Cumhuriyet gazetesinin yayınladığı
bulmaca reklamlarının anahtar sözcüğü çözüldü. Cumhuriyet'in
manşetinde bugün bir bulmaca vardı.
Anahtar sözcükte ilginç bir
mesaj var. Bugüne kadar yaptığı reklam çalışmalarıyla adından sıkça söz ettiren
Cumhuriyet Gazetesi, 24
Ekim'de dönmeye başlayan teaserlarıyla “bulmacanın
29 Ekim'de çözüleceğini" duyurmuştu.
“Soldan sağa, yukarıdan aşağıya; neyi kutluyoruz? Cevabı, 29 Ekim'de, Cumhuriyet'te” sözleriyle merak uyandıran reklamın sırrı bugün çözüldü.
Manşetten “Neyi kutluyoruz” başlığıyla verilen bulmacanın anahtar sözcüğü: “Cumhuriyetinize Sahip Çıkın”
İşte 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nı kutlamayan tek gazete olan Cumhuriyet'in bugünkü manşeti ve açıklaması:
Neyi Kutluyoruz?
Bugün Cumhuriyetimizin 86'ncı kuruluş yıldönümüdür.
Cumhuriyetimizin 86'ncı yıldönümünü kutlarken her şeyden önce büyük bir
tehlike içinde bulunduğumuzu da vurgulamak zorundayız.
Cumhuriyet sözcüğü tek başına bir şey ifade etmez; yeryüzünde çeşitli cumhuriyetler vardır.
En yakın örnek, şeriata dayalı düzenle yönetilen komşumuz
İran Cumhuriyeti'dir.
*
Uygarlığa yakışır, insan haklarını içerir, kadın-erkek eşitliğine dayalı ve bağımsız demokratik cumhuriyetin temeli
laikliktir.
86'ncı yılını kutlayan Cumhuriyetimizde laiklik tehlikededir.
Ayrıca 1923 Cumhuriyeti'ni ikiye bölmek isteyen iç ve dış güçlerin de
ittifak içinde bulundukları, çok kanıtlı bir gerçeğe dönüşüyor.
Cumhuriyetimizin laiklik ve bölünmezliğini tehdit eden güçlerin büyük çapta dış güçlere dayandıkları gün geçtikçe daha aşikâr ve çarpıcı biçimde görülüyor.
*
20'nci yüzyılın sonunda, oldukça güç kazanmış anti-laik güçler
iktidardan uzaklaştırılmışlardı.
21'inci yüzyılın başında İslamcı
siyaset “stratejik müttefikimiz” ile anlaştıktan sonra büyük bir
sandık desteğiyle iktidara gelebilmiştir.
Bunun yanı sıra
Amerikan işgali altında bulunan
Kuzey Irak'ta üslenip yuvalanan bölücülük de dış desteklerine dayanıp epey mesafe alabilmiştir.
*
Ne yazık ki ‘Cumhuriyet Bayramı'mızı yeteri kadar sevinçle, güvenle, gönül rahatlığıyla kutlayamıyoruz; Tevfik Fikret'in ünlü ‘Sis' şiirindeki dizeleri yinelemekten kendimizi alamıyoruz:
“Sarmış yine âfâkını bir dud-i muannid / Bir zulmet-i beyzâ ki peyâpey mütezâyid”. 86'ncı yıldönümünde
Atatürk'ün
Türkiye Cumhuriyeti, “olmak ya da olmamak” sorunuyla karşı karşıya gelmiştir.
Bu konuda kendi kendimizi bayram törenlerinin ‘resmi' havası içinde aldatmaya kalkmak, aymazlığın en büyüğü olacaktır.
*
Gerçekten de
Türkiye Cumhuriyeti, neresinden bakarsanız bakın, tehlikenin ortasında bulunmakta; dış ve iç tehditlerin trafiğinde şaşkınlaşan politikacıların ellerinde sürüklenmekte; bağımsızlığını yitirmiş bir
ülke manzarası sergilemektedir.
1915 olayları Batı ülkelerinin güdümlü siyasetleriyle güncelleştirilmiştir;
terör Anadolu'nun
Güneydoğu haritasında somut bir tehdit unsuruna dönüşmüş, sınır dışından sarkan ve müttefikimiz sayılan Amerika'yı da arkasına alan bir niteliğe bürünmüştür.
Laik Cumhuriyet bizzat iktidar tarafından yönetilen bir siyasetle rizikoya sürüklenmiştir.
Ekonomi tam bir borçlanma ve yüksek
faiz batağında dışarıya bağlanmış; Türkiye Cumhuriyeti mali açıdan bağımsızlığını yitirmiştir.
Halk meydanlardadır, Türkiye ayaktadır; teröre karşı protestolar şehit cenazelerinde doruğa tırmanmakta, ellerindeki Türk bayraklarıyla toplanan ve yürüyen kitleler, Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyeti korumak içgüdüsünün itici gücünü dile getirmektedirler.
İç ve dış kimi güçlerin ikinci bir Sevr hayalinde Türkiye'yi ortaklaşa kuşattıkları açık seçik ortadadır.
*
Cumhuriyetin 86'ncı yılı işte bu “ahval ve şerait” içinde kutlanıyor.
Akıl, denge, serinkanlılık, sağduyu ve güven duygusuna her zamankinden daha çok ihtiyacımız var.
Bu nedenle Cumhuriyetimizin 86'ncı yılını kutlarken büyük bir sınav karşısında bulunduğumuzu vurgulamak zorundayız.
20'nci yüzyılın başında büyük bir sınav vererek laik Atatürk Cumhuriyeti'ni kurabilen Türk ulusu, Atatürk'e layık olabildiğini ve uygarlığa yakıştığını laik, demokratik ve bağımsız Cumhuriyetini savunmak ve korumakla ispatlayacaktır.