İddianameye
delil olarak giren belgelerde, önce 27
Mayıs darbesinde yapılanlar ayrıntılı bir şekilde anlatılıyor, ardından da benzer projelerin hayata geçirilmesi üzerinde duruluyor. İlk iş olarak
Anayasa'nın olmazsa olmazlarının belirlenmesi ve cumhurbaşkanının değiştirilmesinin şart olduğu belirtiliyor. 'Dinde reform' adı altında dinî yayınlara el konulup
yayın yasağı getirilebileceğinden söz edilen notlarda,
Türkçe ibadet için çalışmaların hızlandırılmasından söz ediliyor. Dinî hayatın bıçakla kesilir gibi kesilmeyeceği, medya araçlarıyla da üstüne gidilerek zaman içinde yok edileceği ifadesi yer alıyor.
ÇYDD'de ele geçen darbe sonrası
hazırlık planı kitapçığında her türlü faaliyette
27 Mayıs darbesinin örnek alındığı gözüküyor. Belgede önce 27 Mayıs darbesinde yapılanlar ve
halkın tepkisi ayrıntılı bir şekilde anlatılıyor. Daha sonra da 27 Mayıs'a benzer planlar üzerinde duruluyor. Darbeden sonraki
eylemleri anlatan planın 15. maddesinde "Öncelikle bütün aydınlık güçlerin başta akademisyenler olmak üzere konuya zihnen hazırlıklı olması yaşamsal bir öneme sahiptir." deniyor.
'Yeniden Aydınlanma Hareketi' için de ilk iş olarak Anayasa'nın olmazsa olmazlarının belirlenmesi ve cumhurbaşkanının değiştirilmesinin planlandığı belirtiliyor. Adalet mefhumunun neredeyse ortadan kalkmak üzere olduğu ifade edilen notlar arasında "Hukuk ve yargı sisteminin baştan aşağıya yenilenmesi gerekmektedir." deniliyor. Ayrıca notlarda yeni anayasa çalışmalarıyla ilgili, "Akademisyenlerce reform taslakları üzerinde şimdiden çalışılmaya başlanmasında çok büyük yarar vardır." ifadesi kullanılıyor.Hareketin zamanlaması üzerinde durulan plan notlarında "Bu zamanlamanın, hareketin başarıya ulaşmasında
toplumun bir kısmının siyasi yapıyı değiştirme kararlılığının yeterli olması açısından da önemi var mıdır?" diye soruluyor.
27 MAYIS, GENÇ SUBAY DEVRİMİYDİ!
Devamında ise
cevap niteliğinde "27 Mayıs,
genç subaylar tarafından başlatılmış bir devrimdi. Hiçbir halk kesiminden de bu devrime karşı bir hareket gelmemişti... Ama günümüzün
iktidar uygulamaları toplum içinde bir fay hattı da yaratmaya başladığından
kanser vücudu sarmadan müdahale önem taşımaktadır." deniliyor.
Plan notlarında, "Ülkede
demokrasi var, parlamentoda halkın oylarıyla seçilmiş iktidar ve muhalefet milletvekilleri var! diyerek her şeyi oluruna bırakıp, Karşı
Devrim ile mücadeleyi aklımıza getirmemeli miyiz?" diye sorularak harekete geçilmesi isteniyor. "Türkiye'nin, karşı karşıya bulunduğu yakın tehdit ve tehlikelerden kurtulmak için yeni seçimlere kadar (yani 4-5 yıl daha) beklemeye tahammülü var mıdır?" diyerek seçimle iktidar olunsa bile 'yine aynı tehlikelerle yüzleşilebileceği' dile getiriliyor. Seçimle gelmenin amaçları için yeterli olmayacağı vurgulanıyor. Eylem planı notlarında 'ikinci aydınlanma devrimi' olarak da adlandırdıkları bu harekete öncülük edecek kişilerin kim olacağı sorusuna "Öncelikle, Cumhuriyet'in kurucu-koruyucu gücü ile yurtsever akademisyenler
işbirliği yaparak öncülük görevini yerine getirebilirler!" deniliyor.
Yeniden Yapılanma notlarının sonuna doğru, "Böyle bir hareket sonucunda girilebilecek
ekonomik darboğazın aşılmasında nasıl bir yol izlenebilir?" denilerek yapılması gerekenler sıralanmış. Özel koşullar içerisinde bulunulduğu belirtilen raporlarda Kemalist karma ekonomi rejiminin çağdaş bir versiyonu olarak, "Özel sektörün, bütün bilgi ve teknoloji kaynaklarını ülkesi için seferber etmesi söz konusudur." denilmiş.
İrtica paranoyası oluşturalım
Yapılacak hareket sonrası 'dinde reform' adı altında dinî yayınlara el konulup yayın yasağı getirilebileceğinden söz ediliyor. Ayrıca "Tanrıya ulusal dilde ibadet konusu ele alınabilir." denilerek Türkçe ibadet için çalışmalar yapılması planlanıyor. Dinî hayatın bıçakla kesilir gibi kesilmeyeceği, medya araçlarıyla da üstüne gidilerek zaman içinde yok edileceği ifadesi yer alıyor.
Diyanet İşleri Başkanlığı için ise tepeden tırnağa yenilenmesi ve yeni bir anayasal kurum olarak hayata geçirilebilecek olan "Laikliği Koruma Üst Kurulu" ile eşgüdüm içinde çalışması öngörülüyor. Ayrıca hareket sonrasında mütedeyyin kitlelere karşı önlem almak için Atatürkçü aydınlardan oluşan 'Din İşleri Yüksek Kurulu' oluşturmayı planlamışlar. Ayrıca mütedeyyin gazetelerin ve televizyon kuruluşlarının hemen kapatılması da planlar arasında yer alıyor. Kitapçıkta ayrıca, 'şeriat paranoyası' korkusunun sürekli işlenmesi gerektiği aktarılıyor.