Erdoğan'ın Abdullah Gül'den Haşim Kılıç'a kadar bir çok isim hakkında 'kasetle şantaj yapılıyor' sözlerini eleştiren Korucu, Başbakan'ın bu iddialarının ciddiye alınmadığını ve bu nedenle devlet kanadından kimsenin kılının dahi kıpırdamadığını vurguluyor. Korucu, Cumhurbaşkanının kasetle tehdit edilmesinin kafasına silah dayanmasıyla eş değer olacağını da ifade ederek, kritik bir soru soruyor: Cumhurbaşkanı’nı şantajdan korumak devletin görevi. Hesabını sormak da yargıya düşüyor. Nasıl bir ülkeyiz ki başbakan, cumhurbaşkanına kasetle şantaj yapıldığını ileri sürüyor; ‘ha öyle mi?’ deyip geçiyoruz.'
Cumhurbaşkanı sadece vatana ihanetle suçlanabilir ve yargılanabilir. Bunun dışında fizikî veya psikolojik hastalıkla görevini yerine getirememe durumunda vekalet müessesesi devreye giriyor.
Mesela Cemal Gürsel ağır hastalıktan kurtulamayacağı anlaşılınca görevi sonlandırıldı ve yerine cumhurbaşkanı seçildi. Kanun koyucu imkânsız gördüğü için düzenlememiş ve örneği bulunmadığından teamülden de söz edemiyoruz. Farzı muhal cumhurbaşkanı birilerinin eline rehin düşseydi ne yapardık? Hastalık halinden kıyasla vekalet müessesesi devreye girerdi. Tehdit altında vereceği kararların sağlıklı olacağı düşünülemez. Peki cumhurbaşkanı kasetle tehdit ediliyor olsaydı?.. Değişen bir şey olmaz, ha kafasına silah dayanmış ha masasına kaset konulmuş.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, kişisel kan davasını sürdürebilmek için sözün nereye varacağını düşünmeden konuşuyor. Defalarca “Cumhurbaşkanı’nın da kaseti var” cümlesini kurdu. Bu ülkede insanlar Başbakan’ı ciddiye almıyor mu yoksa? Ülkede yetkili makamlardaki herkesle ilgili aynı iddia seslendiriliyor, kimsenin kılı kıpırdamıyor? Kaseti olan bir genelkurmay başkanı düşünülebilir mi? Anayasa Mahkemesi başkanı ve üyeler de hakeza. Bu suçlama çift taraflıdır, dinleyen kadar bu şantaja boyun eğen de okkanın altına gider. En azından milli güvenlik ve devletin bekası açısından tehlike geçene kadar koltuklarını boşaltmaları gerekir.
Başbakan Erdoğan’ın kaset şantajına boyun eğmekle suçladığı isimler ona bu iddiasını ispat imkânı vermeli. Aslında bunun için şikâyetçi olmaya bile gerek yok. Cumhurbaşkanı’nı şantajdan korumak devletin görevi. Hesabını sormak da yargıya düşüyor. Nasıl bir ülkeyiz ki başbakan, cumhurbaşkanına kasetle şantaj yapıldığını ileri sürüyor; ‘ha öyle mi?’ deyip geçiyoruz. Erdoğan dinlendiğini iddia ettiği makamları sıraladıktan sonra “Herhalde birileri ne demek istediğimi anlayacaktır.” diye bitiriyor sözünü. Ne dediğini anlamak bütün milletin hakkı değil mi?
Erdoğan bu kaset işini çok sevdi. İstediği gibi hareket etmeyen ve hatta etmemesi ihtimal dâhilinde olan herkes için aynı şeyi söylüyor: Kaseti var. 2010 baharında alçakça bir komploya muhatap olan Deniz Baykal’dan beri gündemden hiç düşürmüyor. O günlerde miting meydanlarında şu cümleleri sarf etmişti: “Hacı Bektaş diyor ki eline beline hâkim ol. Hanım kardeşlerimden özür diliyorum, kendisinden önceki, beline hâkim olamadı, gitti. Genel başkanlıktan gitti ama şimdi yine milletvekili adayı oldu. Peki diğer taraftaki hanım milletvekili n’oldu? Onu aday yapmadılar. N’oldu, suçlu o mu, ikisi de suçlu değil miydi? Yav kendi eşiyle mi bir şey oluyor da özeli oluyor. Buna nasıl kendi özeli dersin? Bu özel değil, genel genel, bu genel bir ahlaksızlıktır, başka bir şey değil. Bu toplumu aldatmayın yav.” MHP’lilerin maruz kaldığı komplo ile ilgili de konuşmayı ihmal etmemişti: “Son zamanlarda Bahçeli de çıkmış ‘AK Parti milletin özeline giriyor’ diyor. Niye? Çünkü kendi adamlarının da bu tür kasetleri çıktı, o da rahatsız olmaya başladı. Böyle özel olur mu? Peki özeldi de niçin bu milletvekillerini istifa ettirttin? Neden? Çünkü başına geleceği biliyor da onun için.”
Yerel seçimlerden önce anamuhalefet partisi CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Baykal kasetini yayından önce Erdoğan’ın izlediğini ileri sürdü. Başbakan’dan açıklama beklediğini söyledi. Aynı beklentiyi Deniz Bey de dile getirerek “Başbakan’ın elindeki kanıtları paylaşmasını bekliyorum. Yani ortadaki komploların kimler tarafından, nasıl, ne şekilde, kimin talimatıyla, nerede hazırlandığını ortaya koyacak delilleri bekliyorum.” dedi. Başbakan’ın cevabı “Neyin açıklamasını yapacağım? Bu orada sosyal medyaya düştüğü zaman, onu sosyal medyadan kaldıran kim? Ben kaldırdım ben.’’ şeklindeydi. Baykal’ın avukatları, kaldırma olayının gerçeği yansıtmadığını savunuyor. Ama öyle bile olsa soru, kimin kaldırttığı değil kimin yüklettiği? Bunun cevabını hâlâ bekliyoruz.