Yolsuzluk ve rüşvet operasyonu tartışmasının tehlikeli bir noktaya doğru gittiğinin altını çizen Lale Kemal endişesini, " Başbakan Erdoğan’ın siyasi danışmanı ve AK Parti milletvekili Yalçın Akdoğan’ın, geçen hafta yayımlanan köşesinde ad vermeden Cemaat’i, diğer bazı kurumlarla birlikte orduya da kumpas kurmakla suçlaması, yolsuzluk tartışmasını bir diğer tehlikeli boyuta taşıdı. " şeklinde ifade etti. '
2014 yılına sancılı bir başlangıç yaptık. Hükümetin, bazı kabine üyelerinin çocuklarına uzanan yolsuzluk ve rüşvet iddialarının adeta üzerini örtmek istercesine bu operasyondan “uluslararası çevreleri ve onların taşeronları” diye iddia ettiği çevreleri sorumlu tutuyor olması endişe verici bir gelişme. Başbakan Erdoğan’ın, operasyonlara karşı kullandığı sindirme nitelikli üsluba hükümete yakın bazı yazarların, ad vermeden Hizmet hareketine karşı yargısal bir operasyon yapılacağı iddiaları eklendiğinde ürpermemek elde değil.
17 Aralık yolsuzluk operasyonu, içeride odaklanılması gereken mart yerel seçimleri ile dış politikada olumlu bir ivme yakalandığı sırada patlak verirken ekonomiyi daha da kırılgan hâle getirmiş durumda. Malum Dışişleri Bakanı Davutoğlu, geçen yılın son aylarında komşu İran ve Irak ile ilişkileri onarma sürecini başlatırken Ermenistan ziyareti ile bu doğu komşusu ile ilişkileri dondurucudan çıkartmıştı.
Ne var ki, Başbakan Erdoğan’ın, Gezi protestolarından sonra yolsuzluk operasyonunda da başta ABD uluslararası çevreleri de kapsama alanına alıp sorumlu tutması dış dünyada Türkiye’ye eksi puan kazandırmaya devam ediyor. Komşu Suriye’de devam eden ve Türkiye’yi doğrudan tehdit eden iç savaşın durdurulması için Cenevre’de yapılması planlanan müzakerelerde Ankara’nın sözü ne ölçüde dinlenecek merak konusu.
17 Aralık ile aniden gündem, AK Parti iktidarının geleceğine dair spekülasyonlar üzerine yoğunlaştı. İşin içine maalesef ordu da dâhil edildi. Başbakan Erdoğan’ın siyasi danışmanı ve AK Parti milletvekili Yalçın Akdoğan’ın, Star gazetesinde geçen hafta yayımlanan köşesinde ad vermeden Cemaat’i, diğer bazı kurumlarla birlikte orduya da kumpas kurmakla (birini aldatmak için tuzak kurmak, arkasından iş çevirmek) suçlaması, yolsuzluk tartışmasını bir diğer tehlikeli boyuta taşıdı. Akdoğan’ın bu ifadeleri, Ergenekon ve Balyoz davalarından hüküm giyenlerin yeniden yargılanmalarının önünün açılacağı şeklinde yorumlanırken bazı hükümlü avukatları, Akdoğan’ın tanık olarak dinlenmesi talebinde bulundular bile.
TSK da bir bildiri yayınlayarak, yolsuzluk operasyonları mealinde ordunun siyasi tartışmalara girmek istemediğini vurgulamakla beraber bu ordu açıklamasından bir gün sonra Milliyet ve Cumhuriyet gazetelerinde yer alan haberler, TSK komuta kademesinin bu davalarla ilgili yargılamanın yeniden yapılmasını temenni ettiğine işaret ediyordu.
Ancak Akdoğan, ordu ve diğer bazı kurumlara kumpas kurulduğu iddiasını yinelerken söz konusu darbe teşebbüsü davalarını kastetmediğine dün açıklık getirdi ama ok yaydan artık çıktı.
Akdoğan, sonuçta orduya da tuzak kurulduğu anlamına gelen kumpasın neler olduğunu kamuoyuna açıklamak zorunda, aksi kastettiği çevrelere iftira anlamına gelir ve hükümetin meşruiyetini sorgulatır.
Kumpas söylemi, iktidar ile ordu arasında Hizmet hareketine ve liberallere karşı gizli bir ittifak mı var, sorusunu aslında akıllara getiriyor. Daha da önemlisi, yolsuzluk operasyonu ile başlayan tartışmalarda ordu tehlikeli bir biçimde yeniden siyasete karıştırılmak isteniyor.
Unutulmasın, AK Parti’yi 2002 Kasım seçimlerinde iktidara getiren temel faktör, 2001 kriziyle ekonominin dibe vurmasına ve yolsuzluklara vatandaşın tepkisiydi. AK Parti, sonrasında iktidarının ilk yıllarında ordunun siyasi gücünü azaltan reformlar ile oylarını yükseltti.
Her şeye rağmen umutsuzluğa kapılmayalım, yeni yıl mucizelerle dolu olabilir...