Darbenin deşifre olması ile
darbe karşıtları ve cuntacıların gizli bir uzlaşmaya gittiğini ifade eden Kaynak, darbe planının ortaya çıkarılmasını sağlayan
MİT Müsteşarı Fuat Doğu ve ona yakın kişilerin bu uzlaşma sonrasında
tasfiye edildiğini belirtti. Uzlaşma sonrası kurulan hükümet sonrasında MİT'in başına ve önemli görevlere de darbe yanlılarının yerleştiğini ifade eden Kaynak, MİT'in bu tarihten sonra darbe girişimlerini önleme yeteneğini kaybettiğini söyledi.
Tarihe 12
Mart Muhtırası olarak geçen olay öncesi Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) içindeki cunta yapılanmasını tespit ederek 9 Mart'ta gerçekleştirilmesi planlanan darbe planını deşifre eden
Mahir Kaynak, o dönemde yaşananlara ilişkin Cihan'ın sorularını cevapladı.
Darbe girişiminin şimdiye kadar hep darbe yapmak isteyenler ve engelleyenler açısından değerlendirildiğini belirten Prof. Dr.
Mahir Kaynak, "ABD
Vietnam savaşında ciddi bir yenilgiye uğramıştı.
Avrupa bunu da fırsat bilerek kendisini bir güç odağı haline getirmek,
Amerika karşısında bağımsız bir güç haline gelmek amacı taşıyordu. Bu amaçla da
Türkiye'nin kendi kontrolüne girmesini istedi. Ben 9 Mart'çıları Avrupa ile
ittifak yapan bir siyasal güç olarak o zaman değerlendirdim. Aslında
İnönü de böyle bir politikadan yanaydı. Yani İnönü'nün dünya görüşü Amerika ile yakınlaşmak değil, Avrupa ile bütünleşmek istemekteydi. Onun için de 9 Mart cuntasını destekledi. Ancak biz bunu deşifre ettik ve başından sonuna kadar takip ettim. Milli
İstihbarat Teşkilatı çok başarılı bir operasyonla ilk günden itibaren izledi. Tabi engellendi de darbe." şeklinde konuştu.
Ordu içinde darbe yanlıları ve darbe karşıtlarının güçlerinin denk geldiğini anlatan Kaynak, bu nedenle iki grubun bir uzlaşmaya gitmek zorunda kaldığını aktardı. Kaynak, "
12 Mart muhtırası aslında 9 Mart darbecileriyle onu engelleyenlerin bir arada kurdukları hükümettir. Nitekim 9 Mart'çılar 12
Martı büyük bir heyecanla karşıladılar. Fakat daha sonra haklarında
soruşturma açıldı ama hiçbir sonuç elde edilmedi ve darbe yokmuş gibi oldu. Üstelik 9 Mart'ta karışanlar hayatlarında hiçbir şeyden kayıpları olmadı. Sadece o sıralarda olayların içerisine katılmış olan bir
takım gençler feda edildiler. Onun dışında üst düzeyde herhangi bir kayıpları olmadı." diye konuştu.
"İKİ GRUP ANLAŞINCA CUNTACILARIN ELİNDE ESİR DÜŞTÜM"
Darbeciler ve karşıtlarının uzlaşmaya varmasının ardından cuntayı takip ederek darbe teşebbüsünü deşifre edenlerin tasfiye edildiğini söyleyen Kaynak, dönemin MİT Müsteşarı Fuat Doğu'nun ani bir kararla
Lizbon Büyükelçiliği'ne getirildiğini, ekibinin de kızağa çekildiğini anlattı. Kaynak o dönemde yaşadıklarını şu cümlelerle anlattı: "Bu bir tasfiyeydi. O'na yakın kimseleri
Milli İstihbarat Teşkilatı içinde kızağa çektiler. Benim durumum epey bir
tartışma nedeni oldu. Ben, 1971 yılı Haziran ayında deşifre edilmiş olamam rağmen ve başlangıçta benim deşifre edildikten sonra
teşkilata alınmam kararlaştırılmış olduğu halde Aralık'a kadar beklemek durumunda kaldım. Üniversitedeki görevime devam edemedim, Teşkilat da kabul etmedi. Sonunda Aralık'tan sonra teşkilata alındım. Fakat şu vardı, teşkilatta da ortak hükümette MİT'in yönetimi, darbe tarafını tutanların yönetimindeydi. Yani ben darbeyi engelleyen bir kişi olarak onların eline adeta
esir düştüm."
"DARBE ENGELLENMESEYDİ TÜRKİYE'YE BAAS REJİMİ GELECEKTİ"
9 Mart darbe girişiminin engellenmemesi halinde Türkiye'nin rejiminin değişeceğini savunan Kaynak, "'O darbe engellenmeseydi Türkiye'de neler olurdu?' hatta 'bölgede ne olurdu?' sorusunun cevabı çok ilgi
çekici olmalıdır. Çünkü 9 Mart'çılar eğer başarılı olsaydı bir defa Türkiye'deki rejim değişecekti.
Baas tipi bir rejim gelecekti. Türkiye Anti-
Amerikan bir çizgiye oturacaktı. Bu iyi midir? Kötü müdür? bilmiyorum ama bu Türkiye'nin geleceğine yön verecekti. Biz bunu engelledik ve buna ağır bedeller ödettiler. Biz Türkiye'nin kanunlarına riayet ettik. Hiçbir aksaklığımız yoktu. Yaptığımız işlerde bütün kurallarına riayet ettik." diye konuştu.
"DEŞİFRE OLSAYDIM SONUM ÖLÜM OLACAKTI"
Darbeyi engellediği için çok sıkıntı çektiğini ancak hiçbir zaman pişman olmadığını aktaran Kaynak, cuntacıların içinde bilgi toplarken her zaman deşifre olma tehlikesi ve korkusuyla karşı karşıya olduğunu söyledi. Kaynak, "Bu endişeyi her zaman hissetim ve şüphesiz böyle bir yerde kimliğimin ortaya çıkması bir yerde hayatımla öderdim. Bunu da kesinlikle biliyordum. En büyük endişem çoluğumun çocuğumun akıbetiydi. Böyle bir endişe duyuyordum. Bir ara cuntacılar galip gelme ihtimali son derece yükseldi. Artık buna karşı çıkamayacak gibi bir konumu hissettik. O zaman şunu söyledim. 'Mücadele devam etmelidir. Bütün evrakları yakın. Ben yeni kurulan yönetimin içinde olayım ve işbirliğine devam edeyim.' Bu çok zordu. Şu anda düşünüyorum da hayal kurmuşum. Çünkü çok az sayıda insan biliyordu ama bilenlerden bir iki kişi karşı tarafa geçip beni deşifre edebilirdi.
(CİHAN)