Neticede
CHP "yanlış" partidir; yani "Anakronik"tir; Türk siyasi hayatı içindeki yeri, Hilâfetçi veya Napolyoncu parti kadar garip, zamansız ve yersizdir.
CHP'nin ömrü,
demokrasiyi ve demokratik kurumları içine sindiremediğini defalarca isbat ederek geçti; bu parti, "Cumhuri" idare yerine, halkı halka rağmen ve elbette halkın iyiliği için yönetmeyi ve devleti halktan korumayı seçti daima. CHP'nin
ülke geleceğine dair bir
ümit kıvılcımı üretebilmesi neredeyse imkânsız. Demokrasi karnesi kırıkla dolu. Sadece, orta sınıfların ve bürokrasinin tutunduğu seküler dünya görüşüne sahip kesimlerin korkularına ayna tutarak varlığını devam ettirebiliyor.
CHP kendini dönüştürme kabiliyetine sahip değil; işin tuhaf yanı bununla gurur duyuyor ve laikçi kesimin korkularını besleyerek
seçim sonuçlarında kendine % 20'lik bir taban bulabiliyor. Bu çerçeve içinde
Baykal, Kılıçdaroğlu veya "politbüro"dan bir başka ismin partiyi toparlaması muhâl ihtimâldir. CHP'de bir şeyin dönüştüğü yok, CHP'de olup biten post kavgasıdır ve eğer bu patırdının sonucunda Kılıçdaroğlu
posta oturursa, Türk toplumunun hayat neş'esine ve gelecek ümidine bir
açılım getirme ihtimâli bulunmamaktadır; bilakis, Kılıçdaroğlu'nun CHP'yi Baykal dönemine göre biraz daha gerileteceğini zannediyorum.
Baykal'ın kabahati, partiyi büyütmek ve Türkiye'nin partisi haline getirmek noktasında isteksiz ve beceriksiz davranmasıydı; bu ihtiyacı fark etmiş olduğu kesindir fakat partinin bünyevi problemlerine şahsi tereddüdü eklenince
savunma siperlerine iyice gömülerek % 20'yi tutmayı
tercih etti. Tanpınar'dan sonra büyük mütereddidlerden biri de Baykal'dır.
Ergenekon davalarında önüne gelen
altın fırsatı görmedi; kendini statükonun korunmasına bağımlı kıldı, darbecilerin avukatı görüntüsünü pek sevdi. "En kısa yol bildiğin yoldur" düsturuna çakılı kaldı ve sonunda ite-
kaka tasfiye edildi. Yerine Kılıçdaroğlu gelirse durum değişmeyecektir çünkü Kılıçdaroğlu'nun dağarcığı, Baykal'la kıyaslanmayacak derecede fukaradır ve onu Doğan Grubu'nun darbukalı klarinetli açık desteği bile zamanla vizyon sahibi bir lider yapmaz; onun en büyük vizyonu günün birinde CHP'nin başına geçmek olabilirdi ve o fırsata erişmiş gibi görünüyor; bununla iktifa edecektir çünkü ufkunun bundan daha geniş olduğuna dair bir şahsi ışıltı sızdırmıyor; ne muvaffak bir ketumluk!
Şahsi tahminim şöyle: Bu kurultay,
komplo uzmanlarının öngördüğü üzre CHP'yi düze çıkaracak kurultay değildir, aksine CHP içindeki karmaşayı artırır. Komplo teorisyenlerinin bu yolla ilk seçimde % 30'luk skor kaydedip diğer muhalefet partisiyle
koalisyon hükümeti kurabileceği varsayımına nazaran, Nasreddin Hoca'nın yola çalı tohumu ekmesi, daha gerçekçi bir
hesap gibi görünüyor bana.
Aslında CHP'yi patinaj yapıp durduğu % 20 bandından çıkarıp bürokrasinin değil, bütün toplumun partisi haline getirecek kişiler eksik değil fakat, CHP'liler kendi aralarında o
turan çözüm adamını hatırlayabilirler mi bilemem; öyle birisi var CHP sıralarında ve onun CHP'ye Kılıçdaroğlu'ndan daha çok hayırhah olacağına adım gibi eminim. CHP'nin aradığı taze kan o isimdir.
Peki kimdir? CHP'nin
vekil listesini dikkatle gözden geçirince göreceksiniz fakat tamamen şahsi tahmin çerçevemde bulunan bu ismi açıklamam yakışık almaz ve ayrıca üzerime vazife de değildir.
Başta da söyledim; CHP'nin en büyük rakibi kendisidir ve bu parti, iktidara erişememek bakımından muhaliflerinin yardımına muhtaç değildir. CHP, siyasi başarıdan uzak durmak noktasında iç dinamiklerine güvenmekte haklıdır.
AHMET TURAN ALKAN-ZAMAN