MİT eski müsteşar yardımcısı
Mehmet Eymür ise farklı görüşte: "Ümit'in yaşadığını sanmıyorum."
Tarık Ümit kaybolduktan sonra akıbetini araştırmaya başlayan amcası Cemalettin Ümit ise yeğeninin öldürüldüğünü, "Adım gibi eminim. Tarık yaşamıyor." sözleriyle dile getirdi. Cemalettin Ümit'e göre yeğeni daha önce birlikte çalıştığı
Susurluk kazasında hayatını kaybeden
Abdullah Çatlı'nın da içinde bulunduğu bir
ekip tarafından sorgulandıktan sonra öldürüldü. Profesyonelce işlenen
cinayette iz bırakmamak için
ceset betona gömülerek denize atıldı. "Bu bilgilerin tamamını resmî kaynaklardan aldım." diyen Cemalettin Ümit, yeğeninin kaybolması üzerine açılan
soruşturmayı ise
Ergenekon sanıklarından
Veli Küçük'ün kapattırdığını ve hazırlanan
raporu da yok ettirdiğini iddia etti.
Cemalettin Ümit, yeğeninin nasıl öldürüldüğünü şöyle anlattı: "Tarık Ümit'i, Erenköy Divan Pastanesi'nden Özel Harekatçı polisler
Ziya Bandırmalıoğlu ve Ayhan Akça aldı. Kendi evine götürdüler. İbrahim
Şahin orada bekliyordu. Daha sonra bir minibüse bindirilip bu cinayet ekibi ile bağlantılı olan bir kadının Yalova'daki
çiftlik evine götürüldüler. Orada
Sami Hoştan, Abdullah Çatlı,
Haluk Kırcı ve
İbrahim Şahin tarafından 4 gün boyunca işkenceyle sorgulandı. Tarık'ın parmaklarını, bizzat İbrahim Şahin kırdı. Dördüncü günün sonunda öldürdüler. Cinayet, çok profesyonelce işlendi. İz bırakmamak için cesedi betona gömerek denize attılar. Bu bilgilerin tamamını resmî kaynaklardan aldım. Mehmet Eymür de çok iyi biliyor."
1978 yılından itibaren MİT'e çalışan Tarık Ümit, ünlü kabadayı Dündar Kılıç'ın eski ortağıydı. 1984'teki 'Babalar Operasyonu'nda Kaçakçılık Dairesi Başkanı Atilla Aytek ve Mehmet Eymür'e verdiği önemli bilgilerle gündeme geldi. 1986'dan sonra ünlü MİT raporunun hazırlanmasında aktif rol oynadı. 1991'de Dev-Sol saldırısından yaralı kurtuldu. 1994 yılında
Korkut Eken aracılığıyla Mehmet Ağar'la tanıştırıldı. Susurluk sürecinde İbrahim Şahin ve
Veli Küçük ekibiyle çalıştı. Tarık Ümit, Mehmet Eymür'e yakınlığı ile biliniyordu. İddialara göre İbrahim Şahin grubunun faaliyetlerini Mehmet Eymür'e anlattığı için bu ekiple arası açılmıştı. Cemalettin Ümit, kaybolduğu 2
Mart 1995 yılından beri yeğeninin akıbetini araştırıyor. Amca Ümit, yeğeninin kaybolması üzerine açılan soruşturmayı Veli Küçük'ün kapattığını, hazırlanan raporu da yok ettiğini belirtiyor: "Tarık'ın arabası Çerkezköy
jandarma bölgesinde bulunduğundan dolayı, soruşturmayı Ahmet Altıntaş diye bir jandarma istihbarat
astsubayı yürüttü. Çok ciddi çalışmaları oldu. Çok ciddi sonuçlara vardı. Sık sık bana gelir bilgi verirdi. 'İşin sonuna geliyorum, konuyu çözdüm' diyordu. Olayın faili olarak tespit ettiği insanları gözetim altına aldı. Derhal Ankara'ya haber uçtu. Kısa bir süre sonra bunları bırakması için emir geldi ve bıraktılar. Altıntaş'ı arayıp 'elindekileri bırak' diyen de Veli Küçük'tü."
Cemalettin Ümit, soruşturma sonucunda hazırlanan raporun da yok edildiğini belirtiyor. Ümit, raporun akıbeti ile ilgili de şu bilgileri veriyor: "Rapora ulaşamadım. Bu işlerin ucunda Veli Küçük var. Bu olay olduğunda, İzmit'te jandarma il alay komutanıydı. Bir ara Veli Küçük, Diyarbakır'a gitti, Astsubay Ahmet Altıntaş, Tarık Ümit işini tam çözdüğü zaman tayinini yanına aldırdı. Sonra Veli Küçük, albaylıktan tuğgeneralliğe
terfi etti. Bu sefer Ahmet Altıntaş'ı yine yanına aldı. Buradaki olayı Ahmet Altıntaş çok iyi tespit etti, çok şey biliyordu. Bu konuyla ilgili hazırladığı ciddi bir rapor vardı. Buradaki Jandarma
Alay Komutanlığı'na gittim. Raporu sordum. Kendisini il jandarma komutanı olarak tanıtan biri aradı. 'Yapılan araştırmalar neticesinde müspet hiçbir bilgiye ulaşılamamıştır.' dedi. Altıntaş'ın bana anlattığı bilgilerin hiçbiri yokmuş. O gün
akşam Ahmet Altıntaş aradı. Dedi, 'benim iki tane çocuğum var, ne olur beni işin içine katma. Bu işi çok kurcalama. Benim hayatıma mal olur. Ne yaptıysam rapora ulaşamadım."
Bandırmalıoğlu, Küçük'ün şirketinde 'proje' üretiyor
Susurluk soruşturma raporuna göre Ümit, özel timci polisler Ayhan Akça ve Ziya Bandırmalıoğlu tarafından kaçırılmıştı. Bandırmalıoğlu, Ergenekon iddianamesine de girdi. Hem de patronunun Veli Küçük olduğu bilgisiyle. Küçük, emniyetteki ifadesinde Bandırmalıoğlu'nun kendisine ait Stratejik
Güvenlik AŞ'de çalıştığını
itiraf etti. Ergenekon'la Susurluk arasındaki zincirin halkalarından birisi olabilecek Küçük-Bandırmalıoğlu ilişkisi,
emekli tuğgeneralin evine yapılan operasyonla ortaya çıktı. Yapılan aramada ele geçirilen 2005 yılına ait 'Erenköy
Ülkü Ocakları' ajandasında ilginç bir not bulunuyordu. 10
Kasım Perşembe tarihli sayfaya, 'Ziya Bandırmalıoğlu'nun duruşması' notu düşülmüştü.
Paşa'dan Kuvvacı
Özoğlu'na esas duruş
Ergenekon
terör örgütü üyeleriyle
muvazzaf askerler arasındaki ilişki Vakit Gazetesi'nin dün sürmanşetten yayınladığı fotoğrafla yeni bir boyut kazandı. 'Paşa'nın esas duruşu kime?' başlığıyla verilen haberde, şu an
Şırnak Akçay 6. Motorlu Piyade Tugay Komutanı olan
Tuğgeneral Ferhat Özgen, Ergenekon'un
tutuklu sanıklarından Kuvayi Milliye Derneği Genel Başkan Yardımcısı
Durmuş Ali Özoğlu karşısında 'hazır ol'da duruyor. Haberde, bu fotoğraftan sonra, KKTC'de,
Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alay Komutanı olan Ferhat Özgen'in tuğgeneralliğe yükseltildiği vurgulanıyor. Ayrıca, Durmuş Ali Özoğlu'nun, motorize ekipler ile Doğu ve Güney
doğu'da
Kürt vatandaşları dövdürerek
kaos çıkardığı için tutuklandığı iddialarına yer veriliyor. Özoğlu'nun askerî kimliği olmadığına dikkat çeken
gazete, şu soruyu soruyor: 'Devletin Muvazzaf Subayı, Ergenekon tutuklusu Durmuş Ali Özoğlu'nun hangi sıfatı karşısında hazır olda bekliyor?'
ZAMAN