Hatırlayacağınız gibi en son 28
Şubat darbesinde onlarca vatan evladını ordudan uzaklaştırdılar. Bir Allah'ın kulu “bu
subayları niye atıyorsun” diyemediğinden, gerekçeye bile ihtiyaçları yoktu.
Ama onlar erinmediler. O insanları işsiz güçsüz bıraktıkları, onların ve ailelerinin bütün hayallerini yıktıkları yetmiyormuş gibi alınlarına da kocaman damgalar vurdular. Sadece TSK'ya girmeye cüret ettiklerine pişman etmek için bunu yaptılar.
Demek ki o ihraçlar, bugün düştükleri durumdan korktukları içindi. Bu ülkenin gerçek çocuklarının, cuntacıların
ihanetlerini affetmeyeceğini, millete kurdukları tuzaklara ortak olmayacağını en başından beri biliyorlardı.
Tedbir olarak da takdirnamelerine, başarılarına, dürüstlüklerine, adam gibi asker olmalarına bakmadan, bu milletin çocuklarını geldikleri köylerine geri gönderiyorlardı.
Bugün
belge üstüne belge çıkıyor.
Milletin gözbebeği orduya sızan, o güzide kurumun üniformasını, adını, itibarını karanlık emellerine perde yapanların gerçek yüzleri deşifre oluyor.
Tabii olarak da vatandaş, “bütün bu ortaya dökülen, andıçlar,
komplo planları neyin nesi?” diye soruyor. Bu tuzakları kuranların, hangi hesaplaşmanın intikam timi olduğunu merak ediyor.
Millet, evine
silah koyacakların, kapı kapı fişleyenlerin, “
terörist”likle andıçlayanların, canını, malını, vatanını emanet ettiği kişiler olup olmadığını görmek istiyor.
Köylü Hasan Efendi de soruyor: En dar zamanımda askere göndermekten geri durmadığım evlatlarımın kumandanları bunlar mı? Bunlar mı dosta güven düşmana korku verenler? “Düşman görülen bensem gurur ve güven kime?” diye merak ediyor.
Ve herkes basit bir icraat bekliyor. Yüzyıllardır gözbebeğinden edna tuttuğu ordusuna sızan bu ihanet gücünün dağıtılmasını. Bunu da o orduya komuta eden
Genelkurmay başkanından istiyor.
Ama ne acıdır ki günlerdir bu cenahtan bir ses yok. Düne kadar her fırsatta konuşanlar, sorulara fazlasıyla
cevap verenler şimdi susuyor.
Akredite basına, “Siz sormadınız ama ben yine de cevap vereyim” denilen günler geride kalmış. Haftalar öncesinden duyurulan basın toplantıları da yapılmıyor.
Ne ilginçtir ki onlar da vatandaşa soruyor. Ama cevap beklemeden. Sadece soruyorlar. “Bu belgeyi kim sızdırdı, belge niye şimdi sızdırıldı, nasıl sızdırıldı?”
Sorulara cevap bulurlarsa cuntayı deşifre eden subayın başına iyi şeyler gelmeyecek bu belli. Ama son çıkan
ihbar mektubu da gösteriyor ki onlar cevap vermek yerine soru sordukça bu subay da susmayacak.
İhtimal ki, bu sürecin sonunda millet de,
Genelkurmay Başkanı Başbuğ'a, 1 yıl önce Balıkesir'de yaptığı uyarıyı hatırlatacak ve onu da “doğru yerde bulunmaya” davet edecek...
NADİR KILIÇ-SAMANYOLUHABER.COM