Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezinden yapılan açıklamaya göre, Cumhurbaşkanı Gül'ün onayladığı 5836 sayılı ''
Birleşmiş Milletler
İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesine Yönelik Kyoto Protokolüne Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun'' yayımlanmak üzere Başbakanlığa gönderildi.
Kanunun gerekçesinde, Türkiye'nin, uluslararası toplumun en önemli
gündem maddelerinden olan çevre konularına büyük önem verdiği belirtiliyor.
Türkiye'nin, iklim değişikliği ile mücadele konusunda uluslararası toplumla birlikte hareket ederek, 1992 tarihli BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesine (BMİDÇS), 2001 yılında Marakeş'te yapılan BMİDÇS'nin 7.
Taraflar Konferansında özgün şartlarının tanınmasını müteakip, 2004 yılında taraf olduğu anımsatılan gerekçede, şu hususlara yer veriliyor:
''Sözleşmenin 1995 yılında Berlin'de gerçekleştirilen 1. Taraflar Konferansında, 2000 yılından sonraki dönemler için belirli zaman dilimleri içinde, 'Sayısal
sera gazı azaltım veya sınırlandırma' konusunda
politika ve tedbirleri detaylandırmaya odaklı başlatılan süreç, 1997 yılında Japonya'nın Kyoto kentinde yapılan 3. Taraflar Konferansında ortak eylemlerin genel çerçevesini çizen Kyoto Protokolünün benimsenmesiyle sonuçlanmıştır.''
Sözleşmeye taraf olan
ülkelerin, 1997 tarihli Kyoto Protokolüne taraf olmaya çağrıldığı kaydedilen gerekçede, Protokolün 16
Mart 1998 tarihinde New York'ta imzaya açıldığı ve bir yıl süreyle imzaya açık kaldığı hatırlatılıyor.
Protokole 177 ülke ve AB'nin taraf olduğu ifade edilen gerekçede, Protokolün ilk yükümlülük döneminin 2012 yılında sona ereceği belirtiliyor.
Türkiye'nin Kyoto Protokolüne taraf olmayan çok az sayıdaki ülkeden biri olduğuna dikkat çekilen gerekçede, iklim değişikliği ile mücadele alanındaki çalışmaları çerçevesinde Türkiye'nin, 2004 yılında Sözleşmeye taraf olduktan sonra 1997 tarihli Kyoto Protokolüne de taraf olmaya davet edildiği hatırlatılıyor.
Gerekçede, Türkiye'nin Protokole taraf olmasının sağlayacağı yararlar da şöyle sıralanıyor:
''Ülkemizin, kurucu üyelerinden olduğu BM'nin saygın bir ülkesi olarak, Protokol'e taraf olması, uluslararası gündemin en öncelikli ve acil sorunlarından biri haline gelen iklim değişikliği ile mücadele konusundaki kararlılığını ve uluslararası toplumun güvenilir bir ülkesi olduğunu göstermesi bakımından önem arz etmektedir.
Protokole taraf bir Türkiye'nin, hemen hepsi Protokole taraf olan Sözleşmeye taraf ülkeler nezdinde itibarı ve 2012 sonrasına ilişkin müzakerelerde ağırlığı artacak, iklim değişikliği ile mücadele konusunda 2012 sonrasının şekillenmesinde ülkemiz kendi özgün koşullarını daha iyi müzakere edebilecektir.
Kyoto Protokolü kapsamındaki uluslararası rejime katılacağımız için, özel sektörde
sera gazı salım azaltımı için yapılabilecek projeler daha kolay
teşvik edilebilecek ve özellikle uzun vadede başta enerji güvenliği olmak üzere ülke ekonomisine katkı sağlanabilecektir.
Kyoto Protokolü, AB çevre müktesebatının bir parçasıdır. AB, Protokolün yerini alacak olan yeni anlaşmayı da müktesebatına dahil edecektir. Dolayısıyla, 2012 sonrasını önemseyen AB, ülkemizin Protokole taraf olarak, geleceğe yönelik hazırlıklarını bir an önce başlatmasını istemektedir.
Ülkemizin Kyoto Protokolüne taraf olması halinde, AB ile iklim değişikliği ile mücadele ve uyum konularında ve AB müktesebatına uyum bağlamında
işbirliği olanaklarını geliştirmesi de mümkün olacaktır.''