CHP'nin o dönemde idamları önleyebilecek güçte olduğunu belirten Aksoy, "İsmet İnönü en başta çıkıp açıkça 'İdama karşıyım, bu memleket için zararlı olur' deseydi, buna cesaret edemeyeceklerdi. O'nun, 27 Mayıs'ı nasıl hazırladı ise buradaki rolünün de en azından önleme bakımından müspet olmadığına inanıyorum." diye konuştu.
27 Mayıs 1960 darbesinin mağdurlarından Demokrat Parti'nin Milli Eğitim Bakanı Tevfik İleri'ni kızı Cahide Aksoy, darbenin 53. yıl dönümünde açıklamalarda bulundu. Olay gününe kadar darbe olacağına dair herhangi bir kuşkuları bulunmadığını, "27 Mayıs bizim için şok etkisi yarattı" sözleri ile açıklayan Aksoy, bu durumun vatandaşlar için de geçerli olduğunu söyledi. Darbe hazırlıklarının 1950'den sonra yapılmaya başlandığı yönündeki görüşleri hatırlatan Aksoy, "Yani bu sonradan bir hoşnutsuzluk değil. İnönü'nün ayrılmasını hazmedemeyen bir grup, 1950'de gidiyorlar, İnönü'ye (isterseniz hemen bir müdahalede bulunalım ve onları getirmeyelim) diyorlar. Fakat dış etkilerden falan endişe ederek bunu kabul etmiyor. Çeşitli gruplar, hücreler şeklinde 50'den itibaren böyle bir hazırlığa başlamışlar." dedi. O günlerde de halkın seçtiği iktidarları hazmedemeyen kişiler bulunduğunu dile getiren Aksoy, "Oradaki elit zümre kendi tabirleri ile 'yalın ayak başı kabak' insanların gelip kendisini idare etmelerini hazmedemediler." şeklinde konuştu.
"TAHKİKAT KOMİSYONLARI CHP'NİN YER ALTI FAALİYETLERİNİ ORTAYA ÇIKARMAK İÇİN YAPILDI"
Yaşananlarda CHP'nin kışkırtmalarının etkili olduğunu söyleyen Aksoy, yüzlerce öğrencinin öldürüldüğü yönünde yapılan propagandaları anımsattı. Demokrat Parti aleyhine menfi bir ortamın hazırlanmaya çalışıldığını kaydeden Aksoy, "İsmet İnönü, başına bantlar bağlayarak yaralanmış gibi Kızılay meydanında kendini gösteriyordu." diye belirtti.
Tahkikat Komisyonu raporlarına da değinen Aksoy, "Tahkikat Komisyonu hep konuşuldu, niçin oldu, diye. CHP'nin bu yer altı faaliyetlerini, bu kışkırtmalarını ortaya çıkarmak için yapılan bir şey. Netice itibariyle de o raporda bunlar ortaya çıkartılmış. Darbe tam raporun bittiği, neşredileceği zamana da denk geliyor. Bu da çok enteresan. Tam da ilan edileceği zamanda böyle bir darbe oluyor." şeklindeki sözlerinin altını çizdi.
Babası Tevfik İleri'nin İsmet İnönü'nün Meclis'te yaptığı konuşmaya atfen, "İhtilal Meclis'te koptu" şeklindeki sözlerini aktaran Aksoy, şöyle devam etti: "(İsmet İnönü) Şartlar yerine geldiği zaman ihtilal meşrudur, sizi ben bile kurtaramam, diyor. Nitekim Milli Birlikçilerden birinin hatıratında, 'İnönü'nün bu sözü bize çok büyük destek oldu. Onun bizim arkamızda olacağını düşündük ve bu şekilde destek bulduk' deniliyor."
"CHP İSTESEYDİ İDAM KARARLARINI İPTAL ETTİREBİLİRDİ"
CHP'nin istemesi halinde mahkumiyetleri ve idam kararlarını iptal ettirebileceği görüşünde olan Aksoy, şunları söyledi: "Tabi hiçbir şeyi yüzde yüz bilmiyorum, kanaatle konuşuyorum. Askerlerin, darbecilerin, komitenin üzerinde çok büyük nüfuzu ve etkileri vardı. Onlar İnönü'yü karşılarına almaya cesaret edemeyeceklerdi muhtemelen, bunu göze alamayacaklardı. İş işten geçtikten sonra, olmaya yakın üstünkörü 'yapılmasın' denildi. (İsmet İnönü) en başta çıkıp açıkça idama karşıyım, bu memleket için zararlı olur deseydi buna cesaret edemeyecekler idi. O'nun, 27 Mayıs'ı nasıl hazırladı ise buradaki rolünün de en azından önleme bakımından müspet olmadığına inanıyorum."
"BİZİ AMBARLARDA GÖTÜRÜRLERDİ"
Babasının da yargılandığı Yassıada'da yaşananları hatırladığında halen gözleri dolan Aksoy, o günleri "Her aileden en fazla bir kişi mahkemeye gidebiliyordu. Kontenjan olduğu için ilk gidenler sıra numarası alıyordu. Saat 09.00'da vapur kalkıyordu. Vapur geliyor, bize güverte yasak, aşağıda ambar kısmında gidiyoruz. Bir de, elle bakışla hiçbir şekilde işaretleşmek yok aksi halde salondan atarız, diye tembihleniyoruz. Biz arkada oturuyoruz. Bir tek babamın başının arka tarafını görebiliyordum. Evdekilere anlatayım diye babamın başının arka tarafını aklıma nakşetmeye çalışıyordum." sözleri ile anlattı.
"HALIYI BİLE SATMAK YASAK, HİÇBİR ŞEYE İZİN YOK, YANİ AÇLIĞA MAHKUM"
Geride kalan ailelerin yaşadıkları sıkıntıları da paylaşan Aksoy, şunları dile getirdi: "Evimizde yiyecek içecek hiçbir şey yok. Dışarı çıkmak yasak, dışarıdan bir şey gelmesi de yasak. Bize de bu şekilde bir hapis durumu var. Akraba gelemiyor, komşu gelemiyor. Bir dostumuz her şeyi göze alarak süngüler arasında küfe ile bize yiyecek getirdi. Maddi manevi hiçbir yardım, hiçbir gelir yok. Hiç değilse halıyı satalım. O da yasak. Yani açlığa mahkum."
Aksoy, kendisi ve kardeşinin yaptığı iş başvurularının ise yalnızca taşıdıkları soy isimleri nedeniyle kabul edilmediğini aktardı. ODTÜ'de işe başladıklarında, Rektör'e 'sen nasıl oluyor da Tevfik İleri'nin kızını işe alıyorsun?' denilerek hesap sorulduğunu anlatan Aksoy, "Yani okulda hocalık yapmamız bile bazı insanları rahatsız ediyor. Allah razı olsun, Rektör Bey de 'imtihana girmiş kazanmış, aldım' diyerek cevap veriyor." dedi.
"27 MAYIS'I BAYRAM OLARAK KUTLATTILAR, KORTEJİ GÖRMEMEK İÇİN SABAHTAN EVDEN ÇIKARDIK"
1980 yılına kadar 27 Mayıs'ın 'Hürriyet ve Anayasa Bayramı' olarak kutlandığını hatırlatan Aksoy, "Koca koca adamlar cübbelerini giyip 27 Mayıs'ta evin önünden geçiyorlar. Geçerken, 'Tevfik İleri baraja git, pabucu yarım' gibi basit laflar atıyorlar. Biz ise ızdırap içindeyiz. 27 Mayıs günleri sabahtan, Kocatepe civarında dayımın evi vardı, oraya kaçıp geliyorduk. O evden, yürüyüşlerin yapıldığı yerlerden uzaklaşmak için. Ben yıllarca Ortadoğu Teknik Üniversitesi'nde hocalık yaptım. 27 Mayıs'ta bayrak törenleri yapıyorlardı. Ben katılmıyordum tabi. Yıllarca biz bir de bunu taşıdık. 12 Eylül'de Kenan Evren'in bütün günahları içinde bizim minnettar olduğumuz bir tek bu olay var. 27 Mayıs bir felaket günü. Bayram değil felaket olması gereken bir gündü." şeklinde konuştu.
"UZUN YILLAR BOYUNCA DEMOKRAT PARTİ'NİN LEHİNE KONUŞMAK YASAKLANDI"
Darbeden sonra uzun yıllar boyunca Demokrat Parti'nin lehinde konuşmak ve yazmanın dahi yasaklandığını anlatan Aksoy, "Kanunen yasaktı, tarih kitaplarına aleyhte yazılanlar geçti, lehte bir şey yok. Menderes ve arkadaşlarının diktatör oldukları, memleketi kötüye götürdükleri… Sanki 1950 ile 1960 arası yok. Her zaman 60'dan sonrası bahsediliyor. Bu memleket o yılları yaşamamış gibi. Kitaplardan çıktı, insanların konuşmalarından çıktı." dedi.
"27 MAYIS SEMBOLİK DE OLSA YARGILANMALI"
28 Şubat, Ergenekon, Balyoz gibi davaların darbe süreçlerinin son bulması açısından büyük önem taşıdığını kaydeden Aksoy, sözlerini şöyle tamamladı: "Artık inşallah insanların zihninde vatanı milleti kendilerinin kurtaracağı fikri oluşmasın. Bunu sivillere bıraksınlar. Beğenirse halk tutar, beğenmezse halk indirir. Önemli olan zihniyetin değişmesi… 27 Mayıs için de yapılabilir, onların gıyabında; 27 Mayısçılar bir sembol olarak, hayatta var olanlar varsa onların da mahkeme önüne çıkmalarını isterim. Hesap sorulmasını isterim."
(CİHAN)