Sezer'e hayranlık ifade eden kesimler, onun daha çok atama ve yasaları veto yetkisini geniş biçimde kullanmasına atıf yapıyor.
Yani daha çok "
fren" yanını ortaya çıkarıyor.
Ancak
Çankaya Köşkü sadece fren işlevi görmekle yetinebilir mi, "gaz" pedalı olma özelliği de yok mudur?
Hafızanızı şöyle bir yoklayın.
Türkiye hangi sıkıntılı dönemden geçerken,
ekonomik kriz yaşarken
cumhurbaşkanı ortaya çıktı ve ulusa güven veren bir konuşma yaptı?
Sezer daha çok varlığıyla yokluğu belli olmayan bir
profil çizdi.
Bu profil de bugünkü iktidarla ilgili değildi.
DSP-MHP-
ANAP koalisyonu döneminde de benzer bir tablo vardı.
Yurtiçinde böyleydi de, yurtdışında farklı mıydı?
Ankara büromuzdan Bülent Aydemir bu sorunun yanıtını aradı.
Sezer cumhurbaşkanı olarak görev yaptığı 7 yıl boyunca yurtdışına sadece 49 kez çıkmış.
Zorunlu olmadıkça yurtiçinde bile geziye çıkmayan Sezer,
Amerika Birleşik Devletleri'ne sadece bir kez, o da
Birleşmiş Milletler Zirvesi için gitmiş.
Azerbaycan'a beş kez,
Gürcistan ve Bulgaristan'a üçer kez, Almanya'ya ise bir kez ziyarette bulunmuş.
İki kez
Avrupa Birliği Zirvesi'ne katılan
Ahmet Necdet Sezer,
Belçika,
Fransa,
Avusturya gibi ülkelere hiç gitmemiş.
Yani daha çok kendisini Çankaya'ya kapatmış, dünyayla ilişkisini kesmiş.
Ekonomik ilişkilerin hızla küreselleştiği bir dünyada bir devlet başkanının başka ülkeler yokmuş gibi davranması ne kadar sağlıklıdır, tartışılır.
Türkiye bölgede lider rolüne soyunacak,
Avrupa Birliği hedefini ısrarla sürdürecekse, bunu cumhurbaşkanından işadamına kadar genel bir seferberlikle yapacaktır.
Cumhurbaşkanı sadece ülkeler arası ilişkileri geliştirmek için değil, Türk işadamlarının
yabancı ülkelerdeki girişimlerine
destek olmak için de aktif olmak durumundadır.
Cumhurbaşkanlığı tartışmalarına böyle bir bakış açısıyla bakmakta da yarar var diyorum.
Ergun Babahan/SABAH