Başbuğ'un başta
Albay Cemal Temizöz olmak üzere
subay,
general, astsubayların haksız yere suçlandığını iddia etmesinin tam anlamıyla bir fecaat olduğunu dile getiren
Ertekin, eski
Genelkurmay Başkanı
Yaşar Büyükanıt'ın
Şemdinli davasının sanığı Astbubay
Ali Kaya için söylediği "iyi çocuktur, tanırım" sözlerinden sonra ikinci bir gaf olduğunu söyledi.
CİHAN muhabirine konuşan Ertekin, Başbuğ'un tanıdığı bir insanın o hallere düşmesinden dolayı üzülmesinin normal olduğunu belirtti. "Ama bizzat o insanların aklanması, suçsuzluğu üzerinden geliştiriyorsa, yargının aslında haksız bir biçimde yargılama yürüttüğüne dair olarak söylüyorsa tam anlamıyla büyük bir gaf demektir." diyen Ertekin sözlerine şöyle devam etti: "Büyükanıt'tan sonra ikinci gaftır. Bu sözleri tam anlamıyla bir fecaat. Türkiye'de ordunun son üç yıllık süreç içerisinde, yargısal soruşturmalara karşı tepkisinin hala eski halinde kaldığını gösteren, 2006'daki Şemdinli iddianamesinde kaldığını gösteren çok önemli bir örnek niteliğinde. Büyükanıt zihniyetini hala aşamadığını gösteren çok önemli bir örnek. Temizöz davasını daha ciddi bir biçimde izlemiş olsaydı, çok daha başka şeyleri görecek durumdaydı.
Cumhuriyet savcısı soruşturmasını o kadar sağlam bir biçimde yapmış ki herhangi bir olayın birbirinden farklı tanıklar tarafından hangi gün, hangi saat, o günün iklim koşullarıyla, gecemi gündüz mü olduğuna dair çok çeşitli ve çok ciddi araştırma ve soruşturmayla geliştirmiştir. Ama buna rağmen hala Temizöz hakkında, diğer yargılama süreçleri hakkında, daha çok askeri mensuplara dönük eleştirinin bu seviyede hala geliştiriyor olması, şu üç yıllık süreç içerisinde yargı faaliyetine, ordu içerisindeki suç faaliyetlerine dönük yargı soruşturmalarına hala alışılamadığını, kabullenilemediğini, hala eski günlerin özlendiğini, Türk ordusunun hala hukuksal bir rehabilitasyondan geçmediğini gösterir."
"KANIMI DONDURAN BİR İFADE"
'Türk Silahlı Kuvvetleri'nden ayrılan 50 subayın
PKK terör örgütünde
yönetim kadrosunu ele geçirdiği,
açılım süreci başladıktan sonra
kaos için eylemlere hız verdikleri yönündeki iddia siz de nasıl bir etki yapıyor?' şeklindeki bir soruya Başbuğ'un "Öyle şeyleri düşünenlerin ben Türk kanı taşıdığını düşünmüyorum." demesinin kanını dondurduğunu vurgulayan Ertekin, şöyle devam etti: "Irkçı bir bakış açısını içeriyor. Herhangi bir duruş geliştirmenin, herhangi bir politik, hukuki duruş geliştirmenin kanla alakasını kurmak demek, ırkçı bir bakış açısı demektir. Bir Genelkurmay başkanının böyle bir dilden, herkesten önce sarfı nazar etmesi gerekir. Fakat her nasılsa öyle durumlarda, Türk devlet yapısı içerisinde bu ırkçı bakış açısı, öyle durumlarda ortaya çıkıyor ki gerçekten insanın kanı donuyor. Bu dönemlerde dahi hala kanla yasal duruşu, eleştiriyi birbiriyle aynılaştırmaya çalışmak, kandan geldiğini düşünmek ayrımcı ve ırkçı bakış açısıdır. Türkiye'ye hiç yakışmadığını düşünüyorum. Eğer sürçü lisan değilse çok tehlikeli bir zihniyetin, hala ordu içerisinde kendini gösterdiğini de ortaya koyar."
"ÖNEMLİ OLAN KİMİN SIZDIRDIĞI DEĞİL DOĞRULUĞU"
Başbuğ'un,
demokrasiye
komplo planını gazeteye polisin
servis ettiğini ileri sürmesini de değerlendiren Ertekin, son 10 yıldır
emniyet,
jandarma, ordu arasında siyasete akan, dönen bir çatışmanın çok açık ve net olduğunu savundu. Bunun
Genelkurmay Başkanı tarafından söyleniyor olmasının ise aslında tescillendiğini gösterdiğini ifade eden Ertekin, "
Polis tarafından konulup konulmadığının çok anlamlı olduğunu düşünmüyorum. Önemli olan doğru mu değil mi? Bugüne kadar asker tarafından Taraf'a servis edilen yüzlerce
belge var. Bu seviyedeki birisi tarafından vurgulanmış olması, aslında devlet içi bir çatışmanın açık ve net bir biçimde ifadesi anlamına geliyor." diye konuştu.
Başbuğ'un konuşmalarından kafasının karışık olduğunun ve kafasındaki soruları kamuoyuna yüklemeye çalıştığını kaydeden Ertekin, Genelkurmay başkanlarının siyasi süreçlere yön verecek, siyasi mahfillerde gerilim çıkaracak, mevcut siyasi gündemleri dönüştürecek demeçleri vermemelerinin demokratik kültürün bir gereği olduğunu belirtti. Ertekin, böyle durumlarda susması gerektiğini ve bir
devlet memuru olduğunu bilmesi, bunun sürekli ona kamuoyu tarafından hatırlatılması gerektiğini söyledi.