Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu, Sivas olaylarında, oluştuğu görülen toplumsal kriz riskine rağmen yeterli güvenlik önlemleri alınmadan etkinliğin yapıldığını bildirdi. Olayın ortaya çıkmasında, önlenememesinde ve soruşturulmasında/yargılanmasında devlete terettüp eden ağır bir hizmet kusuru bulunduğu kaydedildi.
DDK'nın Madımak Olayı raporundan: "Ağır ihmaller zincirinde, ilin emniyet, asayiş ve genel yönetiminden sorumlu tek bir kamu görevlisi bile herhangi bir adli takibata (kovuşturmaya) maruz kalmadığı gibi en hafif bir disiplin cezası bile almamıştır. Sivas olayları sırasında delillerin toplanması ve muhafazasında gerekli hassasiyetin gösterilmemiş olması ile Sivas olaylarının üzerinden 20 yıl gibi uzun bir sürenin geçmiş olması bazı bilgi ve verilere ulaşılmasında güçlük yaratmıştır.Gerek kamu görevlileri ile ilgili etkin bir adli ve idari soruşturma ve yaptırım kapasitemizin olmaması gerekse siyasal sorumluluk algılaması ile ilgili yetersiz demokratik standartlarımız nedeniyle herkes 'tüm suçu' kalabalıkların ve toplumun üzerine yıkma kolaycılığını tercih etmiştir."
Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu, Sivas olayları ile ilgili araştırma ve inceleme sonuçlarının özet bölümünü açıkladı. Açıklanan raporda, "Sivas’ta cereyan eden olay, 2 Temmuz 1993 tarihinde düzenlenen etkinlik nedeniyle oluşan bir toplumsal krizin başlangıcından sonuna kadar yönetilmesinde; gerek etkinliğin düzenlenme yerinin belirlenmesi gerekse katılımcı profilinin oluşturulmasında devletin aktif katılımına ve apaçık gerçekleştiği/oluştuğu görülen toplumsal kriz riskine rağmen, gerek yeterli güvenlik önlemleri alınmadan etkinliğin yapılmasına devlet tarafından ön ayak olunması gerekse etkinliği düzenlemeye aktif olarak katılan valiliğe ve katılımcı profiline yönelik olarak ciddi protestoların yaşanmasına rağmen; ortamı soğutmaya ve can güvenliğini sağlamaya yönelik olarak etkinliğin iptali, kalabalığın dağıtılması, katılımcıların otelden tahliyesinin sağlanması, sokağa çıkma yasağı uygulanması gibi tedbirleri almakta ciddi ihmal ve zaafiyetler gösterilmesi neticesinde kontrolden çıkan ve kutsalına hakaret edildiğine ilişkin nefret duygularıyla hareket eden şuursuz hale gelmiş kalabalıklarca otelde bulunan 35 kişinin ölümüne yol açılması ile sonuçlanan ve “katliam” olarak nitelendirilmesi gereken bir toplumsal olaydır." denildi.
"DEVLETE TERETTÜP EDEN AĞIR BİR HİZMET KUSURU BULUNMAKTADIR"
"Olayın ortaya çıkmasında, önlenememesinde ve soruşturulmasında/yargılanmasında Devlete terettüp eden ağır bir hizmet kusuru bulunmaktadır." denilen raporda, şu görüşlere yer verildi:
"Bu açıdan, Sivas olaylarında hem yönetsel hem de siyasal organları itibariyle olayın temas ettiği dönemin tüm devlet ricali ile yaklaşımları, 37 kişinin ölümünden dolayı; en az kalabalıkları şuursuz hale getiren ve kolayca tahrike kapılan Sünni kolektif hafızaya ait bazı algı ve yaklaşımlar ile Sünni kolektif hafızanın tahrikine yol açtığı kanaati edinilen bazı davranışlar kadar sorumludur. Ne yazık ki gerek kamu görevlileri ile ilgili etkin bir adli ve idari soruşturma ve yaptırım kapasitemizin olmaması gerekse siyasal sorumluluk algılaması ile ilgili yetersiz demokratik standartlarımız nedeniyle herkes “tüm suçu” kalabalıkların ve toplumun üzerine yıkma kolaycılığını tercih etmiştir. Sorumlulukların böyle bir perspektifte belirlenmesi; hiçbir şekilde oteli yakan ve 35 kişinin ölümüne yol açan kişilerin ve anlayışların suçunu hafifletmeye yönelik bir tavır olmayıp; tam aksine, Sivas olaylarında söz konusu kişiler ve anlayışlar dışında da faillerin ve sorumlulukların olduğu gerçeğinin kavranılmasına ve topluma bu gerçeğin gösterilmesine yönelik bir yaklaşımı ifade etmektedir." devam edecek.
(CİHAN)