Hain saldırının yaşandığı günün ertesinde atılan
manşetler, yapılan yorumlar ile şimdikinin arasında dağlar kadar fark var. Bu değişimi değerlendiren bir çok
köşe yazısı Bugün gazetelerde yer aldı. Bu köşe yazılarından biride
Bugün Gazetesi Yazarı Gülay Göktürk'e ait. İşte Türk Basınındaki değişimi
analiz eden Göktürk'ün yazızı:
DERİN İLİŞKİLER
Şükürler olsun ki bu defa öcü masalları pek tutmadı.
Medya da ilk iki gün girdiği havadan çabuk kurtuldu; en azından epeyce kurtuldu.
Artık
AK Parti Hükümeti’ni baskının azmettiricisi yerine koyan manşetlere, yorumlara pek rastlanmıyor. Olayın
Çankaya seçimleriyle bağlantılı olduğu ve siyasi
iktidara karşı bir darbenin altyapısını yaratmayı hedeflediği artık anlaşıldı.
Tabii bunda,
Danıştay Baskını’nın baş kahramanı eski binbaşı
Muzaffer Tekin’in “derin” ilişkilerinin yavaş yavaş ortaya dökülmesinin de büyük payı var.
Aman Allah’ım o ne özgeçmiş öyle!
Babadan “özel harpçi”!
JİTEM kurucusu Cem Ersever’in arkadaşıÖ Derin devletin KKTC’deki kolu Türk Mukavemet Teşkilatı’yla bağlantılı, Rauf Denktaş’tan madalyalı. Sauna
Çetesi’yle çapraz ilişkiler içinde bir
Kızıl Elmacı. Kontrgerillanın, her türlü karanlık örgütlenmenin ve melanetin ilk
tohumlarının atıldığı Kıbrıs’taki o malum bataklıkta boy atmış ve büyüdüğü o bataklıktan hiç kopmamış bir gayrı nizami harpçi!
Ehh, kolay mı böyle bir kimliği “Milli Görüş’ün arka bahçesinde yetişmiş bir kötü tohum” diye kakalamak? Olmuyor tabii.
Şu anda, baskının tertipçilerinin Ak Parti’yi silkeleme umudunu kaybedip kendi paçalarını
kurtarma telaşına düşmüş olduklarını tahmin etmek zor değil. Bundan sonrası ise, soruşturmanın önünün kesilip kesilemeyeceği mücadelesi şeklinde cereyan edecek. Suçüstü yakalanan çete şimdi bütün gücüyle soruşturmanın “makul” sınırlar içinde kalması, devletin çeşitli kurumlarının itibarını zedeleyecek sınırları aşmaması için çabalayacak besbelli ki.
Asıl önemli olan ise hükümetin ne yapacağı.
Başbakan Erdoğan tıpkı Şemdinli’deki patlamadan sonra söylediği gibi “sonuna kadar gidileceğini” söyleyip duruyor. Ama soruşturmayı yürüten emniyetçiler, iddianameyi hazırlayan savcı ya da yargıçlar, bu sözü ne kadar ciddiye alacak; ne kadar güvenecek? Şimdi “sonuna kadar” diyen iktidarın yarın ilahlar
kurban istediğinde onları da tıpkı
Sarıkaya gibi gözlerini kırpmadan ilahların önüne fırlatmayacağından nasıl emin olacak?
Danıştay patlamasının şifreleri çözülse bile kamuoyuna açıklanabilecek mi? Yoksa devlet içinde birtakım güçlerin ilerde girişecekleri iktidar mücadelelerinde birbirlerine karşı
şantaj aracı olarak kullanmak üzere dosyalayıp sakladıkları “devlet sırları” olarak mı kalacak?
•••
Evet, bu defalık provokasyonu atlatmış görünüyoruz. Ama
Cumhurbaşkanlığı seçimlerine daha çok var. Ve bu süre içinde, yeni denemelerin yapılacağına, başka canların yanacağına dair güçlü korkular içindeyiz. Ama bilelim ki teröre yeni kurbanlar vermemizi önleyen en önemli faktör, geniş kamuoyunun Danıştay Baskını’nı iyi okumasıdır. Etkisiz kalan her provokasyon daha sonrakileri önler, potansiyel kurbanları kurtarır. Biz
toplum olarak ne çeteleri bitirebiliriz, ne de tek tek manyak katillerin, fanatik militanların köküne kibrit suyu ekebiliriz.
Ama provoke olmayarak provokatörleri işsiz bırakabiliriz.
•••
Sevgili okurlarım,
Danıştay Baskını üzerine yazdığım son iki yazımla ilgili olarak o kadar çok
mesaj aldım ki, hepsine ayrı ayrı
cevap vermem mümkün değil. Ama hepsini tek tek okuduğumu, hepsinden ayrı ayrı moral ve cesaret bulduğumu bilmenizi isterim.
Uğradığım mesaj sağnağı, benim “bu toplumda tecrübe birikmiyor, bu toplum çok kolay manipüle oluyor” tarzındaki karamsar cümlelerimin tekzibi gibiydi sanki.
“Sessiz çoğunluk”tan aldığım bu tekzip, tekziplerin en güzeliydi.
Hepinize teşekkür ederim.
BUGÜN