Cuntacıların taktiği deşifre oldu !

Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılara yaklaşık iki hafta önce bir subayın eliyle ulaşan 'kirli tezgâh' belgesinin orijinali ve ihbar mektubu Türkiye'de son yıllarda yaşananların perde arkasına ışık tutuyor.

Cuntacıların taktiği deşifre oldu !

Mektup ve eklerindeki belgeler birbirini teyit ediyor. İhbarcı subayın tabiriyle 'cuntacı' takımın Türk Silahlı Kuvvetleri'nde nasıl yapılandığı, hangi taktikleri kullandığı gözler önüne seriliyor. Kirli tezgâh belgesinin ıslak imzalı orijinalinin çıkmasına neden olan süreç aslında Ergenekon soruşturmasıyla ilgili yaşanan dava süreci. Belgenin fotokopisi ilk olarak Ergenekon soruşturmasında tutuklanan eski asker avukat Serdar Öztürk'ün Ankara'daki bürosunda çıkmıştı. Belge, Ergenekon'un TSK bünyesindeki yapılanmalarla gündemi nasıl yönlendirmek istediğini; 2005, 2006, 2007 tarihli andıçlamalar ve 2009'daki darbe planlarını ortaya koyuyor. İşte o subayın mektubundan cuntacıların ne yaptığını, komutanlarını ve kamuoyunu nasıl yanıltmak istediklerini deşifre eden bölümler. ÖNCE HERKES FİŞLENİYOR Genelkurmay bünyesinde kurulan Psikolojik Harekat Daire Başkanlığı, cuntacılar eliyle vali, kaymakam, savcı, hakim ve sıradan vatandaşları fişledi. Subayın ihbar mektubuyla 'İrtica ile Mücadele Eylem Planı' başlıklı kirli tezgâh belgesinin aslı, kamuoyunun 7 Haziran 2008'de haberdar olduğu STK'ların fişlendiği belgenin aslı, yine 20 Haziran 2008'de kamuoyuna yansıyan ve Lahika 1 şeklinde adlandırılan Genelkurmay'ın yüksek yargıyı ve gazetecileri nasıl yönlendireceğini anlatan belgenin üst yazısı ortaya çıktı. İhbarcıya göre her üç belge de TSK içindeki cuntacı yapının ürünü. Subayın anlattıkları cuntacıların ne denli kökleştiğini gösteriyor. Kamuoyu daha önce 'andıç' adıyla onlarca fişlemeye şahit oldu. 28 Şubat sürecinden sonra ortaya çıkan yüzlerce belgede siyasetçiler, gazeteciler, kamu görevlileri fişlenmişti. Şemdin Sakık'ın soruşturma zaptına yalan ifadeler eklenerek gazeteciler PKK'ya destek olmakla suçlanmıştı. 2007'de Nokta dergisinin yayınladığı bir belgede TSK lehinde ve aleyhinde haber yapan kuruluşların fişlendiği belirlendi. Yine 2006'da hazırlanan STK andıcında Rahmi Koç'tan Bülent Eczacıbaşı'na Türkiye'nin zenginlerini ve STK'larını kapsayan andıç belgesi ortaya çıktı. PÜSKÜRTME TAKTİĞİ: TSK YIPRATILIYOR İhbarcı subayın yazdıklarına göre, TSK içindeki cuntacı yapı, andıçlar ve istihbarat bilgileri kamuoyuna basın eliyle sızdığından hep aynı söylem ve taktikleri kullanıyor. Subayın Silahlı Kuvvetler bünyesindeki cunta örgütlenmesi ve faaliyetlerinden rahatsız olanların gerçekleri anlatmak için zemin bulamadığı, cümleleri de manidar. Buna karşın cuntacılar, kirli emellerin deşifre olmasından sonra, "Biz silah arkadaşıyız. Biz bir aileyiz, TSK'yı yıpratmak istiyorlar." söylemiyle propaganda yapıyor. KİLİT POZİSYONLAR ELE GEÇİRİLİYOR İhbar mektubunun satır arasındaki bir başka önemli ayrıntı Psikolojik Harekât Daire Başkanlığı'nın faaliyetlerinin deşifre olmasından sonra kurulan Bilgi Destek Daire Başkanlığı'na bağlı 4 taburun asli görevini ifa edememesi. Düşmana karşı istihbarat toplamak olan bu yapının kilit pozisyonları ellerinde tutan cuntacılarla yönlendirildiğini ileri süren subayın tespitine göre, halen tek bir taburun faaliyetleri cunta örgütlenmesinden aldığı örtülü ve yasadışı görevleri yürütüyor. Kilit pozisyonları ele geçiren cuntacılar sivil uzantılarla birlikte gündem oluşturuyor, yapılan işleri TSK'nın görüşüymüş gibi kamuoyuna yansıtıyor. Subayın tabiriyle kirli tezgâh 'milletin birlik ve beraberliğini sağlayan bütün değerleri' altüst ediyor. Bu yaklaşım, Ergenekon iddianamesinde şöyle vücut buluyor: "Naylon terör örgütleri oluşturma, STK'ları kullanma, uyuşturucu ve kara para trafiğine müdahale etme, Başbakan, bakanlar dahil siyasilere suikast, Alevi-Sünni, Türk-Kürt çatışması çıkarma." MAKSATLI BELGELER HAZIRLANIYOR Mektupta CHP lideri Deniz Baykal'ın sert tepkisine yol açan bir iddia yer alıyor. Eylül 2007'de akademisyenler ve bir kısım CHP'lilerin katkısıyla kamuoyunu yönlendirmek için maksatlı belge hazırlandığı dile getiriliyor. Buna göre, Genelkurmay II. Başkanı Org. Ergin Saygun'un emri gereği, dönemin Genelkurmay Harekat Başkanı Korg. Nusret Taşdeler'in himayesinde bu belgeler hazırlandı. Cumhurbaşkanlığı seçimleri, DTP ve PKK'yla ilgili toplumsal gerginliği artıracak bir dizi sözde tedbir sıralandı. Dönemin Genelkurmay Harekât Başkanı Korgeneral Nusret Taşdeler tarafından 'gizli' ibaresiyle hazırlandığı iddia edilen Bilgi Destek Planı siyasete müdahale bilgileriyle kaplı. Raporda 22 Temmuz 2007'deki genel seçimler ele alınmış. Eylül 2007 tarihli raporda, Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanlığı'na seçilmesinden, başörtüsü meselesiyle ilgili anayasa değişikliği kararına, YAŞ kararlarının yargı denetimine açılmasından sivil anayasa tartışmalarına kadar pek çok mesele 'sancılı sürecin işaretleri' olarak belirtiliyor. Raporda, "Başbakan'a yapılan tüm telkinlere rağmen Abdullah Gül cumhurbaşkanı seçilmiştir." ifadesi yer alıyor. ASKERî YARGI DA YÖNLENDİRİLDİ Mİ? Mektupta sivil savcılığın olaya el koyması gündeme gelince Genelkurmay'da hareketli saatler yaşandığı anlatılıyor. Çiçek'in bilgisayarları ve ilgili şubedeki tüm bilgisayarlar özel programlarla 19-21 Temmuz 2009 tarihleri arasında 35 kez geri getirilmeyecek şekilde silinmiş. Temizleme işleminde MEBS Başkanlığı'ndan Üsteğmen Fatih Karacaer ile Üsteğmen Berrin Şahin görev almış. Bilgisayarlar ve hard diskler savcılığa tüm temizleme işlemlerinden geçirildikten sonra gönderilmiş. Karargahın tüm kâğıt imha makineleri bir araya toplanarak 40 torbaya yakın evrak kırpılmış ve imha edilmiş. Mektupta yer alan ilginç bir bağlantı ise bilgisayarların temizlenmesinde görev alan Berrin Şahin'in, Dursun Çiçek'in evinde arama yapan Askerî Savcı Hak. Yzb. Volkan Şahin'in eşi olması. Mektupta Çiçek'in evinin belgenin yayınlanmasından 5 gün sonra arandığına dikkat çekiliyor. ZAMAN
<< Önceki Haber Cuntacıların taktiği deşifre oldu ! Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER