Can üzerine siyaset yapanlar-Yorum

Nisan 1977… TBMM erken seçim yapılması kararını alır. O günlerde Ecevit rüzgârı esmekte ve CHP'nin tek başına iktidara gelmesi beklenmekteydi.

Can üzerine siyaset yapanlar-Yorum

26 Nisan'da Niksar'daki CHP mitingine ateş açıldı ve on kişi yaralandı. Ertesi gün aynı manzara Gümüşhane Şiran'da yaşanacaktı. 28 Nisan'da ise sıra Erzincan'dadır, CHP mitingine ateş açılacak ve 7 kişi yaralanacaktır. İki gün sonra 1 Mayıs'ta Taksim Meydanı'nda 34 kişi hayatını kaybetti. 27 Mayıs'ta Mardin'de sağ-sol çatışmasında 4 kişi ölür. 29 Mayıs'ta İstanbul'da bombalar patlar: Ölü sayısı 5, yaralı sayısı 41'dir. Aynı gün Ecevit'e İzmir Çiğli Havaalanı'nda suikast girişiminde bulunulur. Seçim kararının alındığı Nisandan Haziran ayı başına kadar 133 kişi ölmüştür… Seçmene korku salınır, CHP'nin tek başına iktidara gelmesi engellenir… 2007 yazındayız… Terör, şehitler, ölümler, cenazeler Türkiye'yi bir karabasan gibi sardı. Şiddet siyasetin altını her geçen oyuyor, tartışma ve düşünce kapıları yavaşça kapanıyor, ortalığı içgüdü, öfke ve duygu kaplıyor. Laiklik meselesi yerini terör ve Kürt soruna bıraktı. Ve kurumların siyasi tepkileri, güç gösterileri, sıkıntıları bu soruna endekslendi, siyasi parti söylemleri bu sorun etrafında şekillenmeye yüz tuttu. Şimdi yanıtlanması gereken bir soru var… Neden seçimlere ramak kala terör bu denli azıyor? Bu soruya yanıt ararken 1977 yılında, 1970'lerin ikinci yarısında yaşananları unutmak mümkün müdür? 1977 yılından itibaren Ecevit'in azınlık hükümeti, onu izleyen Milli Cephe hükümeti sırasında ülke adeta bir iç savaş yaşamaya başlamış, ölüm sayısı günde ortalama 20-25 kişiyi bulmuş ve ardından 1980 askeri darbesi gelmişti… Can üzerine siyaset yapanlar, şiddet üzerinden kaos yaratanlar her zaman oldu ve olacaktır. Nitekim şiddet böyle bir zamanlamayla, bu denli yükselince, hoşumuza gitmeyen soruları sormak, pek rağbet etmediğimiz bir komplo mantığını bir ihtimal olarak dile getirmek kaçınılmaz olur… Kürt bağımsız adayları TBMM'ye girmek üzereyken, PKK neden şiddeti yükseltmiştir? Öcalan ile birileri el ele vermiş olabilir mi? Eğer öyleyse kimdir bu diğer el? Türkiye'ye “Kuzey Irak'a burnunu sokma, seni evinde vururum, önce evini temizle” mesajı vermek istiyor olabilir mi birileri? Öyleyse kimdir bunlar? Bu, madalyonun bir yüzü… Madalyonun diğer yüzünde iç siyasi dengeler var… Şu açık: Yükselen şiddet ortamı toplumda Irak'a müdahaleden başlamak üzere, güvenlik tedbirlerine ve sert politik önlemlere ilişkin beklentileri yükseltmektedir… Bu çerçevede seçmen davranışına yönelik olarak “öfke-şiddet-siyaset üçlüsü”nün içiçe girme ihtimali artmaktadır Nitekim Türkiye'de bir süredir tüm siyasi aktörler bu beklenti zemininde siyaset yapıyor… MHP lideri Bahçeli iki gün önce Adana'da miting meydanında “Mehmetçik sınırda duanızı bekliyor, gönderecek misiniz?” diye haykırıyordu… DP lideri Ağar, aynı gün, “bu hükümet bu iş altından kalkamaz, seçimlere kadar geçecek süre bile bu açıdan Türkiye için çok uzundur” mealinde sözler sarfediyordu… Asker ise, sanki ölümler, saldırılar Türkiye'de üstelik şehirlerarası karayollarının ortasında olmuyormuş gibi, sorunun çözümü için bir kez sınır ötesine, Kuzey Irak'a işaret ediyor, yapılması gerekeni tanımlıyor, ama sorumluluk hükümetin “siyasi direktif bekliyoruz…” diyor günlerdir… Siyaset hep bir ağızdan verilen “bu hükümet bu işin altından kalkamaz ya da kalkma niyeti yok” mesajına kilitlenmeye çalışılıyor. Bu durum hem Kürt sorunu, hem seçimler, hem asker-sivil dengesi hem şiddetin meşrulaşması açısından, siyaseti bir karabasan haline çevirmeye adaydır. Tablo iç açıcı değil… Kimileri siyaseti dizayn ederek, siyasi alanı daraltarak, toplumu militarist bir seferberliğe yönelterek “vesayetçi bir demokrasi” üretmeye çalışıyor olabilir, ama bilin ki, üreyen acı, kan ve bölünme riski olacaktır… Ne yazık; herkes bu oyunun parçası olmaya can atıyor… Ve kimileri bu oyuna itirazı partizanlık sanıyor… Ali Bayramoğlu/Yeni Şafak
<< Önceki Haber Can üzerine siyaset yapanlar-Yorum Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER