Çatlı'nın eşi Meral Çatlı açıklama yapmazken,
aile bireyleri,
Sami Hoştan'ın bahsettiği çantayı hiç görmediklerini, ancak çantanın kendisinde olduğunu bildiklerini ifade ettiler.
ERGENEKON davasının dünkü oturumunda
Aydınlık Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Serhan Bolluk savunmasını yaptı. Serhan Bolluk'un '
Susurluk'u biz ortaya çıkardık. Çatlı'nın çantasındaki
belgeler de bizim yazdıklarımızla örtüşüyordu' iddiası üzerine çapraz
sorgu sırasında söz alan
tutuklu sanık Sami Hoştan, Susurluk'ta kaybolan
Abdullah Çatlı'ya ait çantanın kendisinde olduğunu ve içinden hiçbir belgenin çıkmadığını öne sürdü. Hoştan, çantayı
Ergenekon davasında karar çıktığı gün
mahkemeye teslim edeceğini söyledi.
KAZA YERİNE İLK BEN GİTTİM
3
Kasım 1996 günü
akşam saat 19.30 sularında meydana gelen
kazanın ardından olay yerine giden ilk kişinin kendi olduğunu iddia eden Susurluk hükümlüsü Sami Hoştan, Abdullah Çatlı'nın sırlarının gizli olduğu iddia edilen çantanın kendisinde olduğunu öne sürdü. Hoştan 'Tarihe düşmesi için doğruların ortaya çıkması için, burada birkaç şey söylüyorum; Susurluk kazasına karışan Mercedes'teki çantanın Drej Ali'de olduğu söylendi. O çantadan çok bahsedildi. Şimdi sanık Serhan Bolluk, bu çantada bulunan bilgi ve belgelerin kendi yazdığı haberlerle örtüştüğünü öne sürdü. Ancak çantayı ben aldım. İçinde bilgi ve belge yoktu' dedi.
26 BİN MARK VE KOLYE VARDI
ÇANTANIN içinde sadece Çatlı'nın kızı Sevcan'ın kolyesi ile 26 bin mark olduğunu anlatan Hoştan 'İçindekileri ailesine teslim ettim. '
Çanta bende kalabilir mi?' diye izin istedim. Şu an çanta bende. 'Susurluk'u biz yazmıştık' diyor Serhan Bolluk. Ancak olay yerine ilk giden benim. Arkadaki
araç içerisinde bulunan eşyaları alıp Melahat Hanım'a (Meral Çatlı) da veren benim. Karardan sonra çantayı size teslim edeceğim' diye konuştu. Mahkeme Başkanı Köksal Şengün'ün, 'Çantanın içi boş muydu?' şeklideki sorusuna Hoştan, 'Dediğim gibi, sadece kolye ve para vardı' cevabını verdi.
Çantayı bulsalar bizi bertaraf ederlerdi
ERGENEKON
terör örgütü iddianamesinde, Abdullah Çatlı'nın kayıp çantasının kazanın hemen ardından Drej Ali lakaplı Ali Yasak tarafından alınarak
emekli Tuğgeneral Veli Küçük'e verildiği iddiası yer alıyordu. İddianamede, kazanın hemen ardından Ali Yasak'ın çantayı alarak teslim ettiği
Veli Küçük'ün 'Allah'tan biz o çantayı şey yaptık, eğer çanta başkalarının eline geçseydi mahvolurduk, bizi bertaraf ederlerdi' dediği de ileri sürülüyor.
Tuncay Güney iddianameye giren ifadelerinde de, Drej Ali ile Çatlı'nın kayıp çantası hakkında sohbet ettiğini, Drej Ali'nin 'Abdullah Çatlı yemek yediğimiz faturalardan harcadığımız fişlere kadar notlarını tutardı' diyerek bütün belgelerinin çanta içersinde olduğunu, çantayı 'yukarıya abiye gönderdim' diyerek Veli Küçük'e gönderdiğini ima ettiğini anlatıyor.
Eşyaları ondan değil
savcılıktan aldık
SAMİ Hoştan'ın iddialarını Çatlı ailesi yalanladı. Çatlı'nın eşi Meral Çatlı açıklama yapmazken, aile bireyleri, Sami Hoştan'ın bahsettiği çantayı hiç görmediklerini, ancak çantanın kendisinde olduğunu bildiklerini ifade ettiler. Çatlı ailesi 'Çantayı hiç görmedik. Sami Hoştan'la da Abdullah Çatlı öldükten sonra hiç görüşmedik. Görüşmüyoruz da, görüşmeyiz de. 12 senedir çanta soruluyor. Bize savcılık kanalıyla iç çamaşırın adedine, kazağına kadar her şey kaza sonrası bildirildi. Bir
kol saati, 18 ayar
altın değerinde altın kordonu, 44 bin TL, 3 bin 500 dolar, 305 mark, kemer vb eşyalar bize ulaştırıldı. Cep
telefonu dahi verilmedi. Çantayı da görmedik' bilgisini verdi.
Kirli ilişkiler ortaya saçıldı
3 Kasım 1996 günü Susurluk'ta meydana gelen kazanın ardından
siyaset-
mafya-polis üçgeninde yaşananlar ortalığa saçıldı. Ancak davadan istenilen sonuç alınamadı.
Savunmasında farklı anlatmıştı
SAMİ Hoştan Ergenekon davasında savunmasını yaptıktan sonra çapraz sorgusu sırasında Susurluk kazasının olduğu geceyi anlatmış ancak Çatlı'nın kayıp çantasından hiç bahsetmemişti. İşte Hoştan'ın ağzından o gece yaşadıkları: Susurluk kazasından sonra Sedat Bucak'ın koruması Ercan
Ersoy, Aliço'yu (Ali Fevzi Bir) aramış. Aliço bana ulaşamayınca evime telefon açıyor. Kızıma söylemiş. Kızım da bana haber verdi. Ben de Abdülgani Gızılkaya'yı aradım. O da 'Çok kötü durumdalar hastaneye gidiyoruz' dedi.
KÜÇÜK 'TELEFONU KAPAT' DEDİ
SEDAT Bucak yakın dostumdur. Onunla yaptığımız sohbetlerde, Veli Paşa'nın yakın dostu olduğunu söylerdi. Sedat Bucak'ın kazada ağır yaralandığını duyunca acil
yardım sağlamak için aklıma ilk gelen kişi Veli Küçük oldu. Yaklaşık 10-15 dakika sonra Veli Paşa'yı aradım. Jandarma bölgesinde olmuş. Yardımcı olsun diye aradım. Veli Paşa 'telefonu kapat' dedi. Olay yerine gittim. Cenazeleri gördüm. Olay yerinde, Drej Ali (Ali Yasak) ile karşılaştık. Çatlı'nın cenazesini morgdan alıp Nevşehir'e götürdüm. (
Star Gazetesi)
STAR