Cevap bekleyen kritik sorular !

Aksiyon'dan Mehmet Yılmaz,kritik soruların cevabını alabilmek için bir 40 yıl daha bekler miyiz acaba? diye sordu. İşte o sorular...

Cevap bekleyen kritik sorular !

Bir 40 yıl daha bekler miyiz? Hatırlarsanız, geçen hafta bu köşede, Başbakan Erdoğan’a “Sonun Menderes gibi olur” imasında bulunanları milletin nasıl yâd ettiğini anlatmaya çalışmıştık. Meğer o günleri hatırlatmak isteyen başkaları da varmış. ABD Dışişleri Bakanlığı, arşivden gizliliği kaldırılan 1969-1972 yıllarına dair bir dizi belgeyi yayınlayıverdi, tam da içinden geçtiğimiz şu günlerde. Üniversitelerdeki “türban” yasağının Meclis tarafından anayasa değişikliğiyle kaldırılması Türkiye’de rejim tartışmalarına yol açarken, “Ergenekon” adı verilen bir örgüte yönelik ciddi operasyonlar düzenlenirken, kendilerini “liberal aydınlar” olarak tanımlayan gazeteci yazarlar, “Artık AK Parti’ye verdiğimiz desteği geri çekiyoruz.” mealinde yazılar kaleme alırken hem de… Peki, ne mi olmuş o günlerde? Bazı bölümleri (bazen satır, bazen cümle, bazen de paragraf) hâlâ sansürlü belgelere göre, askerler 1969’da dönemin cumhurbaşkanı Cevdet Sunay ile başbakanı Süleyman Demirel’i “darbe” ile tehdit etmiş. Belgeler, müdahalenin 20 Mayıs’ı 21 Mayıs’a bağlayan gece yapılacağını söylüyor. Sebep ise Mayıs 1969’da eski Demokrat Partililerin siyasi haklarının iadesini öngören bir anayasa değişikliğinin Meclis’te kabul edilmesi. Ordu, bu karar Senato’da da onaylanır endişesiyle devreye giriyor. Peki sonuç? Demirel, DP’lilerin siyasi yasaklarını kaldıran yasanın Senato’dan geçmesini engelliyor. Aslında bu hamlesiyle eski tüfeklerin Adalet Partisi’ni ele geçirmesini önlemiş oluyor. Belgelerden Ankara’daki Amerikan Büyükelçiliği’nin çok iyi istihbarat aldığı, başkentteki havayı çok iyi kokladığı anlaşılıyor. Kamuoyuna açıklanan belgelerden bir diğeri de bu gerçeği gözler önüne seriyor zaten. 10 Mart 1971 tarihli bir mektupta, aynı gün gerçekleşen Genelkurmay Karargâhı’ndaki 8 saatlik toplantı ele alınıyor. Askerler, uzun süren bu toplantıda ODTÜ’deki olayları ve Amerikalı askerlerin kaçırılmasını tartışıyor. Ardından da hükümete muhtıra verme kararı alınıyor. Belgelerde Korgeneral Hayati Savaşçı’nın toplantıda iki teklif sunduğu bilgisi dâhil tüm detaylar anlatılıyor. İlginç olan husus ise şu: Bu kadar ayrıntılı bilgiler, hem de günü gününe, ABD’ye “haber” olarak ulaştırılıyor muydu yoksa ABD Genelkurmay dâhil Ankara’daki kritik mekânları dinliyor muydu? Bu soruya cevap teşkil edecek kısımlar, belgelerde üzeri çizilerek sansürlendiği için açıklığa kavuşmuyor tabii ki… Bir başka ilginç “arşiv” bilgisi de gazeteci Nur Batur’un Sabah’ta yayımladığı haberde yer alıyor. Askerin 27 Mayıs 1960’ta yaptığı darbe gecesi ABD’nin Ankara Büyükelçisi Washington’a 32 mesaj gönderiyor. Sadece ikisinin açıklandığı mesajlara göre darbede 50 kişi ölüyor. Gerçekten askerî müdahale sırasında 50 kişi öldü mü? Bu iddianın aydınlatılması lazım; ancak aradan geçen 48 yıla rağmen ABD, belki bu gerçeği de açıklayan diğer 30 mesaj üzerindeki gizlilik perdesini kaldırmış değil. Bunları görünce aklımıza şöyle bir soru takılıyor ister istemez: Son günlerde Ankara ile Washington arasında artan sivil ve askerî (Türk tarafını genelde Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Ergin Saygun temsil ediyor) ziyaretler dikkate alındığında, Türkiye’nin Nabucco Projesi’ne Rusya’yı davet ettiği hatırlandığında, Kosova’nın bağımsızlığı birilerine emsal teşkil eder mi endişesi taşınırken TSK’nın Kuzey Irak’a girdiği açıklandığında, Cumhurbaşkanı Gül’ün türban yasağını kaldıran anayasa değişikliğini onayladığı kamuoyuna duyurulduğunda Ankara’dan Washington’a yine mesajlar gitmiş ya da kapalı kapılar ardında bir şeyler konuşulmuş mudur, konuşuluyor mudur acaba? Tabii bunları bilmemiz pek mümkün değil. Bu ve benzeri kritik soruların cevabını alabilmek için bir 40 yıl daha bekler miyiz acaba? İyi haftalar. MEHMET YILMAZ/AKSİYON
<< Önceki Haber Cevap bekleyen kritik sorular ! Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER