Vahim iddialar
Emin Çölaşan-Mustafa
Balbay çifti, bir TV kanalında andıca sadık kalarak
demokrasi mücadelesi veren kadroları yerden yere vuruyorlar, gazetecilik üslubu ve etiğiyle bağdaşmayan tarzda iktidara yüklenip duruyorlar. Eskilerin
‘İshal-i kelam’ dedikleri vaziyete kapılmış durumdalar.
Son olarak daha dün aynı kanaldaki programda öyle bir iddiada bulundular ki, evlere
şenlik.
Emin Çölaşan’a göre;
Başbakan Erdoğan, iki yıl önce
Kara Kuvvetleri komutanıyken
Yaşar Büyükanıt’la yaptığı görüşmeyi de birkaç gün önce
Kara Kuvvetleri Komutanı İlker Başbuğ’la yaptığı görüşmeyi de gizlice kayda almış! Şimdi başbakanın elinde iki görüşmeyle ilgili ikişer saatten toplam dört saatlik
kayıt varmış!
Mustafa Balbay da ara gazı veriyor: ‘Kesin öyle, değilse ben Mustafa Balbay değilim.’ Çölaşan üzerine atlıyor: ‘Ben de Emin Çölaşan değilim...’ Kendi isimleri üzerine iddiaya girecek kadar eminler. O halde Çölaşan ve Balbay, iddialarını teyit edecek ellerindeki bilgi,
belge ve kayıtları kamuoyuna açıklamakla yükümlüdür.
Çünkü iddia vahimdir;
Başbakanı görüştüğü komutanları gizlice kayda alan istihbarat görevlisine benzetmek ve sonra bu kayıtları şantaj aracı olarak kullanmakla suçlamak, komutanların da kasetleri yayınlanırsa mahcup olacakları taahhütlerde bulunduğunu ima etmek hangi gerekçeyle açıklanabilir?
Anlaşılan Erdoğan’ın Başbuğ’la görüşmesi, politikalarını siyasetçi-asker çatışması temelinde yürüten Ulusalcı cephede travma yaratmış durumda. Son dönemde bu çatışmayı körükleyici bilgi ve belgeleri simitçi tezgahına kadar düşürenler, bu görüşmeden bir hayli rahatsızlar. Büyükanıt’la hayal kırıklığı yaşadılar şimdi Başbuğ’u etki altına almaya çalışıyorlar.
ŞAMİL TAYYAR/STAR