubunun gittiğini belirten Fırat, Ankara Üniversitesi rektörlüğü ve ADD’nin 2003 yılında düzenlediği "Cumhuriyete Saygı" mitinginin 6 ay önceden bu mektupta bildirildiğini açıkladı.
AKP’nin kurucularından ve uzun süre Genel Başkan Yardımcılığı görevini de yürüten Dengir Mir Mehmet Fırat, BUGÜN TV'de çarpıcı açıklamalar yaptı. Fırat; Sarıkız ve Ay Işığı darbe planlarının kendisine mektupla ihbar edildiğini söyledi. 2003 yılında yapılan "Cumhuriyete Saygı" mitingine de değinen eski AKP Genel Başkan Yardımcı Fırat, bu tür olayları 6 ay önceden kendisine ihbar edildiğini ve bunları Recep Tayyip Erdoğan’a bildirdiğini söyledi.
Dengir Mir Mehmet Fırat’ın açıklamaları şöyle:
"2002'de iktidara gelindikten sonra asker cenahından çok şiddetli bir baskının olduğunu her an hissediyorduk. Hatta bunu Başbakan'da şey yapıyordu. Özellikle Milli Güvenlik Kurulu toplantılarına girip çıktıktan sonra oldukça sinirli olarak geliyordu. Kendisine sordum bir gün dedim ki, ‘Sayın Başbakanım ne oluyor?’ Aynen bana şu ifadeyi kullandı, dedi ki ‘Dengir Bey benim bildiklerini bilirseniz hiç uyumanız mümkün değil, çünkü ben uyuyamıyorum.’
İMZASIZ MEKTUPTA SUBAY HER ŞEYİ ANLATTI
Bana postayla bir zarf geldi. Çok güzel bir Türkçeyle yazılmış ve Genelkurmay başkanlığında bir organizasyonun olduğunu ve bunun çalışmasının neler olduğunu ve kendisini bir kurmay subay olduğunu ve bu grubun içinde olduğunu ve fakat yurtsever bir vatandaş olarak da bizi bundan haberdar etmek istediğini beyan ediyor ve ondan sonra birçok olayı anlatıyordu. İşte, üniversitelerde meydana gelecek olan olan hareketler var şunlar var filan…
Ben imzasız olunca, çok ciddiye almadım. Sarıkız, Ayışığı operasyonlarından bahsediyordu. Tayyip Bey odasına gelmişti genel merkeze, ben yanına gittim ve dedim ki böyle böyle… Bana 5-6 ay önce böyle bir mektup geldi ben ciddiye almadım. Mektubu da almıştım yanımdaydı. Burda çok ciddi şeyler söyleniyor. Yani psikolojik bir savaşın yürütüldüğünü ve bu savaş içinde Genelkurmay’da bir komisyon, komite kurulduğunu söylüyor. İstiyorsanız dedim vereyim size, bir okuyun dedim. Çünkü olaylar gerçekleşmeye başladı.
Bu üniversite hocalarının işte cübbeleriyle yürüyüşü, Anıtkabir’e gidişi… 6 ay öncesinden bildirmiş bunu. Döndü bana dedi ki ‘Boş verin, böyle şeyleri çok ciddiye almayın.’ Dedi ama ben hayret ettim, nasıl ciddiye almayalım falan diye… Sonra anladım ki o mektup bir şekilde ona da gitmiş.
SUYU İÇME, YEMEĞİ YEME
Bana aynen şunu söyledi: ‘Kesinlikle gelen suyu içme’ dedi. ‘Mutlaka kapalı su iste, sakın ola başka bir yerde de yemek yeme’ dedi. Kendisine su getiren insanların yanına getirdiği suyun üzerine bir peçete konurdu. O peçete konmamış olan bir suyu içmezdi.
O mektupta yazılan şey şuydu: ‘Siz hiçbir şey yapamıyorsanız, bundan haberdar olduğunuzu gösteren, yani bir şekilde ifade edin. Hasan Cemal Bey’e dedim ki “Böyle böyle bir mektup var. Acaba sen bir yazında, böyle Sarıkız, Ayışığı geçecek ama bunu bir darbe adı olarak değil de böyle geçir yani bir yazıda. Yazabilir misin? Tamam yazayım dedi, hakikatten 2 gün sonra 1 köşe yazısında bunu yazdı. Kendi hatıralarında da bunu anlatır zaten. Ve ondan sonra hakikaten onun bir etkisi oldu. ''