AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Başbakan Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı adaylığından Balyoz davası kararlarına, vesayet sisteminin hâlâ nasıl devam ettiğine kadar çarpıcı açıklamalar yaptı.
Hüseyin Çelik, “Her askeri şuradan sonra sayın Başbakan bana, ‘Şöyle şöyle iddialarda bulunuyorlar. Hüseyin bu neyin nesidir’ diyordu. Benim bakanlığım döneminde maalesef biz enerjimizin çok büyük bir kısmını bunlara defans uygulayarak geçirdik” sözleriyle vesayet günlerini anlattı.
KERESTE GÖZÜYLE BAKIYORLARDI
Çelik, Milli Eğitim Bakanlığı dönemine de çarpıcı ifadelerle değindi. “Ben Milli Eğitim Bakanlığı’na başladığım zaman gördüğüm manzara; bakanlık büyük bir torna tezgâhı olarak tasarlanmış, tornanın ayarı yapılmış, bakan tornacıbaşıdır” dedi.
Bugün Gazetesi'nin haberine göre eğitilmesi gereken 20 milyonluk insan kitlesine adeta kereste gözüyle bakıldığını aktaran Çiçek, “Bakan bu malzemeyi bu tornadan geçirecek, tek tip, tek ebat, tek renk malzeme üretecek. Yapı buydu” ifadelerini kullandı.
BAŞÖRTÜLÜ KIZLARI TAKİP
Çelik, bakanlığı döneminde kendisine imam hatipli kızlarla ilgili görüntülerin sürekli iletildiğini söyledi. “Başbakanlık Takip Kurulu’ndan bana en çok gelen şey, imam hatip okullarında okuyan başörtülü kızların uzaktan zoomlama yöntemiyle çekilmiş görüntüleriydi” diye konuştu. “Buna niye bir şey yapmıyorsunuz” itirazlarının kendisine iletildiğini aktaran Çelik sözlerine şöyle devam etti:
“Yahu ayıp bu. Bununla mı uğraşacağız? Son olarak 27 Nisan bildirisindeki iddialar, Kutlu Doğum haftası vs. Tepeden tırnağa biz ne yapsak, laiklik, Atatürkçülük, cumhuriyet, devrimler, Tevhidi Tedrisat Kanunu elden gidiyor, irticai kadrolaşma var diye yaygara koparıyorlardı. Benim bakanlığım döneminde maalesef biz enerjimizin çok büyük bir kısmını bunlara defans uygulayarak geçirdik.”
BÜYÜK ORANDA KALKTI
Askeri vesayetle ilgili değerlendirmede bulunan Çelik, her askeri şuradan sonra 2003-2006 arası Başbakan’ın, iletilen iddiaları “Hüseyin bu neyin nesidir” diyerek kendisine sorduğunu belirtti. Çelik, 2010 referandumuna kadar bu garipliğin devam ettiğini bildirdi. Çelik şunları aktardı:
“AK Parti’ye 2008’de kapatma davası açtılar. Katsayı, imam hatip okulları, Diyanet’in Kuran kursları, üniversitelerde başörtüsüyle ilgili açıklamalarımız kapatma gerekçesiydi. O yüzden 2003’te bugün yaptıklarımızı yapmayı bırakın, söyleseydik kapatma ve darbe gerekçesi olacaktı diyorum.
Siyasetin ve milletin üzerindeki bu vesayet sistemi kısmen 12 Eylül referandumuyla kalkmıştır. Yüzde yüz bertaraf olmuştur demiyorum. Statükocu yapı hâlâ direnmeye devam ediyor. Ergenekon ve Balyoz davalarına birilerinin karşı duruşu bundandır. Özlemini duydukları 1940’lı yılların yapısını sürdürmek istiyorlar.”
Hükümet kurulduğu gün Balyoz Planı yapıldı
Balyoz Darbe Planı kararlarını kendi üslubuyla değerlendiren Çelik şöyle konuştu: “2002’de iktidar oluyorsunuz, sayın Gül’ün başkanlığında 58. hükümet dönemi var. Balyoz darbe planının karara bağlandığı gün Erdoğan hükümetinin kuruluş günüdür: 15 Mart 2003.
Bu ülkede bizim cumhuriyetimiz bürokratik bir cumhuriyet olarak tasarlandığı için seçimler yapılır, halk tercihini bir partiden yana koyar ama esas sözü söyleyecek olan ne yapılması ne yapılmaması, gerektiğine karar verecek olan mekanizma sivil ve askeri bürokrasiydi. Doğruları, yanlışları onlar koyar, olması ve olmaması gerekenleri onlar söyler, sınırları ve yasakları onlar belirlerdi.”
Türk de Kürt de milliyetini üstünlük vesilesi yapmasın
Demokratikleşme paketine yönelik eleştirilerin haksızlığını vurgulayan Hüseyin Çelik, Türkiye’de AK Parti ne yaparsa yapsın yüzde 30’luk ideolojik bir blok olduğuna işaret etti.
“Bu blok, AK Parti ağzıyla kuş tutsa bu hayvan haklarına aykırıdır diye tutturacaktır” diyen Çelik şöyle konuştu: “Ne yaparsanız yapın bunlar saplantı içerisindedir. Meseleye ırkçı ve statükocu gözle bakanlardır. Sağduyulu bazı CHP ve MHP’liler de pakete destek veriyor. Paketle ilgili yapılan son anketlerde yüzde 73’e yakın bir destek var.” Pakette en çok tartışma konusu olan Andımız ile ilgili bir örnek veren Çelik sözlerini şöyle sürdürdü:
“Başbakan’a ve ekibimize ‘Siz Türklüğünüzden utanıyor musunuz’ diyorlar. Ne münasebet kardeşim. Türk Türklüğüyle, Kürt Kürtlüğüyle hiçbir zaman utanmasın ama Türk Türklüğünü, Kürt de Kürtlüğünü birine üstünlük vesilesi olarak anlatmasın. Türk çocuğu her gün yemin ediyor.
Evdeki hanımlar yemin etmiyor diye Türklükten mi çıkıyor? Bir Müslüman her sabah aynanın karşısına geçip de vallahi billahi ben kasem ederim ki Müslümanım diyor mu?”
ANT’I GETİREN REŞİT GALİP CHP’Lİ
Çelik, Andımız’ın yazarının CHP milletvekili ve Milli Eğitim Bakanı Reşit Galip olduğuna dikkati çekti. Çelik, “Dikkat edin, Ant ya tek parti döneminde ya ara rejimde getiriliyor. Onun için çocuklarımızın her sabah kalkıp bu Ant’ı içmemesi onların Türklüğüne bir zarar getirmez. CHP’nin bu konudaki rahatsızlığını, Andımız’ın ardından ağıt yakmasını anlarım, peki MHP; size ne oluyor” açıklamasını yaptı.
Başbakan Erdoğan siyasete devam edemez
Başbakan Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığına aday olması gerektiğini vurgulayan Hüseyin Çelik, “Çünkü Sayın Başbakan aday olmazsa siyasete devam edemez. ‘Ben son kez genel başkanlığına aday oluyorum, son kez milletvekili oluyorum’ dedi.
Recep Tayyip Erdoğan gibi bir şahsiyetin bu kadar birikime, uluslararası tecrübeye ve karizmaya rağmen, 3 dönem sonunda kimse kenara çekilmesini bekleyebilir mi” sorusunu yöneltti. Çelik şunları aktardı: “Başkası günün birinde 3 dönem kuralını değiştirebilir mi? Tayyip Bey kendisi kaldığı sürece böyle bir şey yapmaz.”
3 DÖNEM KURALI
AK Parti tüzüğündeki 3 dönem kuralının siyaset yapmaya engel olmadığını belirten Çelik, siyasette 4’üncü, AK Parti’de 3’üncü dönemi olduğunu kaydetti. Şu anda AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve parti sözcüsü olduğunu aktaran Çelik, “Ben milletvekili olmasam da bu görevi sürdürebilirim. Bizde 3 arkadaşımız böyle. CHP’nin yarısı böyle. AK Parti’nin kadroları çekip gidecek diye sevinenler boşuna sevinmesinler. Biz yolumuza devam ediyoruz” dedi.
Gül’e karşı reaksiyon olmaz
AK Parti Sözcüsü Çelik, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün siyasete dönmesini ise şu sözlerle değerlendirdi: “Ben Sayın Erdoğan’ın yardımcısı olmaktan şeref duyuyorum ama yarın Sayın Gül partinin başına geçerse geçmişte olduğu gibi onunla siyaset yapmaktan şeref duyarım. Sayın Erdoğan ve Gül’ü birbirinin mütemmim cüzleri (tamamlayıcı unsurları) olarak görüyoruz.”
Gül’e karşı partide reaksiyon olabileceği iddialarına karşı çıkarak “Gül hepimizin çok sevdiği, saygı duyduğu bir insandır” diyen Çelik şöyle devam etti: “Geçmişte yapılan açıklamalar Gül’ün AK Parti’de siyaset yapmasıyla ilgili tartışmalar değil. Cumhurbaşkanlığı meselesiyle ilgili bazı arkadaşlarımız dozu kaçıran açıklamalar yapmış olabilirler. Gül’ü üzen bazı ifadeler olabilir, ama bu bizim aramızda hiçbir zaman mesele olmaz.”
Süreç PKK’ya göz yumma değil
Çözüm sürecinden taviz vermeyeceklerini kaydeden Çelik, en kötü ihtimalin PKK’nın tekrar kanlı eylemlere başlaması olduğunu belirtti. Çelik, “Çok şükür 9 aydır kan akmadı. Diğer olumsuzlukları görmemezlikten gelmek söz konusu değil. Güvenlik güçleri bu hassasiyeti sürdürüyor. Bu PKK’ya göz yumma anlamında değil. Özellikle silahlı çatışmaya girmeme konusunda direniyorlar. Yarın PKK zıvanadan çıkarsa yapılacak şey bellidir” dedi.