Ünlü tarihçi Prof. Kemal Karpat, bugünlerde biraz dertli. Çünkü
İş Bankası Yayınları, Karpat'ın anılarını yayınlamak istemiş, o da kabul etmiş. 'Nehir söyleşi' formatındaki kitap tamamlanmış ve
yayınevine teslim edilmiş.
Ancak Karpat, CHP'yi eleştirip
Abant Toplantıları'nı övünce yayınevi kitabı basmaktan vazgeçmiş. O da kitabını İmge Kitabevi'ne verdi. İşte 'Dağı Delen Irmak'tan bazı bölümler...
CHP'yi eleştirdi Abant toplantılarını övdü başına İş aldı
Prof. Kemal Karpat, kitapları yirmiden fazla ülkede yayınlanan bir Türk tarihçisi. Türkiye'de
sosyal bilimler denince akla gelen ilk isimlerden biri. Uzun yıllardır Amerika'da yaşıyor. Karpat'ın 85 yıllık hayat öyküsünü anlattığı
nehir söyleşi (Dağı Delen Irmak) İmge Kitabevi'nden çıktı. Kitabın yayınlanış serüvenini önce
Şahin Alpay köşesine taşıdı. Daha sonra da Kemal Karpat iki gün Zaman'ın
Yorum sayfasında "Bir hatıra kitabının başına gelenler" başlığı altında iki yazı kaleme aldı. Karpat'ın anıları İş Bankası Yayınları arasından çıkacaktı. Çünkü
teklif onlardan gelmişti. Söyleşiyi
Emin Tanrıyar yaptı. İş Bankası'nın sorumlu kültür ve yayın uzmanları kitaba son şeklini verdiler. Hatırat en geç
Kasım 2007 tarihinde yayınlanmış olacaktı. Basım tarihi şubata, sonra
Mayıs 2008'e ertelendi. Bir süre sonra İş Bankası Yayınları yetkilileri kitabı basamayacaklarını bildirdiler.
Kemal Karpat kitabın İş Bankası'nca yayınlanmama sebeplerini şöyle yazdı:
Cumhuriyet Halk Partisi'ni tenkit etmem,
Fethullah Gülen hakkında olumlu şeyler söylemem ve hatta "Fethullahçı" olmam, Dobruca'da benim
doğum bölgemde yaşayan
Alevileri Kızılbaş olarak tanıtmam ve belki de
Taraf Gazetesi'nde arada sırada yazı yazmam. Kemal Karpat, 622 sayfalık kitapta 85 yıllık hayatını, dünya çapında bir tarihçinin oluşum sürecini kendi ağzından anlatıyor.
Kitaptan satır başları..
En büyük üzüntüm edebiyatçı olamamak
En büyük isteğim edebiyatçı olmaktı ve aslında kendimi edebiyatçı olmak için yetiştirmiştim ama olmadı... Çok iyi bir yazar olabilirdim.
Abant toplantıları çok önemli
Son yıllarda katıldığım toplantıların başında Abant Toplantıları geliyor. Dört defa katıldım. Türkiye'de her düşüncenin bir nevi temsilcisi katılıyordu bu toplantılara. Sosyalist, milliyetçi,
Atatürkçü, dinci, vb. herkes düşüncesini serbestçe ifade ediyordu. Bu toplantıların Türkiye'nin fikir hayatına büyük katkılarda bulunduğunu düşünüyorum.
Batı, Gülen'e yaklaşmaya çalışıyor
Yıllarca
İslam'a karşı Haçlı mantığıyla hareket etmiş, bizi yok etmek, yok saymak istemiş olan Batı'nın şimdi İslam'ı tanıması "ılımlı İslam, liberal İslam" tanımları üzerinden
Fethullah Gülen gibi liderlere yaklaşmaya çalışması büyük bir dönüşümdür.
Artık askerî müdahale dönemi bitti
Benim temel görüşüm şuydu: 1980 müdahalesi artık son askerî müdahaledir. Çünkü bu müdahaleyle (28
Şubat hareket ya da müdahale değildir, beni doğrulayan bir gelişmedir) bundan sonra yapılacak müdahalelerin gerekçesi yok edilmiş, orduyu kullanmak isteyenler de orduyu kullanamayacak duruma gelmişlerdir.
Ordu içindekiler de kendilerini destekleyecek temellerden yoksun kalmışlardır.
Alevi değil Kızılbaş
Babadağ ve civar bölgelerde Sünniler de Kızılbaşlar da vardı. Onlara Alevi denmezdi bizde. Kızılbaş denirdi ve asla aşağılayıcı anlamda kullanılmazdı. Bugün Türkiye'de olduğu gibi "Alevi'yiz biz
cemevleri kuracağız" gibi iddiaları da yoktu. Konuştuğumuz zaman "Biz de Müslüman'ız, siz de. Ama bize Kızılbaş diyorlar. Biz başkayız siz başkasınız, yine de kardeşiz." derlerdi.
Laiklik çıkar aracı
"Türkiye'de laikliğin bir ideoloji olarak kullanılması ve zamanla 'modernist' geçinen bir elitin mevkii ve çıkarını sağlayan
araç haline gelmesi, İslam dünyasında Atatürk devrimlerinin yanlış anlaşılmasına yol açmıştır."
Şahin Alpay ve Cengiz Çandar...
Aktivist solcuların büyük kısmı demokrat oldu. Mesela bunlardan biri
Cengiz Çandar, diğeri Şahin Alpay. Bunlar sol hareketin en ileri gelenlerindendi. Filistin'e gitmiş, orada eğitim görmüşlerdi. Bugün ne oldu? O aksiyonun yeter derecede netice vermeyeceğini anlayınca daha makul, demokratik yollardan mücadeleyi seçtiler ve bugün Türkiye'nin en tanınmış demokratları arasındadırlar.
Ecevit, yazar olarak kaldı
Bülent Bey insancıl yanları olan zarif bir kişiydi ama gerçek bir lider olamazdı. Buna ne mizacı uygundu, ne düşünceleri, ne tarzı, ne siyasî eğilimleri... Meseleleri bir siyasinin görmesi gerektiği gibi değil
romantik biçimde değerlendiriyordu. Yani hâlâ
şair ve yazar olarak kalmıştı.
Yaşar Kemal, hissi bir adam
Kemal Tahir bir
akıl adamıydı. Bir sanatçıdan çok roman ustasıydı.
Yaşar Kemal ise hissi bir adamdı, hisleriyle hareket ederdi. Bana hep
Çukurova yıllarından, anılarından söz ederdi. Orhan Kemal ise akılla hissi birleştiriyordu. Orhan Kemal, sosyal olayları inceler ve o olayların içindeki insanı bulup çıkarırdı.
Karpat'ın hayatı bir başarı öyküsü
Romanya'da Dobruca'nın Armutlu köyünde doğmuştur.
İmam yetiştiren bir okul olan Mecidiye kasabasındaki medreseye devam eder. 7 yıl burada eğitim alır. Daha sonra anavatan Türkiye'ye gelip
Haydarpaşa Lisesi'ni,
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirir. ABD'ye gidip
New York Üniversitesi'nde doktora yapar, ABD'nin en önde gelen üniversitelerinde dersler verir. Bir süre ODTÜ'de hocalık yapar, 1970'ten bu yana Wisconsin Üniversitesi'nde (Madison) karar kılar . 2003 yılında
emekli olan hoca halen ABD'de yaşıyor. 15 yaşında imamlık yapar!
Karpat, ilk eğitimini babasından alır. Dünya ve İslam tarihinden bilgiler aktaran babası, yörenin hatırı sayılır kişilerindendir. Köyün imamıdır aynı zamanda. Babasının vefatından sonra Karpat'ın öğrenciyken imamlık yaptığını öğreniyoruz: "Babam öldükten sonra orada bulunan kimseler
doğal olarak bana geldiler. İmamlık eğitimi görüyorum ya, çocuk doğar isim konacak, ölü defnedilecek hoca yok bana gelirlerdi. Ben daha 15 yaşımdayım. Sen hoca oğlusun, mektebine gidiyorsun, yap bu işi diyerek kestirip atarlardı. Böylece
küçük yaşta denebilirse imamlık yaptım."
Romanya'da Türk diye hor görülen Karpat, Türkiye'ye döndüğünde Haydarpaşa Lisesi'ne kaydolur. Burada da 'Romanyalı Kemal' diye hor görülür. Lisede okurken ailesinin para göndermesine Romanya hükümeti izin vermediği için Paşabahçe Şişe Cam fabrikasında
işçi olarak çalışmaya başlar.
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne devam eder.
Üniversitede
Osmanlı ile ilgili her şeyin kötü gösterilmesi, inkâr edilmesinden rahatsız olur. O günkü resmî tarih anlayışına göre tüm tarih Cumhuriyet'le başlamaktadır. Bu yanlıştır. Ona göre "
Tarih yalnız bir insanın iradesiyle meydana gelmez. Ben hiçbir zaman tarihte kişinin rolünü inkâr etmem, küçümsemem... Mesela siz hiçbir zaman Cumhuriyet tarihini Atatürk'ü ayrı tutarak anlatamazsınız... Ama her şeyi şahsiyete bağlamak da şahsiyeti inkâr etmek kadar hatalıdır."
Karpat'ın tarih yazma serüveni 1946 seçimleriyle başlar. İki yıl sonra ABD'ye burslu yüksek
lisans öğrencisi olarak gider ve elliden fazla yılını bu ülkede geçirir.
ZAMAN