Cumhuriyet'e atılan
bombaların
Ergenekon iddianamesine girmesi
Cumhuriyet Gazetesi'nde yayın politikası değişikliğine yol açtı. Daha önceleri Ergenekon
soruşturmasıyla ilişkilendirilmesinden özenle kaçınan gazetenin birinci sayfadan verdiği haberle bu özenden vazgeçtiği anlaşılıyor. Gazetenin Genel yayın Yönetmeni
İbrahim Yıldız imzasıyla yapılan haberde
"Cumhuriyet gazetesine atılan bombalardan bir tanesi ile (10 Mayıs 2006 tarihinde atılan ve fakat patlamayan ikinci bomba) Eskişehir’de ele geçirilen bombalardan bir tanesinin seri ve kafile numaralarının bire bir aynı olduğu tarafımızdan tespit edilmiş ve bu tespit soruşturmayı yürüten savcıların bilgisine iletilmiştir." denildi.
CUMHURİYET’TEN OKURLARA
Ergenekon ve Cumhuriyet’e Atılan Bombalar
Ergenekon soruşturmasının iddianamesi bugün açıklanıyor.
Bir yılı aşkın bir süredir süregelen
gözaltı ve tutuklamalar medyada genişçe yer aldı.
İddianame bilinmemesine karşın, her gün yeni iddialar ortaya atıldı.
Ergenekon sanıkları için medya organları ne yazık ki, bazen savcı, bazen hâkim konumunda kararlar verdi.
Adı geçen kişilerin kendilerini ifade etme olanaksızlığı içinde hükümler verilerek kafalar karıştırıldı.
Cumhuriyet Gazetesi’ne atılan bombalar konusunda da medyanın bir bölümü anlaşılmaz bir tutum ve yargı içerisindeydi.
***
“
Ümraniye’de ele geçirilen bombalar ile Cumhuriyet gazetesine atılan bombalar aynı seriden” mi?..
Evet, uzun zamandan beri birçok gazetede ve köşe yazısında, artık gerçekliği kanıtlanmış(!) bir olgu (!) olarak şu saptamayı okuyoruz:
Ümraniye’de ele geçirilen ve Ergenekon soruşturması kapsamında önemli bir
delil olarak görünen 27 adet
el bombası ile Cumhuriyet gazetesine Mayıs 2006’da atılan el bombalarının aynı seriden olduğu anlaşıldı.
Bunu kim, kimler hangi bilgi ya da bulguya dayanarak söylüyor? Gerçekten doğru bir saptama mı bu? Eldeki veriler, bulgular bu saptamayı doğruluyor mu?
***
Bu saptamadan yola çıkılarak yapılan yorumlara bakınca iş daha da karmaşıklaşıyor. Bazı iddialı(!) yazarlara göre, Cumhuriyet gazetesinin, kendisine atılan bombaların peşine düşmemiş(!) olmasının nedeni şimdi daha iyi anlaşılıyormuş.
Çünkü, bu işin arkasında da Ergenekon var olduğu için, gazeteye atılan bombalar
hedef şaşırtmak, yanıltmak amacıyla yapılmış bir eylemmiş. Üstelik, bu hususu destekleyen başka yan deliller de varmış. Örneğin,
Danıştay baskını sanıklarından ve aynı zamanda gazeteye bomba atma eyleminin sanıklarından birisi, ağır ceza
mahkemesinde hüküm giydikten sonra, aklı başına gelmiş ya da hidayete ermiş olacak ki nihayet gerçekleri açıklamaya karar vermiş. Demişmiş ki; “Bombaları
Ataşehir’de bir evde
Veli Küçük Paşa’dan temin ettik.”
***
Oysa, gazetecinin işini yaparken en çok başvurması gereken kavram “kuşku” olmalıdır.
Gazeteci sormalıdır: Acaba bu bombaların aynı seriden olduğu bilgisi doğru mu? Bu bilgiyi nasıl, hangi yetkili ve uzmanlardan teyit edebilirim? Bu bilgiyi teyit etmeden doğruymuş gibi yansıtırsa, hem kirli bir bilginin yaygınlaşmasına, hem kamuoyunun yanlış yönlendirilmesine en hafifinden alet olur.
***
Şimdi bir tez de biz söyleyelim: Ümraniye’de ele geçirilen bombalar ile Cumhuriyet gazetesine atılan bombalar aynı seriden değiller. Diğerlerinden farklı olarak biz bu tezin verilerini de açıklayalım.
1. Ümraniye’de ele geçirilen el bombalarının her birinin seri numaraları, polis ve ekspertiz
tutanaklarında tek tek, ayrıntılı olarak yazılı. Bu tutanaklar gizli de değil. Danıştay davası dosyasında yer alıyor. Nitekim, aynı tutanaklar –pek muhtemel olarak- Ergenekon soruşturma dosyasında da bulunacak. Aynı durum, Cumhuriyet gazetesine atılan toplam üç adet el bombası için de geçerli. Gazeteye atılan bombaların seri numaraları da belli.
2. Bombaların karşılaştırmalı olarak incelenmesine ilişkin
Emniyet Müdürlüğü Bomba Merkezi’nin raporu da alenileşmiş olarak dosyalarda bulunuyor.
3. Bütün bu tutanak ve inceleme raporlarının gösterdiği bir şey var. Cumhuriyet gazetesine atılan bombaların (üç adet) ne birbirleri arasında ve ne de Ümraniye’de ele geçirilen toplam 27 adet bombayla bu üç bomba arasında seri numarası benzerliği var.
O halde şu soru akla geliyor: Nasıl oldu da, bombaların aynı seriden olduğu bilgisi yayıldı ve kamuoyunda artık tartışılmaz bir gerçek haline dönüştü?
***
Kamuoyunun gündemine gelmeyen bir bilgiyi de ekleyelim.
Cumhuriyet gazetesine atılan bombalardan bir tanesi ile (10 Mayıs 2006 tarihinde atılan ve fakat patlamayan ikinci bomba) Eskişehir’de ele geçirilen bombalardan bir tanesinin seri ve kafile numaralarının bire bir aynı olduğu tarafımızdan tespit edilmiş ve bu tespit soruşturmayı yürüten savcıların bilgisine iletilmiştir.
Bir yandan bombalarla ilgili bulgular ve belgeler ortada iken farklı yansıtılması gerçeği, diğer yandan başyazarının ve
Ankara temsilcisinin kendi gazetesini
bombalama iddiasına muhatap bir
terör örgütünün üyesi olma savıyla gözaltına alınması gerçeği karşısında söylenebilecek söz bulmak kolay olmasa gerek.
***
Bazılarının derdi, bütün çıplaklığı ile gerçeğin ortaya çıkması mı, yoksa soruşturmayı yörüngesinden çıkararak siyasal bir amacın aracı olarak kullanmak mı?
Bizim amacımız gayet açık ve net: Her türlü yasadışı oluşum açığa çıkarılmalı ve gerçek suçlular hukuka uygun delillerle adil bir şekilde yargılanarak hak ettikleri cezaya çarptırılmalıdır.
Ancak, hukukun siyasal amaçlara alet edilmesine, insan haklarının çiğnenmesine asla göz yumulamaz. İnsanlar, suçluluğu
mahkeme kararı ile saptanmadan suçlu olarak damgalanamaz.