İlginç kararın hikayesi 1999'da başlıyor.
Hürriyet Gazetesi'nin 4-5 Haziran tarihli nüshalarında yayımlanan bir haber Türkiye'yi şoke etti. Habere göre bazı polisler Emniyet'in 8. katında yasadışı bir birim oluşturarak dönemin
cumhurbaşkanı, başbakanı ve genelkurmay başkanı dahil sayısız dinleme yaptı. Listede onlarca
işadamı, gazeteci ve akademisyen de yer alıyordu. Mahkeme kararı olmaksızın
telefonu dinlenen Fuat A.,
İçişleri Bakanlığı aleyhine
tazminat davası açtı ve kazandı. Ancak
bakanlık, ödediği tazminatın, dinlemeyi yapan polislerden alınması istemiyle
mahkemeye başvurdu.
Ankara 10.
Asliye Hukuk Mahkemesi, 'davalı
emniyet görevlilerinin sorumlu oldukları, davacı İçişleri Bakanlığı'nın ödediği parayı davalılardan rücu hakkının doğduğu' gerekçesiyle davayı kabul etti. Yasadışı dinlemeleri yaptıkları iddia edilen Mustafa G., Ahmet Ö. ve diğer emniyet mensuplarının bu kararı temyiz etmeleri üzerine,
dosya Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'ne geldi. Daire, emniyet görevlilerinin tazminatla sorumlu tutulmuş olmalarını usul ve yasaya uygun bulmayarak, Ankara 10. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin kararını oybirliğiyle bozdu. Dairenin kararında, davalılara yöneltilen eylemin, "Ankara İl Emniyet Müdürlüğü'nün 9. katında,
Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı ve Taşra Üniteler Kurulu Görev ve Çalışma Yönetmeliği'ne uygun biçimde kurulmuş
teknik dinleme odası bulunmasına karşın,
İstihbarat Daire Başkanlığı'nın bilgi ve onayı alınmadan aynı binanın 8. katında teknik kurallara aykırı olarak ayrı bir dinleme odası kurulduğu hatırlatıldı. Yasal düzenlemelere aykırı olarak bu dinleme odasında
mahkeme kararı olmaksızın telefonların dinlendiğinin, olay ortaya çıkınca da bazı dinlemelerin bilgisayar hard diskinden silindiğinin'' iddia edildiği belirtildi.
BAKANLIĞA: NEDEN DENETLEMEDİN?
İddialar doğrultusunda davalılar hakkında görevi
ihmal ve görevi kötüye kullanma suçlarından açılan ceza davasında,
itiraz eden davalılar yönünden kanıt yokluğu nedeniyle
beraat kararı verildiği ileri sürüldü. Kararda, "Yasal düzenlemelere uygun bir dinleme odası varken idarenin bilgisi dışında, aynı binanın bir başka katında ayrı bir dinleme odası kurulmasının büyük teknik
destek ve zorluk gerektireceği göz ardı edilemez. Ayrıca, davalıların bu zorluğa katlanarak teknik dinleme odası kuracaklarının kabul edilmesi de hayatın olağan akışına aykırı olacaktır. İdarenin böyle bir birimin hangi gerekçe ve gereksinime dayalı olarak kurulduğunu ve faaliyetlerini araştırması, denetim görevini yapması gerekecektir. Bu denetim görevinin yerine getirilmemiş olması idarenin kendi kusurundan doğmaktadır.''
Yargıtayı dinleme kararı emsal teşkil eder
Danıştay, hakim kararıyla yapılan telefon dinlemelerinin tek başına
delil olduğuna hükmetti. Bu içtihat,
Ergenekon davasıyla gündeme gelen dinleme tartışmalarına da son noktayı koydu.
Dinleme tartışmalarına ışık tutan olay 2006'da yaşandı.
Mazot kaçakçılarına yönelik Fırtına Operasyonu'nda 19'u
polis memuru 56 kişi tutuklandı. İçişleri Bakanlığı, mazot kaçakçılarına bilgi sızdıran polis memuru S.K.'yi meslekten
ihraç etti. S.K. kararı iptal ettirmek için
İstanbul 5. İdare Mahkemesi'ne başvurdu. Mahkeme, ihraç işlemini iptal etti. Bunun üzerine Bakanlık kararın bozulması için Danıştay'a başvurdu. Danıştay 12. Dairesi, meslekten ihraç işlemine ilişkin iletişimin tespiti tutanaklarını yeterli görmeyen idare mahkemesi kararını bozarak emsal bir karara
imza attı: "Telefon konuşmaları hâkim kararıyla hukuka uygun olarak elde edilmiş delillerdir."
Hukukçular Birliği Vakfı Başkanı
Sinan Kılıçoğlu, Danıştay'ın çok yerinde bir içtihatta bulunduğunu vurguladı. "Olayı açıklığa kavuşturan dinleme, tek başına hükme esas teşkil etmelidir." diyen Kılıçoğlu, Yargıtay'ın içtihatlarını gözden geçirmesini istedi. Emekli
Cumhuriyet Başsavcısı
Reşat Petek ise bu kararın emsal teşkil edeceğine dikkat çekti. Petek, "Bu karardan sonra Yargıtay'ın da yeni bir içtihat yapması zorunludur." ifadesini kullandı.AA