Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada,
İngiltere Parlamentosu İçişleri Komitesinin raporunu, 1
Ağustos 2011 tarihinde açıkladığı belirtildi.
Raporun hazırlıkları kapsamında İçişleri Komitesi heyetinin, 27
Şubat-2
Mart 2011 tarihleri arasında Türkiye'ye çalışma ziyareti gerçekleştirdiği belirtilen açıklamada, bu ziyaret vesilesiyle heyetin Türkiye'nin düzensiz göçle mücadele ve sınır güvenliği alanlarında kaydettiği ilerlemeleri gözlemleme imkanına sahip olduğu ve olumlu izlenimlerle
ülkeden ayrıldıkları kaydedildi. Açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
''Ancak, anılan Komite tarafından hazırlanan raporda ve rapora ilişkin basın açıklamasında, ülkemizin
adalet ve içişleri alanında kaydettiği somut ilerlemeler, düzensiz göçle mücadele alanında aldığı önlemlerin ve sergilediği yapıcı
işbirliğinin olması gerektiği şekilde yansıtılmadığı ve bu bağlamda, AB üyeliğimize ilişkin bazı kaygı ve yanlış anlamalara yol açabilecek değerlendirmelerde bulunulduğu müşahede edilmiştir.''
Açıklamada, coğrafi konumundan ötürü birtakım AB ülkeleri gibi geçiş ülkesi olarak düzensiz göçten olumsuz yönde etkilenen Türkiye'nin, güçlü ekonomisi ve yükselen
refah düzeyiyle göç alanında hiçbir şekilde kaynak ülke konumunda olmadığı belirtilerek, aksine Türkiye'nin AB üyesi ülkelerden de göç alır hale geldiği ve bu hususun rapora yansıtıldığı dile getirildi.
''Raporda, göçe dair yapılan değerlendirmelerde Türkiye'nin kaynak ülke olabileceği algısı yaratılması her şeyden önce günümüz gerçekleriyle bağdaşmamaktadır'' vurgusu yapılan raporda, Türkiye'nin sınır güvenliği, düzensiz göçün önlenmesi ve göçmen kaçakçılığı dahil örgütlü suçlarla mücadele alanlarında tüm imkan ve kaynaklarını seferber ederek, üzerine düşen sorumlulukların gereğini kararlılıkla yerine getirdiğine dikkat çekildi.
Açıklamada şunlar kaydedildi:
''Kara ve
deniz sınırlarımızı daha etkin koruyacak entegre sınır yönetiminin geliştirilmesi için 'AB Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin
Ulusal Program' ve '2006 Entegre
Sınır Yönetimi Ulusal
Eylem Planı' çerçevesinde yürütülen çalışmalarda kayda değer ilerleme kaydedilmiştir. Sınır kapılarımızdaki personelin profesyonellik düzeyinin ve donanımın
teknik özelliklerinin de yüksek seviyede olduğu birçok AB üyesi ülke uzmanı tarafından teslim edilmektedir. Biyometrik güvenlik özellikli e-pasaportların itasına Haziran 2010'da başlanması, AB standartlarıyla uyum yolunda önemli bir adımı teşkil etmiştir. Yürütülen çalışmalar, Bakanlıklararası Entegre Sınır Yönetimi Koordinasyon Kurulu tarafından en üst düzeyde takip edilmektedir.
Denizden göçmen kaçakçılığının engellenmesine yönelik yeni donanım ve unsurlarla alınan ilave tedbirler sonuç vermiş, denizden göçmen kaçakçılığı en düşük seviyeye inmiştir. Kara sınırlarımızdaki tedbirler de büyük oranda artırılmıştır.
Göçmen kaçakçılığıyla mücadelenin ve düzensiz göçün önlenmesi çalışmalarının hukuki zeminini pekiştirmeye yönelik adımlar süratle atılmaktadır. İlgili bakanlıkların üst düzey yetkililerinden oluşan Yasadışı Göçle Mücadele Koordinasyon Kurulu, çalışmaları yakından takip etmekte ve yönlendirmektedir.''
-DÜZENSİZ GÖÇE KARŞI ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİ İHTİYACI-
Hiçbir ülkenin, uluslararası bir olgu niteliğindeki düzensiz göçü tek başına önleyemeyeceği de ifade edilen açıklamada, bu ortak sorunun üstesinden gelmenin yegane yolunun, uluslararası iş birliği ve
dayanışma temelinde olması gerektiği vurgulandı.
Türkiye'nin başta AB kurumları ve üye ülkelerle olmak üzere uluslararası iş birliğine büyük önem atfettiğine işaret edilen açıklamada, ''stratejik
ortaklık'' kapsamında ilgili Türk ve
İngiliz kurumları arasında göç yönetimi alanında ortak projeler aracılığıyla sergilenen iş birliğinin, bu alanda kayda değer ve başarılı bir örnek teşkil ettiği ifade edildi.
Türkiye'nin AB'ye
katılım sürecinde ilerleme kaydettikçe adalet ve içişleri konularındaki AB siyasaları ve uygulamalarına aşamalı olarak daha fazla uyum sağlamasının tabi olduğu belirtilen açıklamada şu ifadeler kullanıldı:
''Bununla birlikte, katılım sürecimizin önemli veçhelerinden birini teşkil eden ve adalet ve içişleri alanlarında ülkemizin AB müktesebatına tam uyum sağlamasının önünü açacak olan 'Adalet, Özgürlük ve
Güvenlik' faslının siyasi engellemeler nedeniyle müzakerelere açılamamış olması, bu bağlamda düşündürücüdür ve AB açısından da çelişkili bir durum arz etmektedir. Zira söz konusu faslın müzakerelere açılması, raporda da
tavsiye edildiği gibi ve esasen Türkiye'nin beklentisine uygun olarak, Europol ve Frontex gibi AB kurumlarıyla tam iş birliği içinde olmasını sağlayacaktır.
Avrupa Birliğinin sorumluluğunda olan bu hususta ilerleme sağlanmasını beklemekteyiz.
Bu bağlamda, raporda dile getirilen endişelerin aksine, ilgili müktesebatı üstlenmiş bir Türkiye'nin Avrupa Birliğine üyeliğinin, Avrupa'nın sınır güvenliğini güçlendireceği kuşkusuzdur. Komite Başkanı Keith Vaz'ın ahiren
Anadolu Ajansına yaptığı açıklamada da vurguladığı gibi uluslararası nitelik taşıyan düzensiz göç olgusunun önlenmesinde, Avrupa Birliğinin de ülkemizle dayanışma ve iş birliği göstermek suretiyle üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmesi gerektiği açıktır. Sayın Vaz'ın da bu görüşü paylaşıyor olmasını olumlu bir yaklaşım olarak not ettik.''
Açıklamada,
Dışişleri Bakanı Davutoğlu'nun, Türkiye'nin konuya ilişkin görüşlerini, raporda ve rapora ilişkin basın açıklamasında yer verilen bazı ''yanlış değerlendirmelerden duyulan rahatsızlığı'', İngiliz Dışişleri Bakanı William Hague'e ilettiği belirtildi.
AA